Türkiye'yi tam da "Avrupa'da tasavvur ederken", hay aksi şeytan, son dört, beş günde şu şanssız olaylara bakın:
1-Türkiye Raportörü ve Kılıçdaroğlu.
Avrupa Birliği'nde 28 üye ülkeden gelen milletvekillerinin oluşturduğu Avrupa Parlamentosu var ve orada Türkiye Raportörü var. Şu andaki Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü İspanyol asıllı Nacho Sanchez Amor, o bir rapor kaleme alıyor. Rapor henüz yayınlanmış değil ancak, rapordan bazı bilgiler sızıyor. O bilgilerden önce Amor mafya liderlerinden Alaattin Çakıcı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik tehdit ve küfürleriyle ilgili açıklama yapıyor:
"Sayın Kılıçdaroğlu'na tüm desteğimi sunuyorum. Bu hakaretler Türkiye'deki tüm siyasal ve kurumsal aktörler arasında işbirliğini teşvik etmelidir. Aksi takdirde, sessizlik çok şey söylecektir."
"Siyasi aktörler arasındaki işbirliği" ne kelime, o aktörlerin başında gelen Tayyip Erdoğan şu ana kadar sesini çıkarmış bile değil. Diğeri ise, hakaret ve tehdit eden mafyacıyı "dava arkadaşı" olarak ilan ediyor.
Ama işte Türkiye ne yazık ki bu ve bu gerçek "Türkiye'yi Avrupa'da tasavvur eden Şahsımı" çok zorda bırakıyor. Yeni bir engel.
Engel zinciri devam ediyor.
2- Hollanda'dan yasak önerisi.
Hollanda'da iktidar ve muhalefetteki siyasal partiler Hollanda Parlamentosu'na ortak bir önerge veriyor. Önerge:
"Avrupa Birliği'ne üye bütün ülkelerde Ülkü Ocakları'nın yasaklanmasını öngörüyor. "Ülkü Ocakları çeşitli nüfus gruplarını birbirine düşürmekte ve toplumda huzursuzluk yaratmaktadır" tezine dayanıyor.
19 Kasım 2020 günü, beş gün önce verilen bu önerge "Şahsımdan" önce, onun kadim dostu "Bahçeli'yi" ilgilendiriyor. Ne var ki, ona sormadan adım atmayan "Şahsım" bu öneriye karşı çıksa, AB karşısında durumu iyice kritik hâle gelebilir. Karşı çıkmasa, öneriyi destekler konumuna düşer ki, ortağını kaybedebilir.
Bıyık ve sakal hikayesi!.. Tam da, "Avrupa tasavvurları" sırasında!..
3- Risk Altındaki Akademisyenler raporu.
Amerika'da kısaca "SAR" olarak anılan "Scholars at Risk" grubu var, "Risk Altındaki Akademisyenler" anlamında. SAR geçen hafta, şu talihsizliğe bakın (!), dünyanın ekonomik ve özgürlükler açısından en geri kalmış ülkelerini ele alan bir rapor hazırlıyor. O raporda evvel Allah Türkiye de var!.. Özetle şöyle:
"- Türkiye'de akademik ve ifade özgürlüğü ciddi zarar gördü, üniversite kampüslerinde korku ve otosansür yayıldı.
- Başarısız 15 Temmuz 2016'daki askeri darbenin ardından toplam 6 bin 81 akademisyen, mahkemelerde doğrulanmayan keyfi suçlamalarla üniversitelerden ihraç edildi. Akademik istihdam ve sivil hizmetten ömür boyu yasaklanan akademisyenler geçim kaynaklarını kaybetti.
- Erdoğan üniversiteler üzerinde baskısını arttırdı. Rektör seçimlerinde tüm mekanizmaları ortadan kaldırdı, üniversitelerde tek söz sahibi oldu.
- Doğrudan Erdoğan tarafından atanan rektörler öğrencilerin muhalefetini bastırıyor, eleştirel davranan bilim insanlarını susturuyor."
AB'ye yeniden seslenen "Şahsım" için al sana yeni bir engel daha!.. Hem de, çok taze bir rapor.
4- Avrupa Parlamentosu (AP) 2021 Raporu.
Bu rapor halen yazılıyor, yazılan bölümleri basına sızıyor. Şimdilik taslak rapor, Türkiye'ye bol bol eleştiriler var. Yukarıda adı geçen Amor'un kaleme aldığı raporda:
"- AB değerleri ve demokratik standartlarıyla Türkiye arasında ortaya çıkan mesafe tarihsel bir dibin görülmesine yol açmıştır.
- Hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerde yaşanan gerileme, tersine işletilen kurumsal kararlar ile çatışmacı dış politika ve AB karşıtlığı söylemler derin endişe kaynağı hâline gelmiştir.
- Bu aşamada AB'den gelecek yeni bir teşvik ve gayretin Türkiye'de olgun bir demokrasiyi yeniden inşa etme yönünde etkili olmayacağı inancı vardır. Demokratik standartlarda kötüye gidiş devam etmektedir."
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığını tekrar eden rapor Selahattin Demirtaş, Eren Erdem ve Osman Kavala'ya ayrı bir yer ayırıyor, bu davaları örnek göstererek, yargı bağımsızlığının yok edildiğini vurguluyor.
Laikliğin sürekli yara alması "endişe kaynağı" olarak görülüyor.
PKK terörüne şiddetle karşı çıkılıyor.
Sonuç bölümündeki öneri AB ilişkilerindeki durumun ciddiyetini vurguluyor:
"Türkiye daha demokratik bir modele doğru ilerlemeye hiçbir katkıda bulunmamaktadır."
Veee...
"Bu nedenle AB ile Türkiye arasında müzakere sürecinin sona erdirilmesinin gerçekçi olduğuna inanıyoruz."
Ağır bir tespit!.. Yaklaşık 60 yıllık Türkiye - AB serüveninde en ağır öneri!..
"İpler kopsun" önerisi!..
Erdoğan'ın muhteşem başarısı!.. Bahçeli'nin de son yıllardaki mucizevi katkısıyla!..
Sözü edilen Avrupa Parlamentosu Raporu AP Dışilişkiler Komitesi'nde 3 Aralık'ta ele alınıyor. 26 Ocak 2021'de aynı komitede oylandıktan sonra, Şubat ayında AP genel kurulunda oylanıyor.
5- Merkel de, artık kötümser.
Hemen şu günlerde arka arkaya gelen zincirleme engellere, AB'nin en akıllı, en mantıklı ve en deneyimli lideri Almanya Başbakanı Angela Merkel de katılıyor. Ne yazık ki, Türkiye konusunda o da kötümser:
"Türkiye ile ilişkilerde olaylar, maalesef umduğumuz gibi gelişmedi. 10 Aralık'taki zirvede Türkiye'ye yaptırım ihtimalinin görüşüleceğini söyleyebilirim. O güne kadar belli bir süre var. Yine de, o güne kadar gelişmeleri izleyecek ve ona göre karar vereceğiz."
Nedir o karar?..
AP Raporu'nda belirtildiği gibi, demokrasisi bu ölçüde raydan çıkmış bir Türkiye ile araya belli bir süre mesafe konulması. Bütünüyle dışlarlar mı?.. Bilinmez.
Buna karşılık, Türkiye'den gelecek "para, ekonomik yardım talebine" ise, kapılar kapalı.
Neden?..
Dönüp dolaşıp "demokrasi", çık yukarı "demokrasi", in aşağıya "demokrasi"!..
O da, şu anda "Şahsımda" yok!..
Olmadığına inanan AP Raportörü, yeniden vurgulamak gerek, 60 yıllık Türkiye - AB tarihinin en ağır önerisiyle huzurlarınızda:
"İpler kopsun!.."