“Savaş”; Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, açık ve net bir “savaş!..”
Tanklar, toplar, füzeler, binlerce insan ölüyor, on binlerce insan yerinden yurdundan göç ediyor, kentler yıkılıyor, daha ne olacak, “savaş!..”
Sıkıysa, “savaş” lafını ağzına al!..
Nerede?..
“Rusya’da”.
Savaşın başlamasından bu yana:
“Rusya’da savaş demek suç!..
Kimse aksini söylemeye ve yayınlamaya cesaret edemiyor.
Savaşın başlamasıyla birlikte Putin ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan yasalar çıkartıyor:
“Savaş kelimesini kullananlar ile...
Resmi veri dışında savaşla ilgili bilgi paylaşanlara hapis cezası getiriliyor”. (Der Spiegel, 12.03.2022 tarih, sayı 11, s.12).
Savaşla birlikte, Rusya’da hayat zorlaşıyor.
Marketler önünde uzun kuyruklar... Gıda ürünlerinin sağlanmasında güçlükler... Boşalan raflar... Bir günden diğerine artan fiyatlar... Her gün yurt dışına gitmek isteyen daha çok Ruslar...
Ayrıca anketler...
“-Ukrayna’ya saldırmanın, savaşın resmi adı, ‘Rusya’nın Özel Askeri Harekâtı’ olarak anılıyor.
-Halkın o ‘harekât’ ile ilgili düşüncesini sadece resmi kurumlar sorabiliyor, ilgili anketleri sadece resmi kurumlar düzenleyebiliyor.
-Resmi kurumlar dışında anket düzenlemek yasak, düzenleyen hapsi boyluyor”.
Resmi anketlere göre, başlangıçta halkın yüzde 65’inden daha fazla bir çoğunluğu ‘Putin’in Özel Askeri Harekâtını’ destekliyor.
Zaman geçtikçe, tahmin edersiniz, “resmi anketlerde Putin’e destek yüzde 80’i aşıyor!..”
Aşmaması sürpriz olur!..
O anketlerin nasıl, ne zaman, nerede, kimlere sorularak düzenlendiğini kimse bilmiyor.
Muhtemelen masa başında.
“Halk harekattan memnun!..”
Aksi mümkün mü?..
Putin kendi çalıyor, kendi oynuyor!..
Rusya’da “savaş” demek yasak, savaşla ilgili anket düzenlemek yasak.
Ya Türkiye’de?..
Pek çok yasağa, ifade ve basın özgürlüğü kısıtlamalarına bir yenisi ekleniyor:
“Gerçek enflasyon verilerini, rakamlarını açıklamak yasak!..”
AKP’nin hazırladığı son bir tasarıya göre:
“TÜİK dışında hiç bir kurum, kuruluş, kişi enflasyon hesabı yapamayacak. Hesaplaması ve açıklaması için TÜİK’ten izin alacak, TÜİK başvuruyu iki ay içinde karara bağlayacak. İzin vermeden açıklayanlar üç yıla kadar hapis cezası alacak, açıklamaya ayrıca yasak getirilecek”.
AKP iktidarı gerçek enflasyonun bilinmesinden korkuyor, ürküyor, ödü patlıyor.
Neden bu yasak?..
Çünkü, önümüzdeki aylarda enflasyon daha da artacak.
Her ay, bir sonraki ay için “düştü, düşüyor” gibi nutukların gerçeği yansıtmayacağını artık onlar da biliyor.
“Çünkü, üretim düşüyor, üretim.
Ayrıca, nakliye fiyatları baş edilemez biçimde artmaya devam ediyor”.
Yasaklamanın başka kitlesel nedenleri de var.
“Önce ücretler!..”
Enflasyonu olduğundan düşük göstererek, ücret artışlarına sınır getirmek, ilk neden. Malum, ‘halkımızı enflasyona ezdirmedik’ nutukları var ya!..
“Moral”, ikinci neden. Enflasyonu düşük göstererek, halka moral aşılamak rüyası!.. İnsanlar sanki ayda yaşıyor!.. Bir günden diğerine cebinden artarak çıkan parayı sanki bilmiyor!..
Üçüncü neden, “seçim”. Seçim yaklaşırken, ‘enflasyonu düşürdük’ kandırmacaları!..
TÜİK’in istatistiklerine kimse inanmıyor. AKP’nin istediği veriyi açıklamayan, gerçeğe yakın oranları paylaşan TÜİK’teki yetkililer hooop, güm, ertesi gün koltuğundan uçuyor.
TÜİK dışında enflasyon hesabı yapan bir kaç kurum ve sivil toplum örgütü var.
Bunlardan biri “Enflasyon Araştırma Grubu”, kısaca ENAG. Bulduğu enflasyon oranı genellikle TÜİK’in iki katı.
DİSK’in araştırma birimi var, DİSK - AR. Onun verileri de, TÜİK’e göre yüksek.
TÜRK - İş araştırma yayınlıyor, İstanbul Ticaret Odası (İTO), onların istatistikleri de, AKP’yi kızdırıyor.
Kaldı ki, olay sadece enflasyon yasağı ile sınırlı değil.
“İşsizlik verileri de yasak kapsamına” alınabilir. Çünkü, adı geçen kurumlar işsizlik oranlarını da açıklıyor, o oranlar da, TÜİK verileriyle bağdaşmıyor.
Tasarı görüşülürken, ekonomiye başka yasakların eklenmesi sürpriz olmaz.
Örneğin:
“-Açlık ve yoksulluk sınırı şu kadar,
-Borcumuz bu kadar,
-Merkez Bankası rezervleri şu kadar,
-Cari açık bu kadar,
-Bütçe açığı şu kadar”.
Kısaca...
Ekonomiye ilişkin ne kadar gerçek varsa, hepsi yasak!..
Türkiye’ye böyle çağ dışı bir yasak daha gelirken, dünyada tam tersine gelişmeler yaşanıyor.
“Dünyada istatistik paylaşımları devlet tekelinden çıkıyor, istatistik düzenlemeleri çoğulcu bir yapıya kavuşuyor”.
İstatistikler siyasal iktidarların denetimi dışına çıkartılıyor, gerçekler sadeleştiriliyor.
Rakam saklayarak, halktan gerçekleri gizlemenin dışında...
Başta “Dünya Bankası, IMF ve OECD” olmak üzere, çeşitli uluslararası kurumlar da, dünyadaki ve bizdeki ekonomiye ilişkin karşılaştırmalı hesaplar yapıyor.
Gerçek verileri onlar açıklarsa ne olacak?..
Bir de bakmışsınız...
“TÜİK Dünya Bankası’nı mahkemeye veriyor!..
Ya da IMF’yi, OECD’yi!..”
Ne matrak değil mi?..
Elin oğluna bir kez daha rezil olduğumuza mı yanarsınız, traji - komik hale mi gülersiniz?..
Otoriter rejimlerin özelliği bu.
Her alanda baskı kurmak.
“Otoriter bohça bir yerden patlıyorsa, oraya yasak, bir yama, beride çatlıyorsa, oraya başka bir yasak, başka bir yama...
Otoriterleşme... Yasaklarla malul, yamalı bir bohça!..”
Hukuka takılan kelepçe, ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, genel anlamda temel hak ve özgürlüklere konulan yasaklar geliyor geliyor...
“Sıra şimdi doğru bilgileri yasaklamaya varıyor”.
Getirdiği her yasak, AKP’nin seçimde gidişini biraz daha hızlandırıyor.