Şimşeklerin çaktığı, yağmurun sicim gibi indiği, insanı ürküten karanlık bir gecede, çok uzakta sessiz bir şatoda cadıların kulaklara fısıldadığı dedikodularla dolu, acayip korku filmi gibi...
Film birkaç perdeden oluşuyor, hiç bir perde diğerini tamamlamıyor, tersine soruları daha da arttırıyor. Neymiş?
"Bir CHP’li Saray'a gitmiş, Tayyip Erdoğan, o kişiye, senin CHP Genel Başkanı olman gerekir, memleketin iyiliği için bu gerekli. Ben sana yardımcı olurum, demiş."
Allaaaaah!.. Türkiye beş gündür bu haberle yatıp, bu haberle kalkıyor. Hangi TV’yi açsam, karşımda bu haberle ilgili bir program var, saçmalık atışları serbest!
Bu haberi köşesine taşıyan Sözcü gazetesinin başyazarı Rahmi Turan. Haberin yayınlanması acayip filmin ilk perdesi.
İki cephede kıyamet
Yazı yayımlanınca hem Erdoğan cephesinde hem CHP cephesinde kıyamet kopuyor. Erdoğan'dan inanılmaz bir tepki geliyor:
"Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyarım, bu haber doğru değil, CHP tezgahıdır."
Bu kadar iddialı, böyle bir görüşmenin olmadığını kesin bir dille yalanlıyor.
Buna karşılık, Kemal Kılıçdaroğlu tam tersine, "Olayı biliyorum, şaşırmadım, doğrudur" diyerek, kafaları karıştırıyor.
Görüştüğü öne sürülen Muharrem İnce ise, Erdoğan kadar iddialı, "Eğer görüştüğüm ispat edilirse, kendimi Taksim'de yakarım.", "Bu CHP Genel Merkezi'nde hazırlanmış bir tezgahtır" diyerek, ikinci perdeyi kapatıyor.
CHP dahil, herkes bu saçma dedikodunun peşine düşmüşken, TBMM’den bir torba yasa daha geçiyor.
Önce, aziz halkımızın sırtına üç vergi daha biniyor. Ayrıca vergi dilimleri arttırılıyor.
Buna ek olarak, kömürle çalışan santrallerin bacalarına bu yılın sonuna kadar takılması gereken filtrelerin takılma süresi üç yıl erteleniyor.
Durup dururken vergi, durup dururken üç yıl daha zehir solumaya devam...
Bir CHP’li Saray'a gitti-gitmedi karmaşası sürerken, asıl üzerinde durulması gereken bu konular karambolde güme gidiyor.
Aynı şekilde önemli olan bir ayrıntı gözden kaçıyor.
Yeni vergilerin getirildiği, santrallerde filtre takılmasının zorunluğunu üç yıl erteleyen yasa görüşülürken, Meclis’te 146 CHP milletvekilinden sadece 25’i bulunuyor.
Nerede bu CHP? Şu "ana muhalefet" CHP? Saray'a bir CHP’li gitti, gitmedi dedikodularının peşinde! Laf ebeliği uğraşında!
Yeni vergiler gelmiş, bacalara filtrelerin takılma süresi uzatılmış, yani o santrallerin bulunduğu yerlerde yaşayan insanların pis, kirli, zehirli hava solumalarına, başta kanser, çeşitli hastalıklar kapmalarına AK-MHP ortaklığı kulak asmamış ama, CHP de sadece 25 milletvekili ile orada boy göstermiş! Yazıklar olsun!
Kepazelikte üçüncü perde Rahmi Turan’ın itiraflarıyla açılıyor:
"Ben hata yaptım, özür dilerim. Gerekeni yapacağım."
Önce "Kaynağımı açıklamam" diyor, ardından bir gazetecinin ismini veriyor, derken Saray'a giden kişinin Muharrem İnce olduğunu öne sürüyor ve gazetecilik açısından çok önemli olan şu kuralı atlıyor:
"Aldığı haberi, haberde adı geçen herkese doğrulatması, sorması, kontrol etmesi gerekirken, bunu yapmıyor. Gazeteciliğin elif, be'sini yerine getirmiyor. En acemi gazetecilerin bile, öğrendiği ilk kuralı, elli yıllık Rahmi Turan atlıyor."
Sözcü gazetesinin yazarları bile Turan’ı eleştirirken, gazete aradan kendini sıyırmaya çalışıyor. Tamam, yazarların özgürlüğü, yazılara karışmamak, iyi güzel ama her şeye rağmen, yine de bir "yazı işleri süzgeci" vardır, o bu olayda yok.
Asparagas, yani palavra gazeteciliğin babası olarak ün salan Rahmi Turan, şimdi "gerekeni yaparım" diyor. Bence de, yapsın! Dinlensin, kendi özel yaşamına dönsün!
Üçüncü perde böyle kapansın!
Şimşekler çakar, yağmur karanlık bir gecede sicim gibi inerken, cadılar dördüncü perdeyi açıyor, CHP’nin hal-i pür melali ortalığa saçılıyor.
Haberi yazan Rahmi Turan "Yanıldım" diyor, Tayyip Erdoğan, "Doğru ise, Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyarım" diyor, Muharrem İnce "Kendimi yakarım" diyor, sadece Kılıçdaroğlu "Olay doğrudur" diyor. Bu durumda Kılıçdaroğlu’na görev düşüyor:
"Görüşmenin doğruluğunu kanıtlamak! Saraya gidenin kim olduğunu açıklamak..."
Nasıl kanıtlar, bu onun bileceği iş. Kanıtlayamaz ise çuvallamanın dik alası! Olağanüstü güven kaybı!
Bu nasıl bir tezgah ise, Rahmi Turan bu tuzağa nasıl düşmüş ise, orası ayrı, bir de bu korku filminin başka bir zamanlaması daha var. Vergi yasaları ve filtrenin dışında...
31 Mart yerel seçimlerinden sonra, CHP tam yükselişe geçmişken, hah artık tam alternatif oluyor inancı yerleşmeye başlamışken, AKP’nin oyu tam yüzde 30’lar dolayına inmişken, bu skandal! Bu CHP sanki AKP’ye çalışıyor gibi!
Kılıçdaroğlu bunu ya temizler ya temizler!..
Bir yanda AKP-MHP ortaklığının her türlü cefası, getirdiği yoksulluk, hukuksuzluk vs., öte yanda her kritik eşikte bindiği dalı kesen bir CHP!
Zavallı Türkiye! Zavallı bizler! Dedikodularla oyalanan bizler!