Polis Batman’da HDP’li seçmenlerden birinin evine baskın yapıyor. Evde anne, baba ve çocuk var. Polis soruyor:
“Üçünüzden birinizi alacağız, siz kendi aranızda karar verin”.
Doğal olarak, baba kendisini öne atıyor ve gözaltına alınıyor, daha sonra da tutuklanıyor.
Kara mizah gibi, ama ne yazık ki gerçek.
Bunu geçen perşembe günü HDP Batman milletvekili Ayşe Acar Başaran Meclis Genel Kurulu’nda anlatıyor. (1 Kasım 2018, TBMM Tutanak, s.16).
Aynı gün Batman’da çok sayıda gözaltı var. Belediye Eş Başkanı ve HDP görevlileri dahil olmak üzere.
Ancak, “içinizden birinizi alacağız, siz karar verin” demek, hukuk mantığı ve insan hakları açısından aklın alacağı bir konu değil.
Kim suçlu, kim suçsuz, kim hangi suçu işlemiş, kimin o işlendiği varsayılan suçla ne gibi bağlantısı var, soruları günümüzde çoktan geçersiz.
Suçlu ya da suçsuz, “içinizden birinizi” alıp götürebiliyorlar.
Eski kovboy filmlerindeki gibi.
Şerif içeriyle birini atmakla yükümlü. Önüne kim gelirse, onu atıyor.
Batman’da yaşanan bu olay, bana 12 Eylül askeri darbe döneminde yaşanan gerçek bir olayı anımsatıyor.
Polis bir baskın yapıyor ve merkeze götürmek üzere, on iki kişiyi polis arabasına bindiriyor. On iki kişinin yakalandığı hemen orada kayıtlara geçiyor.
Araba tam hareket edecek, yakalananlardan biri kaçıyor.
Ne olacak şimdi?.. Ortada kayıt var, eyvah!.. On ki kişi iken, şimdi on bir kişi var, ne olacak?..
Arabanın hemen ilerisinde bir simitçi var, simit satıyor. Gariban biri. Siyasetle uzak yakın ilişkisi yok.
Polis şöyle bir çevresine bakıyor, simitçiyi yakaladığı gibi, polis arabasına atıyor, on ikinci kişi olarak.
Simitçi derdini anlata dursun!..
Derdini anlatana kadar iki yıl hapis yatıyor, teröre yataklıktan!..
Tam kara mizah, durup dururken suçsuz bir simitçinin iki yılına mal oluyor.
Yanılmıyorsam, bu olay daha sonra 12 Eylül ile ilgili bir filmin bir yerinde anlatılıyor.
12 Eylül’de hangi insan hakları ihlalleri, hangi soruşturma, hak getire.
Ya günümüzde?..
Batman’daki olayla ilgili soruşturma açmak gerekmiyor mu?..
“İnsan hakları” adına...
Ne demek, “içinizden birinizi alacağız, kendiniz karar verin”, ne demek bu?..
Roma Hukukundan bu yana hukukun en temel kurallarından biri “suçun şahsiliği”.
Bu kural üzerine yazılmış binlerce makale ve kitap ve uygulama var. Hani nerede o uygulama?..
Batman’daki olay “dramatik bir kara mizah”.
Buna karşılık, Çorum Hitit Üniversitesindeki olay “tam bir mizah”, insanı güldüren ve fakat Türkiye’nin nasıl yönetildiğini düşündüren bir örnek.
“Çorum Hitit Üniversitesinde görevli otuz akademisyenin soyadı aynı. Sanırsınız ki, bu bir aile üniversitesi, aile birleşmiş, üniversite kurmuş”. ( Lütfü Türkkan, İYİ Parti Grup Başkan Vekili, 1 Kasım 2018 tarihli TBMM Tutanak, s.12).
Hani derler ya halk ağzında, “babasınını çiftliği gibi”, birileri de Hitit Üniversitesinde böyle bir “çiftliğe” kuruyor anlaşılan.
Kolay rastlanacak bir mizah örneği değil.
YÖK’ün haberi yok mu hiç, orada neler oluyor, diye...
Ama, YÖK bu işe karışırsa ve orada “yolunda gitmeyen bir şeyler” bulursa, YÖK’ün denetçileri görevden alınabilir.
Yolsuzlukları çıkartan Sayıştay’da Denetlemelerden sorumlu Başkan Yardımıcısı Fikret Çöker’in görevden alınması gibi.
Artık bu ülkede “her türlü denetim mekanizmaları” çöplüğe atılıyor. Denetlemeye kalkanın, yasalar çerçevesinde görevini yapanın canına okunuyor.
A’dan Z’ye, “istediğimi yaparım, kimse karışamaz, denetleyemez, söz söyleyemez” iktidarı.