Zamansız...
“Siyaseten” zamansız...
“Ekonomik” açıdan zamansız...
Ne o zamansız olan?..
Merkez Bankası’nın faiz indirimi...
Önce, ekonomik açıdan neden zamansız?..
Yurt içi ile ilgili değil, tam tersine, yurt dışıyla ilgili.
Bu arkadaşlar yurt dışı ekonomik gelişmeleri ne ölçüde izliyor, bilemem. Ama, “izlemedikleri” çok ortada.
Yurt dışındaki faiz gelişmeleri ne durumda?..
Bütün dünyada faizler düşme eğiliminde.
Neden?..
Amerikan Merkez Bankası’nın tutumuna bağlı olarak.
Başkan Trump ekonomi politikasını iki temel üstüne oturtuyor.
İlki, vergileri düşürmek,
İkincisi, para politikası.
Federal Bank (Amerikan Merkez Bankası) dünyaya örnek olacak türde, bağımsız.
Ekonomide Trump’ın gözü kulağı ve de gözdesi.
Zaten Trump ikinci Başkanlık döneminde seçimlerde biraz şansa sahip ise, izlediği ekonomik politikadan dolayı.
Federal Bank’daki eğilim faizleri belli bir süre içinde düşürmek yönünde.
Orası düşürürse, dünya zaten hazır bekliyor, herkesin faizleri düşürme planı var.
Ama, bizdeki gibi değil, alakası yok.
“Faiz düşerse, enflasyon düşer” gibi ekonomi politikasında, teorisinde olmayan bir takıntıdan dolayı değil.
Dolayısıyla, kısa süre sonra dünyada zaten düşecek olan faizleri bugünden düşürmek, ekonomik açıdan zamansız.
Dünya ile bağlantı açısından.
Merkez Bankası’nın faizleri dünyadan önce aceleyle düşürmesi yine yanlış, “siyaseten” yanlış.
Olay kabak gibi ortada.
Merkez Bankası eski Başkanına Tayyip Erdoğan baskı yapıyor:
“Faizleri düşür!”
O da, düşürmüyor. Düşürmeyince, bir gece sabaha karşı yayınlanan bir kararname ile Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor.
Yeni Başkanın ilk ve vazgeçilmez ve acil görevi artık belli:
Göreve gelmesinden sonraki ilk toplantıda faizleri yüzde 24’ten yüzde 19.75’e çekiyor.
Buz gibi, açık ve seçik ortada. Cümle alemin bildiği bu gerçeği yandaş medya dün manşetlerine taşıyor.
Faizler siyasal emirle düşürülüyor.
Bu olağanüstü yanlış, Merkez Bankası’nın yıllardır tartışılan “bağımsızlığı tarihe karışıyor”.
Bu durum T.C. Merkez Bankası’nın itibarını uluslararası piyasada ve ülkeler katında fena, hem de çok fena yaralıyor.
Yine uluslararası alanda Merkez Bankası’nın “güvenirliği” tartışılır hale geliyor, çünkü artık “emirle” karar alıyor.
Bunun zararını Türkiye’nin önümüzdeki dönemde göreceği artık belli.
Türkiye’deki ekonomik krizle birlikte, serbest piyasa dönemi fiilen sona eriyor.
Enflasyonu düşüremeyen dolar kurunun artmasını frenlemeyen, her geçen artan işsizliğe çare bulamayan AKP İktidarı ekonomide, savaş dönemleri hariç, yüz yıla yakındır olmayan bir denemeye geçiyor:
“Ekonomiyi emir - komuta ile yönetmek!..”
Fiyatlar mı artıyor?..
Bir emir çıkartılıyor:
“Firmalar ürünlerinin fiyatlarında yüzde 10 indirime gidecek!..”
Fiyatlar yüzde 10 indiriliyor.
Türk modeli araba mı üretilecek?..
Bir emir çıkartılıyor:
“Yerli otomobil üretimi için firmalar seferber olacak!..”
Firmalar seferber oluyor.
Faizlerin düşürülmesi mi isteniyor?..
Bir emir çıkartılıyor:
“Eyy, Merkez Bankası Başkanı sen indirmezsen, faizleri indirecek yeni bir Başkan getiririm!..”
Yeni Başkanın boynu kıldan ince, hemen ilk toplantıda düşürüyor.
Bunlar ancak kapalı ekonomilerde, dünya ile bağlantısı olmayan dönemlerde ve ülkelerde geçerli olabilir ancak, çağımızdan çoktan geçersiz bir model.
Merkez Bankası eski başkanlarından Bülent Gültekin bir kaç ay önce uluslararası bir sempozyuma davet ediliyor, başka ülkelerin başkanlarının katıldığı bir panel.
Bülent Gültekin orada “Türkiye’de siyasal iktidarlar ve Merkez Bankası ilişkileri” ile ilgili bir sunum yapıyor. O sunumda, grafiklerle bilimsel olarak kanıtladığı bir gerçek var:
“Kurulduğu 1933 yılından itibaren, Merkez Bankası ne zaman bağımsız kalmış ise, siyasi iktidarlar bankanın bağımsızlığına ne zaman özen göstermiş ve bağımsızlığına saygı göstermiş ise...
Türkiye’de enflasyon düşüyor.
Ne zaman bağımsızlığı zedelenmiş ise, enflasyon yükseliyor.”
Bilimsel olarak bu kadar net, bu kadar açık, bu kadar kanıtlı.
Bağımsızlığı ortadan kalan AKP, ekonomik açıdan kendi ayağına kurşun sıkıyor.
Kendi siyasi ömrünü kısaltıyor.
Bu arada olan, hepimize oluyor. Geçim sıkıntısı artıyor