“We are working on it”.
Ne demek?..
“Üzerinde çalışıyoruz”.
G-20 Zirvesi’nde Tayyip Erdoğan ile bir araya gelen Amerikan Başkanı Trump’ın son cümlesi bu:
“Üzerinde çalışıyoruz”.
Neyin üzerinde çalışıyorlar?..
Türkiye’nin Rusya’dan alacağı kesinleşen S- 400 füzeleri bağlamında, NATO ve Amerika ile Türkiye arasında çıkan sorunları gidermek üzerinde çalışıyorlar. Malum, S - 400’ler NATO sisteminin dışında ve hatta NATO’ya tehdit. Başta Amerika, NATO ülkeleri bu alıma karşı.
1-Türkiye daha önce benzer işleve sahip Patriot füzelerini istiyor, Amerika vermiyor.
2-Türkiye bunun üzerine hava savunma sistemi için Rusya’nın S - 400’lerini almaya karar veriyor.
Ve iş bu noktada çatallaşıyor.
Osaka’daki görüşmede Trump Türkiye için “iyimser ve umut verici” sözler söylüyor. Türkiye’ye hak veriyor, hatta kendisinden önceki Başkan Obama’yı Patriotların Türkiye’ye verilmesini önlemekle suçluyor.
Ne var ki, ortada Amerikan Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a gönderdiği “bir dizi yaptırım içeren mektubu” var.
Eğer, Türkiye S - 400’leri alırsa, Amerika’nın uygulayacağını bildirdiği yaptırımlar...
Her ne kadar, Erdoğan “Başkan Trump’tan bize yaptırım uygulanacağı izlenimini edinmedim” diyorsa da, kazın ayağı pek öyle olmayabilir.
Çünkü, Pentagon’un Akar’a gönderdiği mektuptan Trump’ın bilgisinin olmaması mümkün değil.
O zaman, Trump Erdoğan’a nasıl güvence veriyor?..
Hiç, bu Trump işte!..
Ne zaman, ne söyleceği, ne yapacağı belli değil.
Örneğin, her gün Kuzey Kore için ağzına geleni söylüyor, bununla birlikte Kuzey Kore’ye giden ilk Amerikan Başkanı oluyor ve “Başkan Kim Jong Un’la çok iyi anlaşıyoruz” diyor!..
Kaldı ki...
Bu tür çetrefil durumlarda Amerikan sisteminin nasıl işlediğine bakmak gerek. Örneği var, hem de bizimle ilgili.
Türkiye 1974 yılında Kıbrıs’ta Rum Darbesi üzerine, uluslararası anlaşmalardaki haklarını kullanarak, Kıbrıs’a çıkıyor, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı.
Amerika buna şiddetle karşı çıkıyor, Ecevit Hükümeti askerini yine de Kıbrıs’a gönderiyor.
İşte, şimdi o tarihte Amerika’daki üç kritik karar:
1-Amerikan Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları Türkiye’ye ambargo kararı alıyor.
2-Başkan Gerald Ford ambargoyu veto ediyor.
3-Kongre vetoyu kaldırıyor, yani Başkanın vetosuna uymuyor ve ambargo resmen ve fiilen uygulanıyor.
Amerikan Başkanlık sistemindeki “denetim ve denge” (check and balance) mekanizmasından bir örnek bu.
Şimdi Trump “yaptırım yok” dese bile, Kongre ambargo konusunda kararlı olduğunu açıklıyor. Dolayısıyla, Trump’ın verdiği söz gerçekleşmeyebilir. Yani, yaptırım yine de uygulanabilir.
Türkiye ile Amerika arasında geçen yıl yaşanan ve “Trump’ı yine açığa düşüren” başka bir olay daha var.
Bir Trump - Erdoğan görüşmesi sonrasında, Erdoğan “Türkiye ile Amerika arasında ortak bir komite kurulacak, Trump’la biz bu konuda anlaşmaya vardık” diyor.
Amerikan bürokrasisi buna karşı çıkıyor, bugün “Ortak Komite filan yok”!..
Trump’ın sözü havada kalıyor.
Türkiye S - 400’leri alıyor, o kesin. Kongrenin kararlılığını bilen Trump yaptırımlara çare arıyor, en azından öyle görünüyor.
Peki, ne olabilir?..
Güney Kıbrıs örneği var.
Rumlar Güney Kıbrıs’ta Rusya’dan S -400 değil, S - 300 füzeleri alıyor, Türkiye ayağa kalkıyor. Hemen yanı başımızda, bize tehdit!..
NATO bizi haklı buluyor ve Güney Kıbrıs’ı “yaptırımla tehdit ediyor”. Amerika NATO kararına katılıyor.
Rum Kesimi S - 300’leri yine de satın alıyor ve fakat o füzeler Kıbrıs yerine doğrudan Girit’e gönderiliyor, Girit’te bir hangarda depolanıyor.
Diyor ya, “üzerinde çalışıyoruz” diye, demek ki, bu tür çözümler var!..
32 kısım tekmili birden, heyecanlı serüven henüz başlamış değil.
Nasıl gelişeceği ise, hiç belli değil. Tarihteki örnekler ortada.
Şimdi Trump’ın iyimser sözlerine güvenerek, Ankara dereyi görmeden paçaları biraz erken sıvıyor gibi.
Günün birinde bir bakmışız ki, Erdoğan yeni bir “aldatıldık” nutku atıyor!..