Yine kötü bir rastlantı, yine tatsız haberler... Tayyip Erdoğan’ın şansı artık dönüyor, ekonomide parlak nutuklar attığı günlerde, olaylar onu fena halde yalanlıyor.
Aslında şanssızlık değil, Erdoğan her şeyi öyle parlak göstermeye çalışıyor ki, söylediklerinin gerçekler tarafından tekzip edilmesi çok normal.
İki gün önce partisinin grubunda nurlu tablolar çizerken Erdoğan:
"Ekonomi toparlanıyor, ekonomisi toparlanmış bir ülke olarak, yolumuza devam ediyoruz."
Daha ilk adımda, "itiraf" var.
"Toparlanıyoruz" dediğine göre, demek ki, "dağılmışız", yani ekonomik kriz. Hiç bir zaman kabul etmediği ekonomik krizi, şimdi itiraf ediyor.
Kim bilir kaç kez, "Kriz miriz yok" diyerek, kızgın ifadeler kullanıyor, ama o sırada firmalar batıyor, işsizlik artıyor, Türk Lirası dolar karşısında eridikçe eriyor.
Tam "toparlanıyoruz" dediği gün iki büyük firma "sancılı açıklamalarla" onu bir kez daha yalanlıyor.
Tekstil üretimine 1944 yılında başlayan "Sarar" dikkatli bir ilanla açık vermemeye çalışıyor. Çocuk, kadın, erkek giyiminde önemli bir marka olan Sarar "yüzde 15-20 küçüleceğini" açıklarken, bunun nedenini "emekli insanlar çalıştırdıklarına" bağlayarak, onları işten çıkardıklarını ve yerlerine "genç insanlar alacaklarını" bildiriyor. Ekonomik sıkıntısını dolaylı yoldan dile getiriyor.
Aynı açıklamada bir başka cümle, içinde bulunduğu krizi netleştiriyor:
"... Kiraları yüksek yerlerden çıkıyoruz."
"Emekli çalıştırmak, emekli yerine genç insanlar almak ve ondan dolayı küçülmek", yaşadığı ekonomik sıkıntıyı saklamanın formülü olarak ön plana çıkıyor. Sahibinin imzasıyla yaptığı bir başka duyuru daha var:
"İşçilik maliyetleri ile genel giderlerimizin fazlalığı, ihracat siparişlerinde azalan düşüşler, yapılan üretimin ve siparişlerin azalmış olması karşısında (...) personel azaltımına gidileceği..."
Normal işleyen bir ekonomide, herhangi bir firmanın yapacağı duyuru değil bu. Maliyet ve genel giderler artmış yani enflasyon; talep düşmüş, yani insanların satın alma gücü düşmüş, artık alamıyorlar... Bu genel krizin bir parçası değil de ne?
"Toparlanıyoruz" dediği gün, onu tekzip eden bir haber de, en yakınındaki bir kişinin firmasından geliyor.
Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un kardeşine ait AtlasGlobal 21 Aralık tarihine kadar uçuşlarını durdurduğunu ilan ediyor. O ilanda dikkat çeken iki ekonomik gerekçeden biri, Türk Lirası'nın dolar karşısında "hızla" değer kaybetmesi sonucu, uçuşlarda talebin azalması olarak gösteriliyor.
İkinci gerekçe ise, "yeni hava limanı!" AtlasGlobal şunu söylüyor:
"... 2019 Nisan ayı itibariyle İstanbul Havalimanı'na geçişle birlikte maliyetlerde yaşanan büyük artış, kayıplarımızı yeterli sürede telafi etmek imkanını ortadan kaldırmıştır."
Yeni havalimanı ile yaşanan ve daha da yaşanacak güçlüklerin ilk adımı!
O kadar uyarılmış olmasına rağmen, uzak, rüzgara karşı elverişsiz, zemin balçık, kuşların göç yolları üzerinde bir havalimanı... Dinleyen mi var, işte ilk sonuç ortaya çıkıyor. İnsanlar o havalimanını çok az kullanıyor.
Uçak indikten sonra, yarım saat alanda tur atıyor, körüğe yanaştıktan sonra yolcular binanın içinde bir kaç kilometre yürüyor v.s. Doğal olarak talep düşüyor, uçak şirketleri zarar ediyor. AtlasGlobal bu sıkıntıyı yaşayan ilk uçak firması.
AtlasGlobal kepenkleri indirir mi, indirmez mi? İndireceğini sanmıyorum. Firmanın açıklamasının ardından Ulaştırma Bakanlığı duyuruda bulunuyor:
"Mağduriyeti giderilecektir..."
Eee, Turizm Bakanı'nın aile şirketinin "mağduriyeti" giderilmeyecek de, senin, benim "mağduriyetimiz" mi giderilecek?..
Varlık Fonu, kamu bankaları ne güne duruyor?
Üstelik, Bakan'a ait bir şirket batarsa, ekonominin hali nice olur? Bu ekonomiye kim güvenir? Zaten güvenen pek yok; ne yabancı sermaye geliyor, ne bir yatırım var. Gelmediği gibi, yerli sanayi firmaları kurtuluşu yurt dışına çıkmakta görüyor; Polonya, Romanya ve Bulgaristan’a taşınıyor.
Ya AtlasGlobal? Hiç kuşkunuz olmasın "Reis" çoktan el koymuştur bu işe.
"Toparlanıyoruz" ya...
İşsizlik rekor üstüne rekor kırıyor. Hele de üniversite mezunu gençler arasında işsizlik aydan aya korkutucu biçimde artıyor. Erdoğan’ın buna da yanıtı hazır:
"Her üniversite mezunu iş bulacak diye, bir kural yok."
Doğru okusun, işsiz güçsüz ortada dolaşsın ve her türlü tehlikeye karşı korumasız olarak, kendisini yasa dışı eğilimlere kaptırsın!
"Toparlanıyoruz" ya...
"Geçinemedikleri, aç oldukları için intihar edenlerin sayısı günden güne artıyor." İntihar edenler geride bıraktıkları notlarda bunu açıkça duyuruyor.
Ekonomik gerekçe ya da kim bilir hangi nedenlerle, AKP iktidarında intiharlar da rekor kırıyor.
AKP döneminde intihar edenlerin sayısı 47 bin 537’ye ulaşıyor, on altı yıllık dönem dikkate alındığında, günde sekiz kişi intihar ediyor.
Ne oluyor bu insanlara? Ölümü neden çare olarak görüyorlar?
"Toparlanıyoruz" ya...
Erdoğan aynı gün tarıma da değiniyor. Tarımla ilgili verdiği rakamlar bir başka hayal alemi.
Oysa, on yedi yılda Hollanda büyüklüğünde tarım arazisi kaybediyor Türkiye. Olağanüstü bir kayıp.
Ayrıca...
Tarımda dünya kendine yeterli yedi ülkeden biri iken...
Bugün sadece beş ürün dışında; fındık, fıstık, üzüm, kayısı, narenciye dışında, bütün tarım ürünlerini ithal ediyoruz. Tam 129 ülkeden, yaklaşık beş milyar dolar ödeyerek... Hayvan, yem, gübre ithalatı da cabası.
Bir zamanlar buğday ve pamukta dünyada ihracat rekoru kıran Türkiye, AKP sayesinde pamuk ve buğday da ithal eder duruma düşüyor.
Gördüğünüz gibi, "ekonomide toparlanıyoruz!" Ya bir de, toparlanmasak!