Cumhuriyet gazetesinin sahibi Cumhuriyet Vakfı. Gazetenin yönetimini vakıf belirliyor. Vakıf yoluyla Cumhuriyet bağımsızlığını koruyor. Yaklaşık yirmi beş yıldır Cumhuriyet bu yapıyla yayın hayatını sürdürüyor. Bu açıdan sadece Türkiye’de değil, dünyada da örneği çok az görülen bir uygulama. Çalışanlar, yani yazarlar özgür, muhabirler özgür.
Hangi eğilimde olursa olsun, siyasal iktidarlar karşısında dik duran bir gazete. Çünkü, vakıf. Bütün mesele vakıf.
İlhan Selçuk’un önderliğinde gelişen bir model.
Madem en sarsılmaz olan yer vakıf, gazeteyi susturmak için o zaman vakfı ele geçirmek gerek.
Cumhuriyet Vakfı 2 Nisan 2013’de olağan seçime gidiyor ve yeni bir yönetim seçiliyor. Seçime iki kişi itiraz ediyor. İki kişi seçimi “usulsüz” buluyor.
İkisi de, Cumhuriyet’te uzun yıllar yöneticilik ve yazarlık yapmış olan Alev Coşkun ve Mustafa Balbay.
Coşkun ve Balbay bu seçimle ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğüne şikâyette bulunuyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, şikâyet üzerine müfettiş gönderiyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri 15 Mayıs 2015 tarihinde raporlarını yazıyor ve bu rapor Cumhuriyet’e tebliğ ediliyor:
“2 Nisan 203 tarihli Vakıf seçimleri yasaya uygundur ve usulsüz değildir.”
Balbay ve Coşkun hızlarını alamıyor, dava açıyor.
Çok çarpıcı, Vakıflar Genel Müdürlüğü mahkemeye sunduğu dilekçede, “davanın reddine karar verilmesini” istiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü bile.
Bu sürece rağmen, Alev Coşkun ile Mustafa Balbay hâlâ arayış içinde olmalı ki, 4 Ekim 2016, yani bir ay kadar önce Cumhuriyet bir başyazı ile yukarıda özetlediğim süreci aktardıktan sonra:
“(...) Ölünceye kadar yönetimde bulunmayı kendilerine hak gören Cumhuriyet’in iki eski yöneticisi ve yazarı yeniden seçilmiş olmamanın etkisiyle iktidarın gazeteye müdahale etmesine zemin ve fırsat yaratmak için onunla işbirliği yapmaktadır”.
Bu başyazı dün Cumhuriyet’e yönelik operasyonun habercisi gibi.
Zaten başyazıda açıkça “müdahaleye zemin yaratmak için” ifadesi yer alıyor.
Operasyonla ilgili olarak başsavcılık da, 2 Nisan 2013 tarihli vakıf yönetiminin “usulsüz seçildiği” iddiasıyla, soruşturma başlatıldığını belirtiyor.
Buna bir de, “FETÖ ve PKK adına suç işlemek, 15 Temmuz darbe girişiminin öncesinde darbeyi meşru kılacak yayınlar yapmak” iddialarını ekliyor.
Her ne kadar bu siyasi iddialar yer alsa bile, asıl hareket noktası 2 Nisan 2013 tarihli vakıf yönetim kurulu seçimlerindeki usulsüzlük iddiası.
Ancak, bu iddia müfettiş raporuyla bir buçuk yıl önce çürütülmüş, üstüne üstlük, daha sonra açılan davanın reddini bizzat Vakıflar Genel Müdürlüğü istemiş.
Hakkında gözaltı kararı çıkartan on altı Cumhuriyet mensubu Cumhuriyet Vakfı yöneticileri. Vakfın yöneticileri arasında gözaltı kararı verilen yazarlar da var.
“FETÖ ve PKK adına suç işlemek” ve Cumhuriyet?.. Dünya alem biliyor ki, Cumhuriyet gazetesi kurulduğu 1924 yılından bu yana “demokrasiyi ve sadece demokrasiyi savunan, sol liberal çizgide” yayın yapıyor.
Bu nedenle askeri darbe dönemlerinde en çok kapatılan gazete.
Bu nedenle yazarları en çok şehit edilen gazete.
Bu nedenle son altmış, yetmiş yılda defalarca mali kıskaç içine alınmak istenen ve bundan alnının akıyla çıkan bir gazete.
Siyasi iktidarlarla hiçbir iş ilişkisi olmamış bir gazete.
Türk yayın hayatının en köklü, en eski çınarı. Çünkü, bağımsız.
Gözaltına alınan Hikmet Çetinkaya’yı, Aydın Engin’i, Güray Öz’ü, Murat Sabuncu’yu, Kadri Gürsel’i, Musa Kart’ı, Turhan Günay’ı ve diğer vakıf yöneticilerini ayrıca PKK ve FETÖ adına suç işlemekle bağlantılı kılmak, aklın alacağı şey değil.
Sonuçta, muhalif bir ses daha susturulmak isteniyor.
Başsavcılığın soruşturmayı Cumhuriyet Vakıf yönetim kurulu seçimini “usulsüz” bulmasına dayandırması üzerine, seçime itiraz eden iki kahramanından biri olan Alev Coşkun açıklama yapıyor:
“(...) Cumhuriyet Vakfında yapılan seçimle ilgili olarak hukuksal yollara başvurmuştuk.
(...) Bu hukuksal yolu Cumhuriyet Gazetesi ile aynı çizgide olan arkadaşla iki yıldır yürütüyoruz”.
4 Ekim 2016 tarihli Cumhuriyet’in başyazısını onaylayan bir itiraf.
Başsavcılığın buradan haraket etmesi Alev Coşkun’u anlaşılan telaşlandırıyor, yazılı açıklama ihtiyacı duyuyor ama, itiraf ediyor.
Balbay da, “Cumhuriyet diktir” filan gibi bir tweetle kendini kurtarmaya çalışıyor.
O Alev Coşkun ki, zamanında CHP’de, Ecevit hükümetinde bakanlık yapan biri. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili kitapları ve makaleleri var. Cumhuriyet’te yöneticilik ve yazarlık yapmış. Cumhuriyet Vakfı'nda yönetimde bulunmuş.
Senin neyine Alev Coşkun, Cumhuriyet’le bu kadar uğraşmak ve şimdi başyazıda vurgulandığı gibi, “iktidara fırsat yaratmak”, senin neyine? Şimdi mutlu musun? Şimdi istediğin gerekçeyi ileri sür, bu kadar insan gözaltına alındıktan sonra. Ve belki de, dönen laflara göre, Cumhuriyet’e kayyım atanması söz konusu ise, mutlu musun şimdi?
Ya sen Mustafa Balbay? Bütün varlığını Cumhuriyet’e borçlu olan sen, mutlu musun şimdi? Sen hapiste iken, aylığını Cumhuriyet ödemedi mi? Seni Cumhuriyet savunmadı mı? Hapiste olduğun halde, Cumhuriyet yine de yazılarını yayınlamadı mı? Şu anda milletvekili isen, bunu Cumhuriyet’e borçlu değil misin? Meclis’te CHP milletvekillerinin yanında otururken şimdi yüzün kızarır mı? Yok, Cumhuriyet Vakfı Başkanlığı, yok CHP Genel Başkanlığı adaylığı, hiç haddini bilmez misin?
Alev Coşkun ve Mustafa Balbay, nedir bu hırs? Ayıklayın şimdi pirincin taşını.