Mısır bir gün önce...
Sırbistan bir gün önce...
Hindistan bir gün önce...
Güney Afrika iki gün önce...
Tunus aynı gün, sekiz saat önce...
Fransa, İngiltere, Belçika, Yeni Zelanda, İspanya, İtalya’yı geçiyorum, onlar zaten önceden ilan ediyorlar. Nedir bunlar?
"Çeşitli ülkelerde sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi... Hepsi bir gün önceden ilan ediyor."
Türkiye’de malum!.. İki saat önce ilan edip, ortalığı birbirine katmanın, insanları sokağa dökmenin dünyada bir başka örneği yok.
Genel anlamda Türkiye’nin yönetilmediğinin, özel anlamda kriz yönetiminden hiç nasibini almadığının son örneği.
Artık hangi hesap, hangi mantık ise...
Daha garip olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 18 Mart’taki açıklaması:
"Sokağa çıkma yasağı ya da seyahat kısıtlamaları getirileceği söylentileri gerçek değildir. Bu tür kısıtlayıcı adımların gündemimizde olmadığını ifade etmek isterim."
Bu resmi açıklama işte burada, sonraki uygulamalar da, işte yine burada, hep birlikte yaşıyoruz. Hem sokağa çıkma yasağı var, hem seyahat kısıtlaması. İyi ki, o günlerde sokağa çıkma yasağı olacağını söyleyenleri "FETÖ’den, terör örgütüne yardım ve yataklıktan" atmadılar!.. Atabilirlerdi!..
"Aldıkları kararları gizli tutmayı, ülkeyi yönetmek sanıyorlar."
Elbette iç ve dış politikada, ulusal güvenlikte, daha başka alanlarda "devlette gizlilik" vardır ama, sokağa çıkma yasağını son ana kadar gizlemenin ne mantığı var, onu kimse anlamış değil. O kadar anlamış değil ki, dış basın yasağı açıklama zamanlamasıyla fena halde dalga geçiyor.
Büyük çoğunluğun üzerinde anlaştığı gibi, "virüsle mücadelede alınan önlemler iki saat içinde heba oldu" cümlesi, dün en çok söylenen sözlerin başında geliyor.
Meclis’te af yasası görüşülüyor ya...
Cumartesi günü, önceki gün, kürsüye çıkan her CHP, İyi Parti, HDP milletvekili hafta sonunda sokağa çıkma yasağının ilan ediliş biçimini çok ciddi eleştiriyor, ama kim söz alırsa. Çünkü, yaklaşık bir aydır virüsle mücadelede alınan yol iki saatte ağır yara alıyor.
Dikkat ediyorum, muhalefetin eleştirileri karşısında, AKP milletvekilleri suskun kalıyor, sanki eleştirileri kabullenmiş gibi. Her zaman, her konuda eleştiriye mutlaka karşılık veren AKP milletvekilleri bu kez suskun!..
Sadece AKP’liler suskun değil.
Aynı zamanda...
Meclis TV de suskun, canlı yayından vazgeçiyor.
Muhtemelen yine tepeden gelen emirle!.. Çünkü, muhalefetin eleştirileri doğru ve AKP bunlara karşılık veremiyor, durumun halka yansımasını istemiyor.
Meclis TV yerine canlı yayını KRT Kanalı üstleniyor.
Yönetimdeki boşluğun bir başka fotoğrafı "maske dağıtımı".
Önce ne diyorlar? "Maske evlere PTT ile gelecek".
PTT ile gelemiyor, dağıtım olamıyor. Arada "paralı, parasız" gelgitleri.
Sonra ne diyorlar? "Maskeleri eczaneler dağıtacak."
Eczanelere soruluyor, "maske yok".
Şimdi yine eczanelerde ısrar ediyorlar.
Yanılmıyorsam, maskelerin eczaneler yoluyla dağıtılmasını önerenlerden biri CHP eski milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer. Eczaneyi önerdi diye, troller Usluer’in profesörlüğü ile dalga geçiyor, onu linç etmedikleri kalıyor ve şimdi... "Eczaneler dağıtsın!.."
Bunların temelinde hep aynı vazgeçemedikleri zihniyet, "ben bilirim, ben yaparım, kimseye danışmam!.." Yine sen yap da, danışsan, başkalarını dinlesen, hep birlikte bu ölçüde çuvallamayız!..
"Biz bize yeteriz Türkiyem"den, "Biz bize bulaşırız Türkiyem" faciasına düşmeyiz.
Yıllardır pek çok konuda, ben de dahil, muhalefeti eleştiriyoruz. Ve haklı olarak eleştiriyoruz.
Ancak, son bir hafta içinde Meclis görüşmelerini izliyorum...
CHP’lisi, İyi Partilisi, HDP’lisi ile muhalefet Meclis’te ezici bir üstünlüğe sahip, gerçekten çok iyi muhalefet yapıyorlar, üstelik boş değil, her sefer önerilerle birlikte.
AKP ile MHP doğru karşılık vermek yerine, polemiğe ve demagojiye sığınmak zorunda kalıyor.
Ne yazık ki, her sefer olduğu gibi, muhalefetin tek bir önerisi üzerinde bile düşünmeden, otomatiğe bağlanmış, "ret" kararı çıkıyor.
O önerilerden biri İyi Parti Trabzon milletvekili Hüseyin Örs’e ait. Aslında başka milletvekilleri de aynı konu üzerinde duruyor.
Konu ne? "Gıda... Ufukta belirebilecek gıda sıkıntısına karşı bir an önce harekete geçmek..."
Öneriler özetle:
- "Ekonomik istikrar kalkanı" denilen pakette çiftçiler yer almıyor, çok yanlış, büyük eksik.
- "2020 tarımsal desteğin yarısı ödendi" diye bir açıklama var, oysa daha 2019 ödemeleri tamamlanmış değil.
- Mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, sulama suyu, elektrik gibi girdilerde maliyetleri düşürecek kararlar almak gerekiyor.
- Çiftçilerin Bağ-Kur ve SSK borçları ile kredi borçlarının ertelenmesi, sıfır faizli kredi verilmesi gerekiyor.
Ufukta sadece Türkiye’de değil, dünyada da gıda sıkıntısı olabileceği yolunda tahminler arka arkaya sıralanıyor. Ve bu tahminler çok ciddi, üzerinde acilen durulması gereken tahminler.
Türkiye’nin bir an önce tarımsal üretimini arttırması şart. Öncelikle şart. Bunun şakası yok!.. "Ben bilirim, ben yaparım" zamanı değil!..
Yoksa bugün olduğu gibi...
"Biz bize bulaşırız Türkiyem’den", yarın öbür gün "biz bize aç kalırız Türkiyem" haline gelmeyelim!..