Ünlü söz, malum...
"Berlin'de yargıçlar var."
Sadece yargıçlar değil, Berlin'de, Washington'da, hukukun üstünlüğüne saygılı ülkelerde "savcılar" da var!..
Bu söz nereden kaynaklanıyor?..
Yıl 1750... 272 yıl önce...
Almanya'da Potsdam yakınlarında bir değirmen.
Prusya Kralı II. Frederick bir gün dolaşırken, o değirmeni görüyor, yerini çok beğeniyor, değirmenin satın alınmasını istiyor, oraya saray yaptırmak amacıyla.
Değirmen sahibi: "Vermem, satılık değil."
Verirsin, vermezsin...
II. Frederick: "Ben Kralım, her istediğimi yaparım, vereceksin!.."
Değirmenci: "Alamazsınız, Berlin'de yargıçlar var!.."
Kral II. Frederick bu yanıttan ders çıkartıyor, o da tarihe geçen sözünü söylüyor:
"Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar, Kral bile olsa, hukuktan, adaletten üstün değildir."
Günümüzde bize ne kadar yabancı ve uzak gelse bile...
Benzer olay aradan geçen 272 yılda kim bilir keç kez tekrarlanmıştır, bu kez yine öyle.
"Hamburg Savcısı Başbakan Olaf Scholz'un sekiz yıllık e - postalarının incelenmesi talimatını veriyor."
2011 - 18 yılları arasında Hamburg'taki bir banka üzerinden ödemedikleri halde, vergi iadesi alanların devleti 47 milyon Euro zarara uğratıldığı iddiası var.
Bu yolsuzluk iddiasında o sırada Hamburg Eyalet Başbakanı olan "Scholz'un rolü olduğu" öne sürülüyor.
"Hamburg Savcısı polise emir vererek, günümüzün Almanya Başbakanı Scholz'un sekiz yıllık e - maillerinin incelenmesini istiyor."
Savcının emriyle, polis şu anda Başbakan Scholz'un o dönemde kendisine gelen ve kendisinin gönderdiği e - mailleri inceleniyor.
Eğer kusurlu bulunursa...
Hiç tereddüt yok.
"Yolsuzluktan dolayı, Başbakanlığa veda...
Ardından yargı karşısına..."
Alman Adaleti Başbakandan 47 milyon Euro'nun hesabını soruyor!..
Bu gerçeki bizim için bugün 'lüks'.
Hukuk ve adalet böyle bir şey.
Bize uzak düşse de, varlığını biliyoruz, günün birinde 'yeniden' ulaşmayı özlüyoruz.
Hamburg Savcısı Başbakanın on bir yıl önceki e - maillerine el koyarken...
"Washington Savcısı eski Başkan Trump'ın evinin aranması talimatını veriyor Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ajanlarına."
Eski Başkan!.. Savcı emir veriyor:
"Arayın evini!.."
Neden?..
"Devletin gizli belgelerini evine götürüp götürmediğine dönük bir soruşturma nedeniyle!.."
Başkan iken, devletin gizli belgelerine elbette sahip. Ama, o belgeleri devletin kasasından, yetkili yerlerinden çıkarması, Amerikan yasalarına göre, yasak.
Başkan bile olsa yasak!..
Savcı emir verdi mi, ne Başkan tanıyor, ne Başbakan!..
Evi de aranıyor, e -maillerine de el konuyor.
Hukukun üstünlüğü var, adalet var, yasalar var. Ve onların hiç biri süs değil.
Çünkü, "devlet var."
Aralık 2009...
Devletin gizli belgelerinin bulunduğu "Kozmik Oda."
Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla, Cumhuriyet tarihinin en büyük skandallarından biri yaşanıyor:
"Kozmik Oda saatlerce aranıyor, devletin gizli belgeleri elden ele dolaşıyor, muhtemelen FETÖ'cülerin eline geçiyor."
Olayla ilgili soruşturma dört yıl sürüyor, sonunda tüm sanıklar beraat ediyor.
Başka ne beklenebilirdi ki!..
Yargılananlar ile yargılayanlar aynı kampın adamları.
En çok neyi özlüyorum?..
Pek çok şeyi...
Özgürlüğü...
Ekonomik refahı...
Huzuru...
Barışı...
Şiddetin olmadığı bir ülkeyi...
Yalanın olmadığı bir ülkeyi...
Ama, en çok...
"Hukukun üstünlüğünü, hak ve adaleti...
Ekmeği, suyu arar gibi, arıyorum."
"Ekmek fiyatı 2 liradan 3 liraya çıkartılıyor."
İstanbul, Ankara ve İzmir'de Halk Ekmek fiyatı "bir lira" artıyor. Bir lira!..
TV'de bu haberi izlerken, o "bir liralık zam" için insanların nasıl kara kara düşündüklerini görüyorum. İçim cız ediyor.
"3 liralık ekmek kuyruğundaki" bir yurttaş:
"Ben eve günde üç ekmek alıyorum, çünkü başka gıdaya paramız yetmiyor, üç ekmek ayda 60 lira iken, şimdi 90 lira oldu. Bu durumda bir ekmekten kısmak gerekecek."
Bir liralık zammın yol açtığı korkunç bir dram!.. O yurttaş ekliyor:
"Ben 70 yaşında bir emekliyim, ömrümde bir lirayı bu kadar düşünmek zorunda kalacağımı hiç tahmin etmemiştim, ben böyle şey görmedim."
İnsanlar 'tek bir lirayı' düşünmek zorunda kalıyorsa... "Tek bir lira' bu kadar değerli ise...
Tayyip Erdoğan kalkıyor bir de, nutuk atıyor:
"Kimse aç filan değil!.."
O zaman bu feryatlara kulak versin, 'üç liralık ekmek kuyruğuna' baksın, uzayıp gidiyor!..
Aynı gün...
AKP yönetimi (MKYK) Erdoğan başkanlığında toplanıyor. Toplantıda Tarım Bakanı bir sunum yapıyor.
Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerindeki ürünleri ve fiyatlarını anlatıyor.
Bu haberin devamı şöyle:
"Erdoğan Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin kar amaçlı kuruluşlar olmadığını belirterek, fiyatların düşürülmesi 'talimatını' verdi!.."
Ekonomik kurallara göre yönetilmeyen bir ülkede, bir de o ülke eğer otoriter yönetime saplanmışsa, fiyatların düşmesi bile, 'talimata' bağlanıyor.
Bu aslında yeni değil, enflasyonun tırmanmaya başladığı geçen aylarda marketlere, sanayicilere telefonlar ederek, 'fiyatları düşürün talimatının' verildiği sır değil.
Saçma sapan, göstermelik 'fiyat denetimleri' yapmak, yine Erdoğan Yönetimi'nin icraatlarından.
Ya "bir liranın kahreden değeri" kimin icraatı?..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |