“-Haddini bil rezil.
-Asıl sapık sensin.
-Soytarı haddini aştı.
-Sapkın hadsizleşti.
-Küstah dile büyük tepki.
-Küstahlığa tutuklama çıktı”.
Bu haber başlıkları dün yandaş medyanın çeşitli organlarında yer alıyor.
Yeni değil, son yıllarda hep oluyor.
Birileri düğmeye basıyor, bir sanatçının, bir siyasetçinin, bir akademisyenin, bir gazetecinin aylarca, hatta yıllarca önce söylediği bir söz aniden manşetlere taşınıyor, yandaş TV’lerde özel programlar düzenleniyor, o sözü söyleyen kişi linç edilmeye başlanıyor.
Gerisi malum.
“Gece yarısı ya da gün ortasında hiç haber vermeden evinden alınma, jet hızıyla savcılık soruşturması, nefes almaya zaman bırakmadan, tutuklama!..
Toplumu bir kez daha kutuplaşmaya iten, zaman zaman tanık olduğumuz bu senaryonun son kurbanı şarkıcı Gülşen.
Nisan ayında verdiği bir konser sırasında bir kişi için ‘İmam Hatipte okumuş, sapıklığı oradan geliyor’ diye bir söz söylüyor.
O sırada hiç ses yok, aradan dört ay geçiyor, bir anda ortalık karışıyor.
Milli Eğitim Bakanından, Adalet Bakanından Diyanet İşleri Başkanına, AKP sözcülerinden bazı AKP cengaverlerine, AKP’nin yeminli destekçisi derneklerden yukarıda aktardığım gibi, yandaş gazetelere kadar bir “linç kampanyası” başlatılıyor.
Ve Gülşen tutuklanıyor.
Gülşen’in ilk çıkışı 1996’da ‘Be Adam’ şarkısıyla.
2004’te ‘Of... Of’ şarkısıyla daha büyük bir adım atıyor.
“Altın Kelebek ve Kral TV Video Müzik Ödülü kazanıyor”.
2013’te ‘Beni Durdursan mı’ albümüyle yılın en çok satan şarkıcısı oluyor.
Çeşitli şarkıları resmi listelerde haftalarca bir numarada kalıyor.
2015’te You Tube’da en çok izlenen Türk şarkıcı olurken, 2016’da “video klibi iki yüz milyon üzerinde izlenen ilk Türk şarkıcı olma” unvanına erişiyor.
Bugüne kadar altı kez Altın Kelebek, dokuz kez Kral Türkiye Müzik Ödülü sahibi oluyor.
Kısaca...
“Eyyy yandaşlar, eyyy iktidar sahipleri!..
Söylediği bir cümle nedeniyle linç ettiğiniz, hapse attığınız Gülşen milyonların sevgilisi, parlak bir sanatçı!..”
Sa - nat - çı...
Anlıyor musunuz?..
Kadın cinayeti işleyenlerin ‘iyi halden tahliye’ edildiği, çocuklara tecavüz edenlerin serbest kaldığı, dinle alay edenlerin büyükelçi yapıldığı, yolsuzluk iddialarının geçiştirildiği bir ülkede...
Ne ifade özgürlüğü kalıyor, ne yaşam tarzına müdahaleden vazgeçiliyor. Ve bu artık iyice artıyor.
“İfade özgürlüğü kalmıyor ama, bu herkes için geçerli değil.
Örneğin, Halil Konakçı adındaki bir imam ile Ebubekir Sifil adındaki bir ilahiyatçı içen geçerli değil”.
İkisinin de aklı fikri ‘sopada’.
Halil Konakçı adındaki imam, artık bu kişi kimse:
‘Namaz kılmayanlar sopalanmalı’.
Ebubekir Sifil adındaki kişi, artık bu kişi kimse, daha da ileri gidiyor:
‘Namaz kılmayan tekdir edilir, dövülür, devam ederse, öldürülür’.
Bu ikisine ortak bir sorum var:
“-Konakçı, sen madem imamsın, Sifil sen madem ilahiyatçısın, hangi ayette, hangi surede, hangi hadiste namaz kılmayanların sopalanacağı ve hatta öldürülebileceği yazıyor?..
-Madem imamsın, madem ilahiyatçısın, madem dini iyi biliyorsun, söyle bakalım, nerede yazıyor?..”
Savcılara da, bir sorum var:
‘Namaz kılmayanların sopalanmasını, hatta öldürülebileceğini söyleyen bu kişiler namaz kılmayanları aşağılamış olmuyor mu?..
Onlara da, Ceza Yasası kapsamında halkı aşağılamaktan soruşturma açılacak mı?..”
Ceza Yasası çerçevesinde “halkı aşağılamak” gerekçesi tutuklanan Gülşen için geçerli ise, bu iki kişi için geçersiz mi?..
Geçersiz ise, neden?..
Gülşen’in linç edilmesi, tutuklanmasında zamanlama, her zamanki gibi, tam siyasi manevra.
“-Tarımsal ürünlerde üretici fiyatları yüzde 150’lere doğru gidiyor. Gıda ürünleri fiyatlarının önümüzdeki dönemde yüzde yüzü aşması işten değil.
-Türkiye son on yılda dünyada en büyük refah kaybına uğrayan ikinci ülke. İç savaştan kendini kurtaramayan Libya ve Suriye’den bile geride. Afrika ve Asya’nın geri kalmış bazı ülkeleri bile refah sıralamasında Türkiye’den daha iyi.
-Derin ve her kesimi etkileyen ekonomik kriz daha da derinleşiyor”.
Ayrıca sosyal bozukluklar, çeşitli alanlarda şiddet, huzursuzluk, çevre tahribatı tavan yapmış durumda.
Bunları konuşmak varken, Gülşen’i içeri at, sorunları unutturmaya çabala!..
Ama, kimse unutmuyor.
O kadar unutmuyor ki...
Gülşen’in tutuklandığı saatlerde...
İstanbul’da “Fenerbahçe - Rapid Wien maçı” var.
Gülşen’in tutuklandığı haberini alan seyirciler ne yapıyor?..
Maçı izlerken...
“Fenerbahçe gol atıyor, seyirciler Gülşen’in ‘Yurtta Aşk, Cihanda Aşk’ şarkısını söylüyor.
Fenerbahçe gol atıyor, seyirciler ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganı atıyor”.
Bu hukuksuzluk ve adaletsizliğe tepki bugün artık maçlara bile yansıyor.
Hiç kuşkunuz olmasın, o tepki yarın sandığa yansıyacak ve milyonlarca insanın çektiği acılar sona erecek.
Bu ızdırap düzeni, bir daha gelmemek üzere, gidecek.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |