5 Eylül 1929...
Tam doksan yıl önce...
Genç Cumhuriyet’in el attığı konulardan biri de, “kadınların korunması...”
Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt o tarihte bir genelge yayınlıyor, özetle:
“Türk vatanında namus, şeref, haysiyet Anayasamı’zın ve bütün Türk Milletinin güvencesi altındadır. Türk Ceza Kanunu’nun 421. maddesi kadınlara laf atanlara üç aydan altı aya kadar hapis cezası verilmesini öngörmektedir. 424. maddesi tazminat içermektedir.
Vatanın namuslu evlatlarını, kadınlarını rahatsız edenlerin takip edilmesini talep ederim.
Kadınlara laf atanlar derhal yakalanacak ve mahkemeye sevk edilecektir.”
Doksan yıl önce, bırakın kadın cinayetini, kadınlara laf atanları bile hapse atan bir iktidar var. Günümüz için ibretlik örnek.
Mahmut Esat Bozkurt Atatürk Devrimleri’nin hayata geçmesinde büyük rol oynayan bir Bakan. Onun döneminde:
Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Türk Ceza Kanunu yürürlüğe giriyor, tekke ve zaviyeler kapatılıyor, Ankara Hukuk Mektebi açılıyor, Cumhuriyet’in çok değerli kazanımlarından Tevhid-i Tedrisat, yani Öğretim Birliği Yasası getiriliyor. Bunlara ek olarak, önemli adımlardan biri atılıyor:
“Dini politikaya alet eden, laikliğe aykırı kurallar yasalardan tek tek ayıklanıyor.”
Çünkü:
“Kadınlara laf atmaktan kadın cinayetlerine kadar uzanan vahşet ancak laik rejimin güvencesi altında denetim altına alınıyor”.
Mahmut Esat 2012’de bir panelde, bir AKP Başkan Yardımcısının hedefinde!..
O kişi Mahmut Esat Bozkurt’u “bürokratik Cumhuriyet’i kurmak, militan yargı anlayışını getirmekle” suçluyor!..
Kadın cinayetleri, kadınlara dönük vahşetin her türü toplumun sürekli gündeminde. Emine Bulut cinayetiyle toplum bir kez daha sarsılıyor.
Son yıllarda Meclis’te “Kadınlara Şiddetin Önlenmesi” bağlamında pek çok Meclis Araştırması isteniyor. AKP bunları sürekli geri çeviriyor. 2005 yılında kendi verdiği önerge hariç.
O tarihte kabul edilen önerge ve hazırlanan bir rapor var.
O raporla kalınmıyor, son on yılda “Kadına Şiddetin Önlenmesini” içeren yasalar ve yaptırımlar kabul ediliyor.
Ancak, kadına şiddet, kadın cinayetleri sürekli artıyor. Ceza profesörü Adem Sözüer’in deyişiyle:
“Sorun devlet tarafından kadın cinayeti olarak kabul edilmiyor ve yasalar kağıt üstünde kalıyor”.
Bunun net göstergesi var.
Ayrıca:
Zihniyet... AKP iktidarı ile birlikte bugün toplumda kadına bakış...
Bunun da, göstergesi var.
“Yaptırımlar kağıt üstünde kalıyor” gözlemi var ya...
Kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm olan tek ülke Türkiye.
Neden öyle?..
Çünkü, “zihniyet”... Asıl mesele burada. Prof. Sözüer’i doğrulayan şu sözlere bakın, bulundukları görevler itibariyle:
Başbakan Tayyip Erdoğan:
“Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadına şiddet abartılıyor”.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç:
“Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak”
Sağlık Bakanı Recep Akdağ:
“Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu:
“Anneler annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir”
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu:
“Bayanlara evdeki işler yetmiyor mu?”
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek:
“Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”.
AKP milletvekili Ayhan Sefer Üstün:
“Tecavüzcü kürtaj yaptıran kadından daha masumdur”.
Böyle bir anlayış varken, daha neyi tartışıyoruz?..
Ve bu zihniyet topluma yansıyor.
2002 ile 2018 sonu arasında, resmi kayıtlar göre, 15 bin 225 kadın cinayeti işleniyor. Yıldan yıla hepimizi ürperten, korkunç artış gösteren rakamlar.
Değerli sosyoloji profesörü Yılmaz Esmer’in bu “zihniyeti” doğrulayan bir araştırması var.
“Bazı kadınlar kocalarından dayak yemeği hak ediyor”.
1996’da bu sözü destekeleyenlerin oranı yüzde 10.
2011’de yüzde 30!..
“Fazla eş sistemini destekliyorum”.
1996’da bu söze sahip çıkanların oranı yüzde 10.
2011’de yüzde 19!..
Geçenlerde bir taksiye biniyorum, birebir yaşadığım bir olay, radyo açık, şoför dikkatle dinliyor:
“Kadın aptaldır, kadını erkek yönetir. Kadına sadece iş yapması için emir verilir. Akıllı olan erkektir. Kadın evinde oturur, ona inanılmaz, ne yaptığını bilmez, çünkü aptaldır”.
Şoför bana dönüyor, “abi çok doğru söylüyor değil mi” diye soruyor, şoföre “kenara çek” diyorum ve taksiden iniyorum.
Bilmem ne radyosu ve radyoları ya da TV’leri sabahtan akşama kadar bu yayınları sürdürüyor. Radyo ve TV’leri denetlemekle görevli RTÜK ne yapıyor?..
ODA TV’de Murat Taşçılar’ın haberine göre, “RTÜK’te radyo ve TV’lerdeki şiddetten şikayet eden 16 bin 514 dosyadan sekiz aydır bir teki bile ele alınmıyor”.
Zihniyet bu!.. İktidara bağlı organların tutumu bu!..
Biz daha neyi tartışıyoruz?..
Bu bakış açılarıyla, bu uygulamayla kadın cinayetlerinin önüne nasıl geçilecek?..
Doksan yıl önce ve bugün!..
Mahmut Esat nur içinde yatsın.