Büyük çoğunluğun ilgiyle izlediği, Selçuk Yöntem’in keyif ve başarıyla sunduğu “Kim Milyoner Olmak İster” yarışma programı. Önceki akşam saat 24’e doğru TV’de o yarışmayı izliyorum.
Bir tarih öğretmeni katılıyor yarışmaya. Adı Sinem Odabaşı. Kendinden emin görünüyor genç bayan öğretmen. 1984 doğumlu, yani Sinem Hocam 32 yaşında.
Sinem Hocam on bir yıllık tarih öğretmeni olduğunu söylüyor. Selçuk Yöntem’in sorusu üzerine, öğrencileriyle arasında geçen hoş bir anektod aktarıyor.
On bir yıl olduğuna göre, 2005’te üniversiteyi bitiyor, 2001’de liseyi. 17 yaşında üniversiteye gitmiş olmalı, yani çalışkan bir öğrenci Sinem Hocam.
Konuşması ve tavırları kendine güvenli bir kişi havası veriyor. “Katılmasını öğrencileri istemiş,” öyle diyor Sinem Hocam.
Yarışma başlıyor, ilk dört soruyu yanıtlıyor, derken beşinci soru geliyor.
Soru şu:
“1976 ile 2008 arasında devlet başkanı olan ve geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Latin Amerikalı lider kimdir?”
Seçenekler şöyle:
Sinem Hocam seçeneklere şöyle bir bakıyor, tarih öğretmeni Sinem Hocam, biraz duraklıyor, sonra:
“Ben yüzde elli yarı yarıya joker hakkımı kullanmak istiyorum.”
Aaaa, ne yüzde ellisi? Hangi yüzde elli? Hangi yarı yarıya joker hakkı? Böyle bir soruda yarı yarıya joker hakkı mı kullanılır? Sinem Hocam kullanıyor, kullanır ya, ne de olsa, tarih öğretmeni, böylesine zor bir soruda kullanmayacak da, nerede kullanacak, öyle değil mi Hocam?
Yüzde elli joker ile iki yanlış şık, Allende ve Chavez şıkları eleniyor.
Sosyalist lider Salvador Allende Şili Devlet Başkanı iken, 1973’te askeri darbe sonucu öldürülüyor. Tarihe geçen ünlü sözü, “OInlar güçlü, biz haklıyız.” (They have the force, we have the reason)
Venezuella Devlet Başkanı Chavez, o da sosyalist, 2013’te kansere yeniliyor ve hayata veda ediyor.
Bu iki yanlış şık siliniyor, geriye Guevara ile Fidel Castro kalıyor.
On bir yıllık tarih öğretmeni Sinem Hocam kalan iki şık üzerinde düşünüyor, düşünüyor ve kararını veriyor:
“Geçenlerde hayatını kaybeden lider Che Guevara.”
Yapma be Hocam, etme be Hocam, yazık be Hocam. Yıktın haneyi, eyledin viran, be Hocam. Sinem Hocam üstelik, ta-rih öğ-ret-me-ni.
Ölen Fidel Castro.
Üstelik bütün gazeteler günlerce ve televizyonlar günde on posta Fidel’in ölümünü davul çalarak ilan ediyor. Fidel... Geçen yüzyılın en önemli liderlerinden biri.
Sinem Hocam, on bir yıllık tarih öğretmeni Fidel’i biliyor mu, orası da ayrı, Fidel’in öldüğünü bilmediğine göre:
Herhalde ne gazete okuyor, ne TV izliyor, ne kimseyle günün konularını konuşuyor, demek ki, Sinem Hocam bir garip yaşıyor.
Sağır sultan bile Fidel’in öldüğünü duyduğuna göre, nasıl oluyor da, Sinem Hocam akıl almaz biçimde çuvallıyor?
Sinem Hocam Fidel’i bilmediği gibi, Guevara’yı zaten hiç bilmiyor. Guevara 1967’de öldürülüyor. Fidel’in en yakın yoldaşı, sosyalist dünyanın efsane kahramanlarından biri. Onun üzerine şarkılar, şiirler yazılıyor, ağıtlar döktürülüyor, filmler çevriliyor, yüzlerce kitap, binlerce makale var. Tam efsane. Hocamın bunlardan haberi yok.
Sinem Hocam, siz nerede tarih öğretmeni oldunuz?
Sinem Hocam siz hangi üniversiteyi bitirdiniz?
Sinem Hocam siz üniversitede okurken, öğrencilik yıllarınızda zamanınızı çekirdek çitleyerek mi geçirdiniz?
Çekirdek çitleyerek geçirmiş olsanız bile, “tarih derslerini” geçiyorum, teneffüslerde koşarken, sokakta yürürken, otobüste giderken, ip atlarken kulağınıza Allende, Guevara, Castro adı hiç çalınmadı mı? Hani, şöyle kıyısından köşesinden be Hocam.
Çok basit, çok sıradan gibi geliyor ancak, “bir tarih öğretmeni,” Latin Amerika tarihi üzerine, popüler kültür üzerine, kültür bile denmez, hiç bir şey bilmiyor. Liderler hakında en küçük bilgiye sahip değil.
Tarih öğretmeninin tarihten haberi yok.
Ve bu öğretmen çocuklara tarih öğretiyor!!!!!
Çok basit, sıradan bu olay, eğitim sisteminde çukur bile değil, çukur ötesi, dibin dibinde nasıl debelendiğimizi gösteriyor.
Geçenlerde matematikte son yıllarda dünyada ne kadar geriye gittiğimizi gösteren uluslararası sıralama yayınlanıyor. Ve o gerileme büyük yankı yaratıyor.
O matematikse, al sana, bu da tarih işte, sosyal bilgiler.
Öğretmeni bu ise, varın siz onun “yetiştirdiği(!) öğrencileri” düşünün.
Bunun vahim bir siyasal çerçevesi var.
Guevara yanıtı aslında, eğitim sisteminin bir ürünü. Çok derin bir hastalığın işareti. Guevara son örnek, yarışma programlarında buna benzer yüzlerce utanç verici yanıt var, hepsi eğitim sisteminin aynası.
Eyyy, bu ülkenin eğitimden sorumlu insanları, eyyy bu ülkenin Başbakanı, Milli Eğitim Bakanı ve eğitimden sorumlu tüm yetkilileri...
Nasıl bir kuşak yetiştiğinin farkına varıyor musunuz? Ve de o kuşakları yetiştirenlerin durumunu?
Tarih öğretmeninin verdiği yanıt sizin yüzünüzü kızartıyor mu?
Bu eğitim politikasına devam edin, yarın sizin adınızı da bilemeyecekler.
Aslıda bilmeseler de olur, hiç sorun değil ama, hep birlikte yuvarlanıp gidiyoruz bir meçhule.