Askeri okullar kapatılıyor, tarihe karışıyor.
Askeri hastaneler kapatılıyor, Sağlık Bakanlığına devrediliyor.
Askeri mahkemeler kapatılıyor, Askeri Yargıtay kapatılıyor, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kapatılıyor.
Bunlar olurken, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar. Şimdi Milli Savunma Bakanı.
O sırada Akar’ın gıkı çıkmıyor. Hepsini kabul ediyor.
Belki de, o sadakat nedeniyle bugün Milli Savunma Bakanı.
Hapishanelerde subaylar ölürken...
Hapishanelerde subaylar intihar ederken...
Yüzlerce subayın, general ve amirallerin hayatları “Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla” karartılırken...
Balyoz’un, Ergenekon’un “düzmece” olduğuna ilişkin hapisteki Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, general ve amiraller yazdıkları kitaplarda suçsuzluklarını gösteren kanıtları tek tek sergilerken...
O sırada Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın gıkı çıkmıyor. Hepsini kabulleniyor, o şimdi AKP’nin Milli Savunma Bakanı.
İki gün önce bütçe görüşmelerinde CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel Akar’a o günleri hatırlatarak, unutamayacağı siyasal bir ders veriyor.
O kara günlerin mağdurları dün sosyal medya üzerinden Akar’a tepkilerini dile getiren yazılar ve mesajlarla Akar’a “sen bizim beddualarımızı alan kişisin” diyerek, tarihi bir dışlamaya imza atıyor.
Özgür Özel’in çıkışlarıyla, bütçe görüşmelerinin en can alıcı sahnelerinden biri Milli Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken yaşanıyor.
-
Ancak, onun dışında dile getirilen pek çok dikkat çekici tespit var. Örneğin:
“IMF, kıdem tazminatı reformu yapın, diyor. AKP, kıdem tazminatı reformu yapacağız, diyor. IMF, istihdam piyasasını esnek tutun, diyor. AKP, o piyasayı esnek tutmak için harekete geçiyor. IMF, ücret artışlarını frenleyin, diyor. AKP ücretlere ancak yüzde dört zam yapıyor. AKP gerçekte IMF’siz IMF politikaları izliyor”. (Selin Sayek Böke, 18 Aralık 2018, TBMM Tutanak, s.59).
Bir başka örnek:
“Vatandaş elektrik düğmesini çevirdiğinde beş ayrı vergi, su musluğunu açtığında dört ayrı vergi ödüyor. Son on altı yılda toplam 3 trilyon 800 milyar lira vergi toplanıyor. Bunun 2 trilyon 526 milyar lirası dolaylı vergi, yani hepimizden alınıyor, toplam içindeki oranı yüzde 67.2, inanılmaz bir vergi adaletsizliği, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılan bir sistem”. (Osman Çetin Budak, Tutanak aynı yerde, s.60).
Bir başka örnek:
“Van’da devlete ait kurumların kiraları toplanamıyor, atanan kayyumun açıklaması tam komedi, kayyum diyor ki, KHK ile nitelikli personelin ihraç edilmesi nedeniyle kiralar toplanamıyor”. (Muazzez Orhan, Tutanak aynı yerde, s.48).
Buna benzer çok sayıda örnek var.
Ünlü İngiliz Başbakanı Sir Winston Churchill’in bir sözü var:
“Benim maniple etmediğim, kendime göre ayarlamadığım istatistiklere inanmam.”
Bunca iktidar gelip geçiyor ancak, istatistik tarihine geçen bu ünlü sözün gereğini sadece AKP yerine getiriyor!..
Eylül 2018 fiyat istatistikleri on altı yılın rekorunu kırıyor. TÜİK bu enflasyon oranını açıkladığı gün, o istatistiklerden sorumlu TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı görevinden alınıyor, hemen o gün.
Böylelikle, bir devlet kurumu daha sizlere ömür!..
