27 Teşrinisani 1932, pazar. "Vakit" gazetesinin o günkü, yani 27 Kasım 1932 tarihli sayısı.
On yıl süren savaşın ardından yıkılmış bir imparatorluğun külleri üzerine kurulmuş genç bir Cumhuriyet... Ülke savaşlar, savaşlar, savaşlar sonrasında, Mustafa Kemal'in deyimiyle, "harap ve bitap düşmüş..."
Yetmiyor, Kurtuluş Savaşı başlarında, 1918 - 20 arasında dünyayı kasıp kavuran, yüz milyon kişinin ölümüyle sonuçlanan "İspanyol Gribi", hatta Mustafa Kemal'in de yakalandığı grip...
İstanbul'da, İzmir'de, Anadolu'da hayat memat meselesi, Kurtuluş Savaşı ve grip...
Yetmiyor, ülke belini yavaş yavaş doğrultmaya çalışırken, "dünyayı sarsan 1929 büyük ekonomik bunalımı..."
Kendi iradesi dışında, bir felaketten diğerine koşan dünyada genç bir Cumhuriyet...
O koşullarda, 1932... Almanya'da Hitler'in ayak sesleri... Yani, yeni bir savaşın...
27 Kasım 1932 tarihli "Vakit" gazetesinin manşetinde iki haber yer alıyor.
Biri, "okul kitaplarının bugünkü kadar temiz ve daha ucuza mâl edilmesi..." Temiz ve tasarruflu...
İkincisi, bize bugünlerde ışık tutan bir haber:
"Kızıl aşısı istasyonları açıldı. Bedava aşı yapılıyor."
O tarihlerle bağlantılı, hani yerli yersiz, ikide bir eleştirilen "CHP yönetimi" var ya...
O yokluk yıllarında "çocuklara kızıl aşısını bedava yapıyor."
Aynı haberde, aşının belediyelere ait dispanserlerde ve başhekimliklerde yapıldığı yer alıyor.
Korana aşısı tartışmaları sırasında, bir süre önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yandaşların manşetlere taşıdığı bir açıklama yapıyor.
Çin'den gelecek aşının vatandaşa ücretsiz uygulanacağını söyleyen Koca, vatandaşların talep etmeleri takdirinde diğer aşıları belirli bir ücret karşılığı yaptırabileceğini söylüyor:
"Bu aşıyı yaparken biz vatandaşımızdan herhangi bir ücret asla almayacağız. Aşının dünyada fiyatı aşağı yukarı belli, 10 dolar, 12 dolar, 5-5,5 dolar. Bizim sipariş ettiğimiz aşı dünya ortalamasının üstünde bir rakam. Bu aşıyı da vatandaşımıza ücretsiz ulaştırmayı sağlayacağız. Özellikle yapılmasını gerekli gördüğümüz kesimlere ücretsiz biz yapacağız. Bunun dışında farklı bir aşıyı almak isterse vatandaşımız, üst limit koyarak eczanelerden almalarının önünü açmış olacağız."
Erdoğan da "Vatandaşlarımız herhangi bir ücret ödemeden aşıya erişebileceklerdir" diyor.
Salgın başladığında yaşanan "maske" bilmecesini hepimiz hatırlıyoruz.
Önce "biz dağıtacağız ve bedava" deniliyor.
Sonra "PTT dağıtacak" deniyor.
Sonra "eczanelerde bedava" deniliyor.
Sonra "fiyatı en çok bir lira olacak" deniyor.
Ve bugün malum, marketlerde ve eczanelerde bir liradan satılıyor!..
Koca ve Erdoğan'ın aşı ücretsiz olacak açıklamalarının sonucunun da maske gibi olmamasını temenni ediyor, merakla bekliyoruz.
10 - 11 Aralık... Avrupa Birliği (AB) Zirvesi toplanıyor, zirvede konulardan biri Türkiye - AB ilişkileri...
İki hatırlatma yapmak gerek.
İlki, AB ülkelerine uzun süre ve kim bilir kaç kez hakaret ettikten sonra, Tayyip Erdoğan aniden çark ediyor ve "kendimizi Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz" diyor.
Hatta ve hatta "Nazi" hakaretlerine varan suçlamalar... Bu ani değişiklik neden?.. "Para!.. Yabancı sermaye!.. Ekonomik yardım!.."
İkincisi, yine aylardır süren "Doğu Akdeniz" gerilimi. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama hakkı ki, var ve doğru ama bu hakkı savunurken, yine öfke, yine hakaret dolu nutuklar. Türkiye Doğu Akdeniz'deki araştırmaları "Oruç Reis sismik gemisi" ile yürütüyor.
Buna karşı, AB Türkiye'den farklı düşünüyor. Sadece demokrasinin askıya alınması değil, Doğu Akdeniz sorununda da, AB Türkiye'yi haksız buluyor. AB liderlerinin aleyhte çeşitli açıklamaları var.
Oruç Reis gemisi iki gün önce Antalya'ya dönüyor. Geminin dönüşü üzerine AB Komisyon sözcüsü:
"AB liderleri Aralık'ta bir araya geldiklerinde, Türkiye'nin gerilimi azaltma ve yapıcı diyalog alanında beklentilerini yerine getirip getirmediğini değerlendirecek, tek bir hamle üzerinden hareket etmeyecek."
Almanya Başbakanı Merkel ise, değerlendirmesinde "Türkiye ile ilişkilerde istenen ilerleme sağlanamadı" derken, Oruç Reis gemisinin dönmesini "zirve öncesi iyi bir işaret" olarak niteliyor.
Zaten, Erdoğan da, "iyi işaret olsun" diye Oruç Reis'i geri çekiyor!..
İşin içine yabancı sermaye ve para girince, ki hayati sorun, o öfkeli nutuklardan eser kalmıyor.
Zirve öncesinde Oruç Reis'i tıpış tıpış geri çekiyor.