"- Havalandırma yetersiz.
- Kömür tozuyla mücadele yapılmadı.
- Metan drenajı yapılmadı.
- Denetleme mekanizması çalışmadı.
- Havalandırmanın iyileştirilmesi için gerekli yatırımlar yapılmadı."
Amasra maden ocağında 41 işçinin hayatını kaybettiği patlamanın bir kaza olmadığı...
O kazanın bir kader olmadığı...
"On beş günlük adli ve idari soruşturma sonucunda elde edilen bulgular çerçevesinde, bilirkişi ön raporuna göre, patlamanın göz göre göre ihmallerin yol açtığı bir facia olduğu ortaya çıkıyor."
Ocağın denetlenmesi sırasında hazırlanan raporlar var.
Ondan önce Sayıştay raporu var. Sayıştay raporunda maden ocağındaki eksiklikler sıralanıyor. Sayıştay raporu patlama sonrasında gündeme geldiğinde, Türkiye Taş Kömürü (TTK) Genel Müdürlüğü anında yalana sarılıyor:
"Dezenformasyon!.."
Asıl kendilerinin yalan söylediği şimdi bilirkişi ön raporuyla netleşiyor.
Facia sonrasında Tayyip Erdoğan Bartın'a gittiğinde, gerek orada, gerekse partisinin grup toplantısında teknik açıklamalarda bulunuyor:
"- Burası Ağustos ayında yedi kere denetlenmiştir.
- Son dönemde yaptığımız düzenlemeler sonucuna, burada iyileştirmeler gerçekleştirilmiştir.
- Gaz inceleme sensörleri 24 saat çalışmaktadır. Belli seviyenin üzerinde gaz tesbitinde ses ve ışıklı ikaz vermektedir.
- Yüzde 1.5 metan gazı seviyesinde elektik kesilmekte, yüzde 2 seviyesinde maden ocağı boşaltılmaktadır."
Yoo, hiç öyle değil!.. Hiçbiri doğru değil.
Bilirkişi ön raporu Erdoğan'ın işaret ettiği denetlemenin ve teknik unsurların hiçbirinin yerine getirilmediğini gösteriyor.
Bilirkişi ön raporunda sorumlular tek tek sıralanıyor.
TTK Genel Müdürü ile genel müdür yardımcısı ve müessese müdürü ile bazı teknik elemanların, yetkililerin nerede ihmalleri var, tek tek belirtiliyor. Onlardan bazıları tutuklu, bazıları değil.
Oysa, Erdoğan yine aynı konudaki konuşmalarında:
"Can söz konusu olduğunda, bizim en küçük bir esnekliğimiz olmaz. Tespit edilirse, suçlunun yakasına yapışacağız.
Bu makamımızın gereği ve milletimiz ile gönül bağımızın tabii gereğidir.
Adli makamlarımız canımızı, ciğerimizi yakan bu elim hadiseyi tüm boyutlarıyla soruşturacak, en ufak ihmal karşılıksız bırakılmayacaktır."
Bilirkişi ön raporu işte ortada.
İhmali olanlar ortada.
"Bazıları tutuklu, bazıları tutuksuz ama, görevden alınan tek bir kişi yok!..
Hani, kimin yakasına yapıştı?..
Hani en ufak ihmal karşılıksız kalmayacaktı?.."
Nutuk atmak kolay, "millete olan gönül bağını" göster bakalım!..
Kaldı ki, ihmallerin baş sorumlusu Enerji Bakanı ile TTK Genel Müdürü değil mi?..
41 işçi hayatını kaybetmiş, onlar koltuklarında oturmaya devam ediyor.
"Kur Korumalı Mevduat tabana yayıldı."
Bu söz Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'a ait. Baştan sona yanlış.
KKM.. Kur Korumalı Mevduat...
Ve KKMS... Kur Korumalı Mevduat Sahipleri...
Dövizin hızla tırmanması sonucunda 21 Aralık 2021'de, AKP tam elli yıl önce uygulanarak, Türkiyeyi çökerten büyük bir hataya dönüyor, Kur Korumalı Mevduatı geri getiriyor. Kur artışına karşı, mevduata garanti veriyor.
21 Aralık günü dolar 18.36 lira sınırına yaklaşıyor.
O gün KKM açıklandığı andan itibaren 12.30 TL'ye kadar düşüyor. Aradan geçen on ayda döviz yükselmeye devam ediyor, dün itibariyle 18.62 lirayı görüyor.
"Dolayısıyla, KKM hiçbir işe yaramıyor ama, hepimize çok büyük mali bir yük getiriyor.
Getirmeye de devam edecek, çünkü Meclis'te bu uygulamanın sürdürülmesine ilişkin yasa geçen hafta kabul ediliyor."
Hiç bir işe yaramamış, hala neden devam ediyorsun?.. Bu ne biçim ekonomi yönetimi?..
KKM rezaletinin ekonomik faturası bitmek bilmiyor.
Fuat Oktay ‘KKM tabana yayıldı' diyor ya...
Gerçeği dün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener açıklıyor:
"KKM'den sadece 2 milyon 300 bin kişi yararlanıyor. Bütçeden bu yılın ilk dokuz ayında 85 milyar lira KKM sahiplerine ödeniyor, Merkez Bankası'ndan ise, KKM sahiplerine ödenen para 66 milyar 300 milyon lira, bu daha tahmini ödemeler, toplamı 151 milyar 300 milyon lira."
Durup dururken altına girilen bu ağır mali yükün hiç bir işe yaramadığı artan döviz kurundan belli. Ama, yine de devam ediyor.
Tam bir skandal, tam bir başarısızlık.
Sosyal açıdan ise, bu iktidarın en büyük adaletsizliklerinden biri.
Yine dün Meral Akşener'in ifadesiyle:
"Çalışan her yirmi kişi tek bir Kur Korumalı Mevduat Sahibini finanse ediyor."
Yirmi kişi tek bir kişiye çalışıyor.
Sanki kölelik düzeni!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |