Krizden çıkışla ilgili yol haritasında mutabakat yok.
Dün, AB zirvesiyle ilgili görüşlerini açıklayan Merkel’in, “Almanya çok zorlanırsa, bunun AB’nin geleceğiyle ilgili öngörülemez sonuçları olur” diye altını çizdiği ısrarlı duruşuyla bir kez daha teyit olduğu üzere, bugün başlayan zirveden de mutabakat çıkmayacak.
“Mali disiplin olmadan sürdürülebilir büyüme olmaz” diyen Merkel bir yanda; “işsizlik sorununu çözen bir büyüme olmaksızın sağlam mali disiplin olmaz”diyen Fransa, İtalya ve İspanya öbür tarafta.
İki taraf da haklı,ama kendi halklarının bugünkü talepleri ve farklı yol haritalarıyla ilgili gelecek beklentileri açısından.
İki taraf da haklı, amahayatmaalesef güçlü olanın taleplerine itibar ediyor.
AB’nin geleceğiyle ilgili Almanya uzun vadede, diğerleriyse kısa vadede olacaklara odaklı. Bugünün sorunlarından sıkıntı duymak bir yana, zaman zaman negatif faizle borçlanarak durumdan istifade eden Almanya, bugüne bakarak karşı tarafa geçmişi;bugün sıkıntı yaşayan, ama geçmişi hatırlamak istemeyen karşı tarafsa,bugüne bakarak Almanya’ya geleceği gösteriyor.
Ortak gelecek hayalinin saklayamadığı gerçekse apaçık ortada:Liderler “önce benim halkımın refahı” diyor.Alman anayasa mahkemesinin dediği gibi “demokratik hak ulusal düzeyde icra edilirse” ve “demokratik meşruiyete itibar edeceksek”, liderlerin başka şansları da yok esasen.
Herkesin büyüdüğü ve entegrasyonun nimetlerinden bir şekilde istifade ettiği dönemlerde liderler, entegrasyonu daha ileri aşamalara taşıyacak büyük projelere attıkları imzalarla kendi halklarından takdir görürler. Ama işler iyi gitmiyorsa, hiçbir lider kendi halkının refahı pahasına başka ülkelerin halkının refahı için fedakârlık yapmaz. Üstelik hayal edilen hedef ne kadar büyük (United States of Europa) olursa olsun.
Önceki gün Merkel ne dedi hatırlayın: “Ben hayatta olduğum sürece ortak tahvil olmayacak.”
Almanya, hatalı kurulduğunu söylediği parasal birlik ve avroya geçişle başlayan süreçten, dolara karşı avroyu yüksek tutan ECB politikaları ve AB ülkelerine ihracatını kolaylaştıran TARGET2 sayesinde istifade etmesini bildi. Güçlü avronun doları yenmesi, birliğin doğru yolda ilerlediği fikrini güçlendirerek, sorunları gizledi.
Almanya, rekabet üstünlüğü olan, çalışkan ve üretken bir ekonomi.Alman halkının yüzde 39’u avrodan çıkmak bizim lehimize diyor. Yani hatalı kurulduğunu ve mali birlikle düzeltilmesi gerektiğini söylediği avrodan istifade etmiş, eden ve çıkarak da edecek bir ülke var ortada.
Avrupa ittifakının ilk adımını, o zamanlar imalat sanayinin en önemli hammaddesi olan kömür ve çelik uyuşmazlığını çözmek üzere, bugün büyük AB hayalinin nasıl inşa edileceğiyle ilgili farklı yol haritalarında ısrar eden Almanya ve Fransa atmıştı. AB fikri, bu ilk adımın sonucudur ve İtalya AB’yi kuran 6 ülkeden biridir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de yardım için başvurunca sayı 5’e çıktı. Muhtemeldir ki, 4 Temmuz günü piyasaları birkaç günlüğüne sakinleştirecek orta karar bir ECB hamlesi sonrasında, “6. ülke İtalya mı” diye konuşulmaya başlanacak. Ve gündemi İtalya (erken) seçimleriyle ilgili tartışmalar işgal edecek.
Neden mi?
Facebook hesabında, “Almanya elini cebine atmayacaksa ve ECB para basmayacaksa avrodan çıkalım” diyen Berlusconi’nin verdiği destekle ayakta duran, arkasındaki halk desteğini epey kaybetmiş, “yeniden krizdeyiz” diyen ve AB liderler zirvesinden eli boş dönecek olursa,istifa tehdidi savurmuş Montibaşkanlığındaki teknokrat bir hükümetle, İtalya daha ne kadar yönetilebilirki?