“Dış güçler...”
Eğer, o yoksa:
“Sabotaj...”
Talepler biraz daha ileri gittiğinde:
“Araya karışan teröristler... Provokatörler... Kışkırtıcı ajanlar... ”
Arkasından gelen artık belli:
“TOMA’lar, coplar, biber gazı...”
Türkiye’nin neresinde olursanız olun, ister kaybolmuş çocuklarınızı arayın, ister doğayı, yaşadığımız çevreyi korumaya çabalayın, ister kıyı yağmasını durdurmaya girişin, ister insanca çalışma koşullarına dönük taleplerinizi dile getirin, kısaca hakkınızı aramaya çalışın” yapıştırılan yafta işte yukarıdakilerden biri, İstanbul üçüncü havalimanı inşaatında olduğu gibi.
Hakkını arayan işçilere kalkan coplar ve biber gazlarına aziz ve şanlı medyadan destek eksik değil:
-“Bizim okulda da tahtakurusu vardı... 400 işçi öldüğünü söylüyorlar, falan filan...”
-Hava alanının 29 Ekim’de bitmesini engellemek için yapıyorlar...”.
Devamı yine hiç sıkılmadan, aynı utanç verici türde, her dönemin, ama iktidarda kim olursa olsun, her dönemin “çevik danışmanı” tarafından dile getiriliyor:
“Bunlar hava alanının 29 Ekim’de açılmasını istemeyen sabotajlar...”
Acaba, işçiler haklı mı, öne sürdükleri iddialar gerçek mi, orada insanca yaşam koşulları çiğneniyor mu, işçileri çalıştıran firmalar bu isteklere kulak mı tıkıyor, diye sormadan.
İstanbul üçüncü hava limanındaki çalışma koşullarına itiraz eden işçilerin protestosu bir anda ülkenin gündemine oturuyor. Çünkü:
-Uzun süreden beri Türkiye’de ilk kez işçiler haklarını aramak için eyleme başlıyor.
-Çalışma koşullarının düzeltilmesi için ilgili sendikanın işverenle görüşmesi engelleniyor.
-Protesto toplumda destek görüyor.
-İktidar telaşlanıyor.
-İşçilerin istekleri öyle ahım şahım konular değil, daha iyi çalışma koşulu gibi makul ve insanca talepler. Tahtakurusundan arınmış daha temiz yatakhane, 40-45 kişilik servis otobüslerine 70-80 kişinin yığılmaması, çalışma güvenliğini sağlanması, aylıkların gecikmeden bankaya yatması, işçi çıkarmalarına son verilmesi gibi, her çağdaş işyerinde olması gerekenler.
Bu istekler yerine gelmeyince, işçiler eyleme geçiyor ve bir başka ibretlik durum burada devreye giriyor:
“Polis... Biber gazı... Cop... TOMA’lar... Gözaltılar...”
İktidar yerini belli ediyor:
“Sermayenin yanında... Patron ile işbirliğinde...”
Eyleme katılan işçilerden 400’ü gözaltına alınıyor, Valinin açıklamasına göre, daha sonra 275’i serbest bırakılıyor.
Sendika ile işverenin oturup konuşması, iddiaların ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış diye tartışması, belli bir noktada uzlaşma arayışı yerine yangına körükle gitmek, hak arayanları sindirmek, cezalandırmak...
Günümüze uygun, bir kaç yıldır her alanda uygulanan politikanın bir uzantısı, medyadaki iktidar silahşörlerinin işçileri suçlama eşliğinde.
Bu iktidarın önemli bir başarısı var:
Bir kıvılcımı yangına dönüştürmek, kimsenin hak aramasına izin vermemek, işverene “sen ne yapıyorsun, doğru mu bu iddialar” diye sormak yerine, işçiyi coplamak, gözaltına almak...
Bu her konuda ve Türkiye’nin her yerinde böyle.
Artvin’de hidroelektrik santralına karşı çıkanlara da, Ordu’da fındık fiyatını az bulanlara da, Soma’da maden ocağında 301 işçinin hayatını kaybetmesine karşı, hala hakkını alamayanlara da, herhangi bir konuda düşüncelerini açıklayan akademisyenlere de ve daha ve daha pek çok konuda aynı tepki:
“Cop, gözaltı, tutuklama...”
Ve ayrı ve fakat çok göze batıcı bir gerçek.
Üçüncü hava alanında işveren - işçi gerilimi beşinci gününe giriyor, Çalışma Bakanı ortada hâlâ yok.
Nerede bu Çalışma Bakanı?..
Kim bu Çalışma Bakanı?..
Var mı bu ülkede bir Çalışma Bakanı?..
Ne işe yarar bir Çalışma Bakanı?..
Hani nerede Çalışma Bakanlığı elemanları, iddiaları ele alacak, işçiyi ve işvereni dinleyecek, nerede bunlar?..
O denetmenler yerine polis gidiyor oraya.
22 milyar 152 milyon Avro tutarındaki dev inşaatın temeli Haziran 2014 yılında atılıyor. Aradan dört yıl üç ay geçiyor.
Merak ediyorum, bu süre içinde Çalışma Bakanlığı çalışma koşulları açısından bu inşaatı acaba hiç denetliyor mu?.. Ya da denetledi ise, kaç kez denetliyor?..
Denetledi ise, ne gibi eksik ya da fazlalık tespit ediyor?.. Denetleme raporlarında neler yazıyor?.. O raporlarda tespit edilen eksiklikler daha sonra gideriliyor mu?..
Eğer, bu ülkede bir Çalışma Bakanlığı var ise...