"Ülkemizde iki tehlike var, kilise ve Mirabal kardeşler."
1960... Güney Amerika'daki Dominik Cumhuriyeti...
"Diktatör Rafael Trujillo otuz yıl boyunca özgürlükleri askıya alarak, ülkeye nefes aldırmıyor, yolsuzluk, rüşvet çarkları dönerken, sürdüğü olağanüstü lüks hayat eşliğinde."
Ülkede büyük çoğunluk dikta rejimine tepki gösterirken, en çok üç kızkardeş öne çıkıyor:
"Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal kardeşler."
Kardeşler ağır baskı görüyor, hapse atılıyor, yine de kadınları otoriter rejime karşı örgütlüyor, tam bir demokrasi mücadelesi veriyor. Hapisten çıktıktan sonra, mücadeleyi sürdürürlerken...
Diktatör Trujillo üç kızkardeşi "ülkedeki tehlike" olarak ilan ediyor, bu onların ölüm fermanı gibi.
25 Kasım 1960...
"Üç kızkardeşe önce tecavüz ediliyor, sonra boğazları kesilerek vahşice öldürülüyorlar."
Resmi açıklama ahlaksızca, "trafik kazasında öldüler" yalanı!..
Bu vahşi cinayet kadınların gösterilerini iyice tetikliyor.
"Kadınlar bir yıl sonra diktatör Trujillo'yu deviriyor, otuz yıllık diktatörlük sona eriyor."
Dün 25 Kasım...
Birleşmiş Milletler 25 Kasım'ı, Dominik Cumhuriyeti'ndeki cinayeti ve o üç kadını unutmuyor. 1999 yılında 25 Kasım'ı "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" ilan ediyor.
25 Kasım dün dünyanın her yerinde kadınların haklarına sahip çıkmalarına sahne oluyor.
Türkiyede de, dün özellikle büyük kentlerde kadınlar kendilerine yönelik şiddeti kınamak üzere sokaklarda toplanıyor.
Kadın cinayetlerini protesto ederken, kadına şiddeti önleyen "İstanbul Sözleşmesi'nden" bir gecede, tek bir imzayla çıkılmasını da protesto ediyor.
Kadına şiddet bizde günlük yaşamın ne yazık ki, bir parçası.
Ya kadın cinayetleri?..
Ne yazık ki, yıldan yıla artan, bize hiç yabancı gelmeyen, utanç verici bir gerçek.
"2008 yılından bugüne kadar bizde 4.160 kadın cinayete kurban gidiyor. Genellikle eşleri ya da birlikte olduğu kişiler, zaman zaman erkek kardeşleri veya babaları tarafından öldürülüyor."
Daha da vahimi, kadın cinayetleri giderek artıyor.
2008 yılında 66 kadın öldürülürken, geçen yıl 348 kadın cinayete kurban gidiyor. Bu yılın ilk on ayında 327 kadın öldürülüyor.
Kadın cinayetleri artarken, Tayyip Erdoğan dün bu konuda:
"Kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi konusunda epey mesafe kaydettik."
Nasıl kaydedildiyse!.. İşte, yıldan yıla artıyor.
Resmi veriler pek bir mesafe kaydedilmediğini gösteriyor, hatta tersine.
Öte yandan...
Cinayetlerin işlenmesinde katillerin seçtikleri usuller ise, vahşet ötesi.
Canavarlığın sınırı yok.
Katil Cemal Metin Avcı'nın işlediği cinayet tam öyle. Pınar Gültekin'i eziyet çektirerek, yakıyor ve öldürüyor, sonra üstüne beton döküyor.
Yakalanıyor, yargılanıyor ve "haksız tahrik" gerekçesiyle, mahkeme cezasında indirime gidiyor.
Haksız tahrik, yani kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde cezasından indirime gidilmesini öngörüyor.
Pınar Gültekin cinayetinde mahkemenin verdiği haksız tahrik toplumda öyle tepki topluyor ki, Adalet Bakanlığı ceza yasasının ilgili maddesinde değişikliğe gidileceğini açıklıyor. Ama, o değişiklik henüz yok.
Kadın cinayetlerinde haksız tahrik indirimine ilişkin pek çok örnek var, katililerin aldıkları ceza hafifliyor.
"Hepsinde de adalet ağır yara alıyor."
Adalet yara aldıkça, kadın hareketleri daha da güçleniyor.
"Başımızın tacı kadınlar..."
Cinayetlerde hayatlarını kaybeden kadınların anısına saygıyla...
Patria, Minerva, Maria Teresa Mirabal kardeşlerin toprağı bol olsun!
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |