- "Silahlı muhaliflerle Suriye ordusu arasında 20 kilometrelik koridor açacağım."
- "M4 ve M5 kara yollarını güven altına alacağım."
- "Bütün muhalifi grupları silahsızlandıracağım."
- "Silah, top, havan, tank, roket ne varsa, geri çekeceğim."
- "Ben oradaki ılımlı muhalifler ile radikal cihatçı muhalifleri birbirinden ayıracağım."
Kim diyor bunları? Tayyip Erdoğan! Neyle ilgili diyor? İdlib’le ilgili. Nerede diyor? Soçi’de... Kaç kez diyor, iki kez. İkisi de Soçi’de, biri Eylül 2018, ikincisi Ekim 2019’da.
Ne haritaya bakıyor, ne oradaki koşulları değerlendiriyor, işte öyle söz veriyor. Söz vermekle kalmıyor, üstüne üstlük, bunu "Soçi Mutabakatı" diye dünya aleme ve bu arada bize anlatıyor da, anlatıyor.
Teknik bir ayrıntı ama, önemli. Örneğin, "M4 ve M5 karayolunu güvenlik altına alacağım" demek, en az kırk kilometre daha içeriye girmek demek. Bu nasıl söz? Nasıl olacak bu?
Verdiği bir başka söz, tank, roket, havan, silah ne varsa geri çekmekle ilgili.
İnsan aklıyla alay etmek gibi. Karayolunu güvenlik altına alacaksın, koridor açacaksın, teröristlerle mücadele edeceksin ama, silahlarını geri çekeceksin!
Sayılan bu maddelerle ilgili Soçi’de Rusya’ya iki kez söz veriyor, imza atıyor. İstanbul’da Rusya ile birlikte İran’ı dahil ederek, yine İdlib’le ilgili, yeniden bir araya geliyor, adı zaten hazır, "İstanbul Mutabakatı"! Mutabakattan bol ne var?
Bir başka garip ya da artık komik kaçan söz, "ılımlı muhaliflerle radikal cihatçıları birbirinden ayırmak!.."
Nasıl olacak bu? Adam gündüz işinde gücünde görünüyor, ılımlısı da radikali de aynı kıyafetleri giyiyor, radikal olan akşam sokağa çıkıp çevreyi tarıyor. Nasıl ayıracaksın? Nerede o istihbarat?
Eylül 2018’de söz veriyorsun, aradan bir buçuk yıla yakın süre geçiyor, ayırabildin mi? Ayırdıysan, onlar hâlâ nasıl teröre devam ediyor?
Türkiye Soçi’de söz verdikçe, uygulamaları izleyen CHP, İyi Parti ve HDP muhalefet partileri iktidarı sürekli uyarıyor. 2018 Şubat ayından bu yana, iki yıldır ve iki yılda en az beş, altı kez uyarıyor, "aman dikkat orada şu oluyor" diyerek.
Elbette kulak asmıyor ve her uyarıdan birkaç gün sonra, bölgeden şehit haberleri geliyor.
Arka arkaya şehit haberleri, son olarak yine beş askerin şehit olması üzerine muhalefet önceki gün Meclis’te İdlib üzerine genel görüşme açılmasını öngören bir önerge veriyor.
Her zaman olduğu gibi, önerge AKP ve MHP oylarıyla geri çevriliyor.
Oysa, muhalefet milletvekillerini başta sona dikkatle dinlese, öğreneceği, ders alacağı o kadar çok şey var ki...
Aynı hataları bir daha tekrarlamaz, aynı komik sözleri bir daha vermez ama, dinleyen kim?
Artık gına geliyor, aynı sözleri dinlemekten Türkiye yorgun düşüyor. Artık hiç kimse zaten güvenmiyor.
Tayyip Erdoğan dün yine aynı nakaratı, aynı cümlelerle tekrarlıyor:
"- Bize verilen sözler yerine getirilmedi. Anlaşmalara uyulmadı.
- Havadan ve karadan ne gerekiyorsa, yapacağız. İdlib’deki askeri gücümüzü ciddi oranda tahkim ettik.
- Askerlerimize yönelecek olası bir saldırıda, Soçi Mutabakatı dışında da, rejimi her yerde vuracağız. En küçük ihmali affetmeyeceğiz."
Bizimle dalga mı geçiyorsun sen?
Daha üç gün önce saldırmadılar mı, beş askerimiz daha hayatını kaybetmedi mi?
Artık herkesin ezberlediği, "sözlerinde durmuyorlar" söylemine paralel, "sabrımız taştı, her yerde vuracağız" lafları!.. Kim bilir kaçıncı kez anlatıyor bunları!..
Sakın yanlış anlaşılmasın!.. Hiç vurmana gerek yok!.. Öyle sözler vermene de gerek yok!..
Diyalog... Diplomasi... Kavgadan uzak durmak... Yok, onun sözlüğünde bu kavramlar yer almıyor.
Her önüne gelenle kavga etmesen, ne bu "mutabakatlara" gerek var, ne yerine getiremediğin sözlere!..