"Kozlu maden ocağı..."
Maden Türkiye Taş Kömürü Kurumu'na (TTK) ait.
"2013'te Kozlu maden ocağındaki patlamada sekiz işçi hayatını kaybediyor."
Patlamanın medyada geldiği tarihte...
"Kozlu Müessese Müdürü kim?..
Kazım Eroğlu isimli bir maden mühendisi.
Kazım Eroğlu şimdi nerede?..
TTK Genel Müdürü!..
Önceki gün Amasra'da kırk işçinin hayatını kaybettiği maden ocağınının bağlı olduğu TTK'nin Genel Müdürü!.."
2013'te sekiz işçinin hayatını kaybettiği patlamadan dolayı, Kozlu'da müessese müdürü olarak sorumlu görülüyor ve yargılanıyor.
Mahkeme bu tür davalarda olduğu gibi, yıllarca sürüyor. Ama, Kozlu davası kısa sürede karara bağlanıyor, altı yılda!..
"2019'da verilen mahkeme kararına göre, Kazım Eroğlu tali kusurlu bulunuyor, dört yıl hapis cezası alıyor, ceza önce üç yıl dört aya indiriliyor, ardından para cezasına çevriliyor."
Sonra ne oluyor?..
2013'te madende meydana gelen patlamada tali kusurlu bulunmasına rağmen, 18 Mart 2004'te atandığı Kozlu Müessese Müdürlüğünde 24 Nisan 2017'ye kadar, on üç yıl görevini sürdürüyor.
Sonra ne oluyor?..
"2017 yılında Enerji Bakanılığı onu TTK Yönetim Kurulu Başkanlığına, 2018 yılında ise, TTK Genel Müdürlüğüne atıyor."
Bir maden patlamasında kusurlu görülmüş, ceza almış, ama sonradan Genel Müdür!..
Ve önceki akşam TTK'ya bağlı Amasra'da maden ocağında, bu yazı yazılırken açıklandığına göre, kırk işçinin hayatını kaybettiği patlama!..
Bu arada...
"TTK sürekli zarar ediyor, milyar lirayı aşan zararlar."
Bundan on beş gün önce Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in Genel Müdür Kazım Eroğlu'nu görevden alacağına ilişkin haberler dolaşıyor. Gerekçesi, TTK'nın zarar etmekte oluşu.
Ama, ondan önce Bakan Dönmez'in yanıt vermesi gereken bir soru var:
"Bir maden patlamasında tali kusurlu görülen, hatta bundan dolayı mahkum edilen, ceza alan bir kişi nasıl oluyor da, genel müdürlüğe atanıyor?.."
Ve bütün atamalarda imzası bulunan, Tayyip Erdoğan bu atama kararını nasıl onaylıyor?..
Bu nasıl bir iş?..
Son yıllarda grizu patlaması, yangın, göçük, demir ayakların düşmesi, su baskını gibi, farklı nedenlerle maden ocaklarında:
"- 2003 Karaman Ermenek, on işçi,
- 2004 Kastamonu Küre, on dokuz işçi,
- 2009 Bursa Mustafakemalpaşa, on dokuz işçi,
- 2010 Balıkesir Odaköy, on yedi işçi,
- 2010 Zonguldak Karadon, otuz işçi,
- 2010 Edirne Küçükdoğanca, üç işçi,
- 2013 Zonguldak Kozlu, sekiz işçi,
- 2013 Manisa Soma, bir işçi,
- 2014 Manisa Soma, üç yüz bir işçi,
- 2014 Kahramanmaraş Elbistan, bir işçi,
- 2014 Şırnak Kemerli, üç işçi,
- 2014 Karaman Pamuklu, onsekiz işçi,
- 2014 Bartın Amasra, iki işçi,
- 2014 ve 2015'te çeşitli yerlerde toplam on beş işçi,
- 2016 Siirt Şirvan, on altı işçi hayatını kaybediyor."
Maden.. Tren... Tersane... İnşaat...
Kamu kesiminde ya da özel sektöre ait işletmelerde
Türü ne olursa olsun, buralarda yaşanan "iş kazaları değil, iş cinayetlerinde" sorumlu tutulanlar hangi cezayı alıyor?..
"1- Önce dava yıllarca sürüyor.
2- Kamu kesiminde ilgili Bakan sorumluların soruşturulmasına izin vermiyor.
3- Özel kesimde ceza alanlar en fazla bir kaç yıl hapisle atlatıyor, hapis cezası genellikle komik para cezalarına çevriliyor.
4- Hayatını kaybedenlerin yakınları kendilerine ödenmesi gereken tazminatın peşinde yıllarca koşuyor. Tazminat taksitlere bölünüyor, o taksitler zamanında ödenmiyor.
5- Almadıkları için protesto yürüyüşü düzenlediklerinde gözaltına alınıyor, polis copu ve biber gazıyla karşılaşıyor."
İnsaları çıldırtan uygulamalar...
Hakka, adaleti sığmayan, uygulamalar...
Üstelik, hak ararken... Adalet ararken...
Bazen hayatını kaybedenlerin yakınları, anneler, babalar, eşler, çocuklar ve hatta avukatları hakkında dava bile açılıyor, dava!..
Bu uygulamalar sadece maden cinayetlerinde değil, başka "kazalarda (!)" görülüyor.
2004...
"Pamukova'da Hızlı Tren kazası... 41 insanımız hayatını kaybediyor."
İki makinistten biri beş, diğeri üç ay tutuklu kalıyor.
Dava on sekiz yıl sürüyor, zaman aşımından düşüyor. Kimse ceza almıyor.
"Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım dönemin TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında soruşturma açılmasına izin vermiyor.
Genel Müdür Karaman daha sonra AKP milletvekili oluyor.
Binali Yıldırım Başbakan oluyor!.."
Son yirmi yılın en ibretlik olayları arasında yer alan Pamukova rezaletinin başından sonuna kadar, mahkeme, Yargıtay ve hatta Anayasa Mahkemesi aşamaları da dahil olmak üzere, kitabı yazılır, filmi çevrilir.
"İş cinayetlerinde", nerede olursa olsun, hangi sektörde olursa olsun, hep aynı çıkmaz, hep aynı dram.
Hesap veren yok.
Yargı hesap sormak istediğinde, izin yok.
Yargılama sürecine kaldığında, o kadar çok örnek var ki, yıllara uzanan davalar...
Ama, cinayet sonrasında...
Akla gelen, gelmeyen "yetkililer" dün Amasra'da olduğu gibi, orada.
Orada da, ne oluyor?..
Yeni bir faciayı önleyecek adımlar mı atılıyor?..
Yaşanan faciadan ders mi çıkartılıyor?..
Geriye acılar ve acılar kalıyor.
Bir sonraki faciaya kadar.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |