Engin siyasal kültürü, derin siyasal analizleri, ülkeye yön veren siyasal bakış açılarıyla ünlü, ağzından çıkan her sözün tarihe kanıt olarak geçtiği, Yeşilçam yıldızlarından değerli sinema oyuncusu Hülya Koçyiğit her sefer olduğu gibi, bu kez yine muhteşem bir gözlemini aktarıyor:
“Bu ülkede baskı yok, fazla özgürlük var”.
Hülya Hanım yine döktürüyor. Ne baskısı, haklı. Baskı olmadığı için alt tarafı yüz binden fazla insan işinden atılmış, hapisaneler dolup taşmış, fazla özgürlük olduğu için on bin gazeteci işsiz kalmış, iki bine yakın akademisyenin üniversite ile bağları kopartılmış, ağzını açan içeriye atılmış.
“Fazla özgürlük olduğu için” Hülya Hanım istediği gibi konuşuyor, edebi ve siyasal kültüründen bütün halk yararlanıyor, daha ne olsun.
Hülya Hanım boyundan büyük işlere filan karışmıyor. “Baskı olmadığı” için gördüklerini anlatıyor. Eh, bu ülkede siyasilerin dışında birileri daha, halka doğruları anlatmakla “görevli”. Hülya Hanım da, bu “görevi” seve seve yerine getiriyor.
Halka doğruları anlatmak açısından asıl ve en önemli iletişim kanalları elbette TV’ler.
TV’lerde hiç sekmiyor, Tayyip Erdoğan herhangi bir yerde konuşuyor mu, tüm haber kanalları yayınlarını kesip, o konuşmayı veriyor.
Ama, Erdoğan diyelim ki, o gün üç ayrı yerde üç kez konuşuyor, daha iyi ya, aziz halkımız o gün üç kez ülkemizde ve dünyada neler olup bittiği hakkında bilgi sahibi oluyor.
Hülya Hanım haklı, hiç bir baskı altında kalmadan, Erdoğan düşüncelerini özgürce ifade ediyor.
Erdoğan bu özgürlüğünü neredeyse her gün kullanıyor, bu da Hülya Hanımın ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Mesela Binali Yıldırım yine bir yerde konuşuyorsa, o da “hiç baskı altından kalmadan” TV’lerin ortak canlı yayını ile birlikte “düşüncelerini özgürce” ifade ediyor.
Hülya Hanım bir kez daha haklı çıkıyor, ne de olsa, engin siyasal kültüre sahip.
Hatta, AKP ile ittifaktan bile önce, AKP’nin arka bahçesi konumunda zirve yapan Devlet Bahçeli de son olarak yeni yeni vizyona giren canlı yayın konuklarından biri. Bir yerde elem tere fiş, kem gözlere şiş, bir laf mı ediyor, anında TV haber kanallarında canlı yayında.
O da, “hiç baskı altında kalmadan, düşüncelerini özgürce” ifade edenlerin artık başında geliyor.
İktidarın uygulamalarını şu ya da bu biçimde eleştirenlerin ensesinde polis bitiyor, onları içeri atıyor ve hatta tutuklanıyorlarsa, “bu ülkede baskı olmadığından” dolayı. Ve yine bu ülkede “fazla özgürlük var” olmasından dolayı. Yoksa, “sıkıntı yok”.
Hülya Hanım haklı, bunun “baskı ile filan ilgisi yok”. Hele de, özgürlük kısıtlamalarıyla uzak yakın bağlantısı yok.
İnsanların bu ülkede baskı altında kalmadıkları, düşüncelerini özgürce ifade ettikleri yerlerden birine son örnek Sinop.
Malum, Sinop’ta nükleer santral kurulmak isteniyor. Santral anlaşmasının bir maddesinde, halkın bilgilendirilmesi kuralı var.
ÇED raporu çıkacak ve halk bilgilendirilecek.
Geçen hafta bu amaçla Sinop’ta bir toplantı düzenleniyor. Toplantıda salonu Sinop’tan on iki kilometre uzağa alınıyor. Olabilir. 180 kişilik bir salon.
“Salonun çevresi üç gün önceden polisle çevriliyor. Bir buçuk kilometre ötesine barikat kuruluyor.
İçeriye kimlerin gireceği yine önceden tespit ediliyor. Gazeteciler alınmıyor, salon bir üniversite rektörü ile bir siyasi partinin temsilcisi tarafından dolduruluyor.
250 sayfalık ÇED raporu salonda otuz dakika içinde anlatılıyor. Sadece altı kişiye söz hakkı veriliyor, hepsi iyimser. Sekiz milyona yakın Karadeniz Halkı altı kişiyle temsil ediliyor”. (Sinop milletvekili Barış Karadeniz, TBMM 8 Şubat 2018 tarihli Tutanak, s.2).
Görüldüğü gibi, ülkenin dört bir yanında “fazla özgürlük var”. Sinop halkı da, önceden iktidar tarafından seçilmiş altı kişiyle de olsa, düşüncelerini “baskı altında kalmadan” dile getiriyor ve nükleer santralın ne kadar isabetli bir tercih olduğunu öğreniyor.
“Comédie Française”, yani Fransız Devlet Tiyatrosu.
Dünyanın en eski ulusal devlet tiyatrosu. Ta 1650’lerde Kral XIV. Louis’nin emri ile kuruluyor. Orada pek çok oyuncu yetişiyor.
Bu tiyatroda genellikle Fransız klasikleri sahneleniyor.
Comédie Française bir devlet tiyatrosu ama, aynı zamanda halk arasında çok komik bir şey olduğunda, o olayı vurgulamak üzere bir deyim olarak kullanılabiliyor.
Bu parlak fikirleriyle Hülya Hanım çevirdiği filmlerle Comedie Française’de sahneye çıksa, yeridir.
“Rol icabı” çevirdiği bu son film dayanılmaz.