Sosyal medya kırılıyor keyiften, AKP yandaşlarının Ekrem İmamoğlu’na yönelik saçma sapan suçlamaları üzerine, sosyal medya dalgasını geçmeye başlıyor:
“-İmamoğlu canlı yayında sunucuya ateş etti,
-İmamoğlu konuştuğu çocuğa kızdı, kulağını kopardı,
-İmamoğlu kendisine oy vermeyen mahalleye kızdı, orayı ateşe verdi”.
Bu ve buna benzer dalga geçmeler, örneklerdeki gibi, tam anlamıyla vodvile (eğlenceli güldürü) dönüşüyor. Halk kahkahalarla gülüyor.
İşin ehli olanlardan, bir araştırma şirketinin müdürü Bekir Ağırdır yandaş medyanın olmadık cambazlık denemelerine karşı bir tespitini aktarıyor:
“40 kanalda günde 8 saat propaganda, toplumda adalet duygusunu zedeliyor. Medyadakilerin çoğu karikatürize oldu. Sahiciliklerini yitirdiler. Dolayısıyla, o insanların seçmende karşılığı yok”.
Yalakalığın sonu!..
Öyle ki, her gün İmamoğlu aleyhine haber yapacağız, yorum yazacağız, diye çırpınanların düştükleri çukur bu.
AKP’nin de iteklemesiyle, onlar uydurdukça, İmamoğlu aradaki farkı açıyor.
Ağırdır’ın altını çizdiği “adalet duygusunun zedelenmesinin” son yıllarda pek çok örneği var, her alanda.
Örneğin, yine siyasetten bir örnek...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu gurubunun toplantılarında Tayyip Erdoğan’ı ne zaman eleştirse, şak, Erdoğan anında, Kılıçdaroğlu aleyhine “hakaret iddiasıyla” tazminat davası açıyor. Davayı çoğunlukla da kazanıyor.
Kılıçdaroğlu yerel mahkemelerin bu kararı üzerine Anayasa Mahkemesine (AYM) başvuruyor.
Nafile!..
AYM her sefer “kişisel haklara tecavüz edilmiştir” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun başvurusu geri çeviriyor. Tazminatı onaylıyor.
Bu geri çevirmeye, bu redde, Kılıçdaroğlu’nun “hak aramaları” da dahil. Yani, Kılıçdaroğlu hakkını aradığında, AYM bu kez ona perdeyi indiriyor.
Yandaşlıkta rekor kıranlardan Yeni Akit gazetesi aklına estiği gibi, hiç bir kural tanımadan yayın yapıyor:
“CHP Cami Düşmanı... Kılıçdaroğlu bir projedir...”
Bu saçmalıklar üzerine Kılıçdaroğlu dava açıyor.
Sonucu tahmin etmek güç değil, yerel mahkeme “ifade özgürlüğü” diye davayı red ediyor.
CHP lideri AYM’ye başvuruyor, “adalet acaba hiç olmazsa, AYM’de yerini bulur mu” diye!..
AYM bildiğiniz gibi:
“...Siyasi parti liderleri kendilerine yönelik ağır eleştiriler yöneltilebileceğini öngörmeleri ve demokratik çoğulculuk açısından ifade özgürlüğüne daha fazla tahammül göstermeleri gerektiğinden... Başvurunun reddine...”
Eğer, Erdoğan’a hakaret varsa, o “ifade özgürlüğü ya da demokratik çoğulculuk ya da tahammül gösterme kuralı” değil, mahkumiyet şart, yok eğer muhalefet liderlerine hakaret varsa, o şaşmaz biçimde “ifade özgürlüğü” oluyor ve sonuç malum:
Red!..
Toplumda “adalet duygusunu zedeleyen” örnekler aynı zamanda AYM imzasını taşıyor.
AYM... En yüksek mahkeme!..
Avrupa Birliği (AB) her “İlerleme Raporunda” yargıya dönük kaygılarını mutlaka vurguluyor ve o vurgular, tespitler her sefer daha da ağırlaşıyor.
Önceki gün açıklanan raporda olduğu gibi.
“Başkanlık sistemi:
-Yargıyı siyasallaştırdı,
-Meclisi zayıflattı,
-Denge - denetleme sistemini ortadan kaldırdı”.
AB Raporu, OHAL’in kaldırılmış olmasına rağmen, demokratik hakların her alanda sınırlandığına, dikkat çekiyor.
Raporda ciddi söz sahibi olan AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Hahn’ın çok ilginç bir tespiti var. “Adamlar bizi bizden daha iyi düşünüyor” dedirten bir tespit.
“İmkanı olan, fırsat yakalayan insanlar AB’ye geliyor. Bu bizim çıkarımıza değil. Yetişmiş, nitelikli insanlar ülkelerinde kalmalıdır, biz de bu koşulların sağlanmasını desteklemeliyiz”.
Bizim toplumda adalet duygusu öyle zedelenmiş, insanlar öyle haksızlıklarla karşı karşıya kalmış, haklarını mahkemelerde arayamaz olmuş ve öyle güvensizlik duygusuna kapılmış ki, çareyi başka ülkelere gitmekte arar hale gelmiş.
“2016’da 69 bin 326 ve 2017 içinde 113 bin 326 vatandaşımız ülkeyi terk etmiştir”. (Ümit Özdağ, Kaçınılmaz Çöküş, s.39).
Hahn’ın belirttiği gibi, “imkanı olanlar” yurt dışında gayrimenkul satın alıp, yurt dışında oturma ve vatandaşlık hakkına sahip oluyor, yani ülkeden ayrılıyor. AB Komiseri buna parmak basıyor.
Kişilerin ayrılmasının yanı sıra, yurt dışına sermaye de göç ediyor.
“2017’de Çin ve Hindistan’dan sonra sermaye çıkışı açısından Türkiye dünyada üçüncü sıradadır”. (Ü.Özdağ, a.g.k.,s.40).
Dış göçlerin ve haksızlıkların cirit attığı bir ortamda 31 Mart seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasının elinden alınmasına raporda uzun uzun yer verildikten sonra... “Adil ve özgür bir seçim yapıldığına ikna olmadık” denilerek..
“23 Haziran’da Avrupa Konseyi’nden gözlemci bir heyetin İstanbul’a gelmesinde” ısrar ediyor.
Adalet uygulamalarında, gerek siyasette, gerekse temel hak ve özgürlüklerde, binlerce değişik örnekle, geldiğimiz yer burası.
Bu hukuk sistemi ile (neresi sistem bunun), bu AYM ile (hangi AYM) AB sana “dur” der, fiilen “dur” demesine ramak kaldı.