Bundan sonra iyi ya da kötü, TÜİK’in yayınladığı istatistiklere kim güvenebilir?.. İyi ne kadar iyi, kötü ne kadar kötü, kim bilebilir?..
Daha da kötüsü var.
İlerde, iktisat tarihi yazımlarında kullanılanacak verilerden bu güvensizlik ışığında nasıl yararlanılacak?..
Sadece bir kurum değil, bilimsel araştırmalar, iktisat tarihi katledilmiş oluyor.
Bu yılın Temmuz başında Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) aniden bir karar alınıyor, 13 Temmuz 2018’de. O karara göre:
13 Temmuz 2018 ile 31 Ağustos 2018 arasında Sermaye Piyasası Kurulu, aslında piyasa bozucu eylem olarak gördüğü ki, doğru bir kural, onu değiştiriyor, içerden bilgi vermeyi suç olmaktan çıkartıyor.
Dünyanın bütün sermaye piyasalarında “içerden bilgi vermek” suç, çünkü böylelikle “birileri” elde ettikleri o çok değerli bilgi ile durup dururken, hiç emek harcamadan, milyonlarca lira kazanabilir.
SPK bu kuralın 13 Temmuz ile 31 Ağustos 2018 arasında geçerli olduğunu ilan ediyor.
İçerden bilgi vermek bir buçuk aylık süre için neden suç olmaktan çıkartılıyor?.. Kimler için?..
16 Temmuz’da, o karar çıktıktan üç gün sonra SPK aynı kararı iptal ediyor.
İptal gerekçesinde, “gelen tepkiler üzerine” deniliyor.
İyi de...
O üç gün içinde SPK’dan kimlere, hangi bilgiler veriliyor?..
O bilgiler sayesinde o üç gün içinde kimler, ne kadar para kazanıyor?..
Bu sorular da, “on altı yıllık AKP iktidarının sır dosyaları” arasına katılıyor.
Tıpkı, doların hızla 7.20 liraya dayanması, dört gün sonra, 6 liraya inmesi gibi. O dört günde kimler, ne kadar para kazanıyor?..
Ya da bugünlerde, dolar bir anda 5.40 lira, ertesi gün 5.13 lira, bir sonraki gün yeniden 5.38 lira. Bu kadar oynaklığın nedeni sadece dünya piyasaları mı?.. Yoksa, “birileri” dolarla fena halde oynuyor mu?.. Kimler?..
Şu anda kimsenin yanıtlayamadığı temel sorular bunlar.
Halen devam eden bütçe görüşmeleri zaman zaman gerçekten ilginç tartışmalara sahne oluyor, değerli bilgilere ulaşma fırsatı veriyor.
Ancak, bir sorun var, gerçekten çok büyük, akıl almaz anti demokratik bir sorun ve gerçek var.
“Tek adam” rejiminin gerçeği, uzantısı.
Dünyada bütün demokratik ülkelerde bütçeler neden Meclislerde tartışılıyor ve ülke yönetimi açısından neden en önemli sıralamada ilk sırayı alıyor?..
Çünkü, Meclisler bütçe görüşmelerinde iktidarları denetliyor, bütçe iktidarları denetlemenin en demokratik yolu, demokrasi açısından olmazsa olmaz, kuralının işlediği en çarpıcı mekanizma.
Bir iktidarın bütçesi eğer Mecliste reddedilirse, o iktidar düşüyor, bizim tarihimizde de örnekleri var.
Ne var ki, bugün...
Bu bütçe reddedilirse, iktidar yine yerinde!.. AKP de yerinde, Erdoğan da yerinde!..
Çünkü, “tek adam rejiminin” siyasal sorumluluğu yok!..
Dolayısıyla, “tek adam rejimini” denetleyecek hiç bir mekanizma yok!..
Bu anayasaya “kabul oyu” vererek, bugünkü rejimin yolunu açanların, “demokrasiye vedaya” katkı sunanların kulakları çınlasın!..