Yine geliyorlar...
Ellerinde yine kazma makineleri, bilmem ne kamyonları, bilmem ne vinçleri ile yine geliyorlar...
"Çok iyi tanıyorsunuz onları..."
Yollardan, köprülerden, havaalanlarından tanıyorsunuz...
Şimdi sırada Bodrum var!..
"Gölköy Sulak Alanı..."
354 dönüm üzerinde "Akdeniz Gölü" olarak da adlandırılan, yarı tuzlu bir gölet.
Yarı tuzlu ama, yeraltı kaynakları ile beslenen "endemik hurmalıklar, sazlıklar ve kuş popülasyonu" için hayati öneme sahip barınma ve beslenme alanı. Çevresine sayısız yarar sağlıyor.
"Bodrum Yarımadası'nın tek sulak alanı."
Hani denir ya, "Bağdat'ın hurma ağaçları" diye...
İşte, Gölköy Sulak Alanı'nda aynı o hurma ağaçları, dünyada sadece Datça'da, Girit Adası'nda ve Bağdat'ta bulunan endemik hurmalar, kendisine has özellikleri olan bir tür.
Bodrum'un tek sulak alanı olan bu değerli bölgede bugünlerde neler oluyor?..
Önce yetkili ya da yetkisiz kişiler buraya "bilerek" çöp ve moloz döküyor.
Ardından drenaj kanalları açarak, alan "kurutulmaya" çalışılıyor.
Yetmiyor...
"O endemik hurma ağaçları sökülüyor... Hatta, yakılarak yok edilmeye çalışılıyor..."
Ne uğruna?..
Neden?..
Tahmin ettiğiniz gibi...
"Sulak alan çevresinde yapılaşma başlıyor!.. Yapılaşma!.. O en nadide alanlardan birinde yapılaşma!.. Betonlaşma!.."
Daha üç, beş gün önce NASA haritalar yayınlıyor, dünyadaki su kaynakları ile ilgili, "kuraklık ve çölleşmeye" dikkat çeken haritalar...
O haritalarda, bir kez daha tanık oluyoruz ki...
"Türkiye kuraklık ve çölleşme tehlikesi altında önde gelen ülkelerden biri... Yeraltı sularının bile azalmakta olduğunu belirten haritalar..."
On sekiz yıllık AKP iktidarı ne orman bırakıyor, ne çevre, ne yeşillik... Önüne gelen yeri imara açıyor... Sulak alanlar, göletler, ormanlar birer birer yok oluyor.
İşte şimdi de, Bodrum Gölköy Sulak Alanı elden gidiyor.
Bodrum'u gözü gibi korumaya çalışan "Bodrum Kent Konseyi" ki, bir sivil toplum girişimi, Bodrum'da yaşasın, yaşamasın, herkese çağrıda bulunuyor, Ankara'ya çağrıda bulunuyor:
"Bölgede betonlaşmanın önüne geçin!.. Bodrum'daki son sulak alanın yok olmaması için kapsamlı bir planla ekosistemi korumaya alın!.."
Özünde...
"Bodrum'daki son cinayeti durdurun!.."
Dağı taşı, sulak alanları, kıyıları imara açıyorlar...
Her yer ve denizler kirleniyor...
Üç, beş yıl sonra kıyılara kondurdukları o milyon dolarlık evlerden denize bile giremeyecekler.
"Gerekirse, kendi çabamla, kendi yöntemlerimle sizin sorunlarınızı çözmeye çalışacağım."
Devam ediyor:
"15 Ocak'a kadar çözmeye söz veriyorum."
Devam ediyor:
"O tarihe kadar çözemezsem, yine yürüyün!.."
Kim veriyor bu sözü?..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu...
Kime veriyor bu sözü?..
"Haklarını alamayan, mağdur olan, hatta sakat kalan ve haklarını aramak üzere yollara düşen, yürüyen madencilere..."
Hani, yağmur altında bekletilen, jandarmanın yollarını kestiği, yürümelerine izin vermediği madencilere veriyor bu sözü.
Hatta, "şehirler arası yollarda yürümenin bir hak olduğu" yönünde verdiği karar nedeniyle, Anayasa Mahkemesi ile tartışan, Anayasa Mahkemesi Başkanına laf atan Süleyman Soylu veriyor bu sözü.
Yürüyen madencilerin yürüyüşlerine son vermeleri için...
"Söz, 15 Ocak'a kadar sizin sorunlarınızı çözeceğim" diyor.
15 Ocak...
Bugün 29 Ocak...
Çözüm adına ortada atılmış bir adım henüz yok!..