Biri ilahiyatçı, diğeri profesör, ikisi de zırvada birleşiyor.
İlahiyatçı olan “bir kadınla bir erkeğin aynı asansöre binmesinin uygun olmadığını” söylüyor. İki adımda bir cinsellik içeren saçmalıklara son örnek. Neden? Çünkü, adamın derdi cinsellik, doyumsuzluk.
Profesör olan ise, müthiş bir “bilimsel keşifte” bulunuyor. “Google’ı ilk icat eden Sultan Abdülhamit’tir” diyerek, Internet tarihine olağanüstü bir katkı sağlıyor.
Nereden bakarsanız bakın 120, 130 yıl önce tarımda kara sapandan traktöre geçememiş, sanayide buharı henüz motora tatbik etmeyi becerememiş, felsefede aydınlanma dönemini ıskalamış bir toplumun padişahı ülkesine çağ atlatarak, Google’ı keşfetmiş!!!
Bu icadıyla bütün Batı’yı kendine hayran bırakmış, biz bunu daha yeni, bu müthiş cevval zekalı profesör sayesinde öğreniyoruz.
Son günlerde bir “Abdülhamit sevdası” almış başını gidiyor. Osmanlı mülkünde halkına kök söktürmüş, en büyük toprak kaybı onun zamanında yaşanmış, aydınların canına okumuş, 1876 Anayasası ile birlikte Meşrutiyetin getirdiği özgürlükleri sonuna kadar tırpanlamış, vesveseden krizlere tutulmuş bir padişah, II. Abdülhamit, günümüzde çok gözde.
Elli, altmış yıl öncesinin gericilik akımlarının simgesi şimdi baş tacı.
Şimdilerde onu allama pullama yarışı çok geçerli. Meclis’in başından başlayarak.
Abdülhamit hayranlığı ile yarışan ve asıl hepimizin kaderini ilgilendiren yasa tasarısı bu karmaşa arasında ilk sırayı alıyor.
“İttifak Yasası”.
“Milli idi, yerli idi” derken, adı aniden değişiyor ve “cumhur ittifakı” oluyor, cumhur yani halk.
Oysa, halkla filan hiç ilgisi yok.
Tam tersine,
1-“Kişiye özel”,
2-“Partiye özel” bir düzenleme.
Bir de “itiraf” içeriyor, son referanduma ilişkin bir “itirafı”. Mühürsüz zarfların geçerli sayılmasını öngörüyor.
AKP ile MHP’nin ittifakını içeren yasa önerisinde MHP özel olarak korunuyor. Şu madde ile:
“İttifakın aldığı geçerli oyların toplamı yüzde 10’u geçerse, ittifaka giren partilerin her biri yüzde 10’u geçmiş sayılıyor.”
Bu yüzde 10 barajına karşı açık bir hile.
Bu MHP’nin yüzde 10 barajını aşamadığının açık tescili.
MHP tek başına seçime girse, yüzde 10 barajını aşmayı rüyasında bile görmesi mümkün değil. En az bir yıldır AKP’nin arka bahçesi konumunda, partiye bir kilit vurulmadığı kalıyor. Aslında fiilen vurulmuş ama, arkasında AKP olduğu için ayakta duruyor gibi görünüyor.
Öyle bir hile ki, yüzde 1 oranına sahip bir parti, ittifaka dahil olsa, bu madde üzerinden, o parti bile yüzde 10’u aşmış olacak ve Meclis’e milletvekili gönderecek.
Daha ne olsun.
Bu madde MHP’nin baraj telaşının yasaya dökülmüş hali. Baraj korkusunun aynası.
İttifak üzerinden Meclis’e girse bile, üç vakte kadar kepenkleri indireceği ortada.
Dolayısıyla, bu madde “partiye özel”, daha net ifadeyle “MHP’ye özel” nitelik taşıyor.
Aynı yasa önerisinin ikinci önemli noktası, “kişiye özel” nitelikte olması. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinin, kendi hesaplarına göre, garantiye alınması.
Tasarının 5. maddesi aynen şöyle:
“Birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde oy pusulaları aynı zarfa konur.”
Böyle bir kural dünya seçim tarihinde bir ilk.
İlk kez:
Osmanlı dönemindeki seçimler dahil, dünya tarihindeki seçimler dahil, iki ayrı seçimin oy pusulaları AYNI zarfta oluyor.
Biri Cumhurbaşkanlığı seçimi, diğeri milletvekilliği seçimi.
Ama, iki seçim için kullanılacak oylar aynı zarfta olacak.
Bir partiye oy atarken, aynı zamanda o partinin Cumhurbaşkanı adayına da oy atılacak.
Böylece ittifak partilerinin alacağı oylar ile aynı zamanda Cumhurbaşkanı seçiminin de garantiye alınması planlanıyor.
Cumhurbaşkanlığı için kullanılacak oylar ile partilere verilecek oyların normal olarak ayrı ayrı zarflarda olması gerek.
Ama, önümüzdeki seçimde öyle olmayacak. AYNI zarfta olacak.
Bu kaygı ve telaşın yansıması.
Tasarının genel gerekçesi şu cümleyle başlıyor:
“Özgürlükçü ve çoğulcu demokrasiler özgür, eşit, serbest ve dürüst yapılan seçimlere dayanmaktadır”.
Teorik olarak güzel bir cümle, yerinde bir teşhis.
Acaba, bu ittifak tasarısını yukarıdaki gerekçede belirtilen niteliklere uygun mu?
“Mühürsüz zarfların geçerli sayılmasını” öngören bir seçim yasa tasarısında hangi “dürüstlük” var?
Bir partiyi korumak adına, “cumhur ittifakı” adı altında getirilen bir tasarı nasıl “eşit seçim” oluyor?
İki ayrı seçim pusulasının AYNI zarfta kullanılması nasıl “serbest seçim” oluyor?
Sandık başkanlarının belirlenmesinden başlayarak, tasarı başından sonuna kadar kaygı ve korkunun ürünü.