Rekor üstüne rekor kıran Türkiye'nin kırdığı son rekor dün belli oluyor.
Enflasyondaki rekor malum:
"Avrupa'da birinci.
Dünyada ise, Zimbabve, Lübnan, Venezuela, Sudan ve Suriye'den sonra en yüksek enflasyona sahip altıncı ülke".
Bu biliniyor. Bilinmeyen rekoru CHP Sözcüsü Faik Öztrak dün açıklıyor:
"Türkiye'nin küresel servetten aldığı pay, 2002'nin de gerisine düşüyor. 2002'de aldığı pay yüzde 0.4 iken, yirmi yılık AKP iktidarı sonrasında yüzde 0.3'e düşüyor".
Bu yeni rekor. Ancak, rekor içinde rekor var. Şöyle:
"Türkiye küresel servetten aldığı payın küçülmesiyle yoksullaşırken, ülke içinde de, servet dağılımının en adaletsiz olduğu dünyadaki üçüncü ülke".
Servetin Türkiye'den daha adaletsiz dağıldığı diğer iki ülke Rusya ile Güney Afrika.
Geçen cumartesi günü İstanbul'da yeni bir ittifak doğuyor:
"Emek ve Özgürlük İttifakı".
İttifakı oluşturan partiler sol partiler ile HDP.
Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP).
Bu ittifakta yer alan altı partinin liderleri ittifakın ilkeleri ve programının açıklandığı salona girerken, Moğolların bir türküsü çalıyor:
"Bir Şey Yapmalı".
Doğru, yapmalı ve onlar yapıyor.
Yaptıkları sadece yeni bir ittifak kurmakla sınırlı değil.
Yeni ittifakın açıkladığı programın ilk maddesi ekonomi.
Dünyada servet dağılımından Türkiye'nin aldığı pay nasıl küçülmüş ise, ülke içinde gelir bölüşümü dünyanın en geri üç ülkesinden birine nasıl dönüşmüş ise, yeni ittifakın programının da ekonomiyle ilgili olması o ölçüde doğal.
Açlık ve yoksuluğu ortadan kaldırmak, vergi adaleti sağlamak, enerji ve ulaşımda kamulaştırmalara gitmek gibi temel önermeler içeren ekonomik program AKP ile yıkılan orta sınıfın yeniden kurulmasına yönelik. O sınıfın yeniden genişletilmesi temeline dayanıyor.
Yeni ittifakın programının sonunda bir çağrı var:
"Türkiye halkları ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında sıkışmış egemen bir siyasete mahkum değildir.
Türkiye'nin aydınlık ve demokratik geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partileri, tek tek yurttaşları... Hep beraber sorumluluk alalım".
AKP ile birlikte gelen yoksulluğa, ekonomik ve siyasi krize, otoriter rejime, adaletsizliğe karşı çıkan her kişi, kurum ve partilerin altına gönülden imza atacakları bir çağrı.
Yeni ittifakın toplam oy oranına bakıldığında, belki o ölçüde yüksek bir oran yok.
Ancak:
"-Bu seçimde tek bir oyun bile ne kadar değerli ve belirleyici olduğu ortada.
-Bir araya gelip, aynı siyasete imza atmanın ne ölçüde değerli olduğu da ortada".
Burada seçimin kaderini belirleyecek hayati nokta şu.
Bu ittifak, sahip olduğu toplam oy oranından bağımsız, nitelikli bir çoğunluk olarak...
"Geniş demokratik bir cephe oluşturuyor".
O cephenin oluşumu için programın sonunda yer alan "çağrı" ile aslında...
"Millet İttifakı'na da sesleniyor".
Her ne kadar, aynı çağrının ilk cümlesinde, ‘Türkiye Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında sıkışmaya mahkûm değildir" dese de...
Olayın özü, mantığı, siyaseti aynı kapıya çıkıyor:
"Bütün muhalefetin birleşmesine...
AKP - MHP ortaklığının, bir daha gelmemek üzere, seçimde iktidardan düşmesine..."
Böylelikle seçime doğru siyasette yeni bir durum doğuyor.
Her ne kadar...
Millet İttifakı ile Emek ve Özgürlük İttifakı olarak, ortada iki ayrı ittifak varsa da...
Açık ki...
"İkisinin de, amacı aynı".
Bu durumda fiilen yeni bir siyasal ortam söz konusu:
"Muhalefet bir bütün olarak, AKP - MHP ortaklığı karşısında ilk kez geniş bir cephede toplanıyor, aynı yerde buluşuyor".
Bu defalarca vurgulanması gereken bir durum.
Siyaseten ve fiilen oluşan bu yeni durumun "fiziken gerçekleşmesinin" koşulu var:
"Bu iki muhalif masanın tek bir masada toplanabilmesi için karşılıklı diyalogun kurulması.
Kaçınılmaz olarak, kurulması!.."
Moğollar diyor ya, "Bir Şey Yapmalı".
Evet yapmalı ve yapılıyor, ilk adım atılıyor. Ancak, devamı kaçınılmaz biçimde şart.
CHP ve diğer partilerin oluşturduğu "Altılı Masa", bu yeni oluşuma kulak vermek zorunda.
Tekrarlamakta yarar var:
"Altılı Masa + Emek ve Özgürlük İttifakı = Geniş Muhalefet Cephesi.
Fiilen oluşan durum bu.
Yirmi yıllık AKP iktidarında bu ilk kez yaşanıyor.
Gerisini getirmek, iki ittifakın diyalog kurmasından geçiyor".
Bir adımı Millet İttifakı, bir adımı Emek ve Özgürlük İttifakı atacak.
"Bir Şey Yapmalı".
Evet, yapılıyor.
Devamı bekleniyor!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |