“Bizim Erdoğan’a ihtiyacımız yok, Erdoğan’ın bize ihtiyacı var. Seyahat eden de o”.
Yani, ‘gelen’ demek istiyor, kendisine göre nazikçe ‘seyahat eden’ diyor.
Devamı var:
“Duruşu ona milyarlara mal oldu. Bir ticaret yapılacaksa, bizim şartlarımızda yapılacak”.
Devamı var:
“Erdoğan TL’deki erime ve yüksek enflasyonla boğuşan ekonominin getirdiği iç karışıklıkla karşı karşıya kaldığı için ilişkileri düzeltmeye çalışıyor”.
Bu sözler Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti ile ilgili Suudi yetkililerin İngiltere’de yayınlanan The Guardian gazetesine yaptığı değerlendirmeler. (Dünkü Karar Gazetesi).
Adamlar ziyaretin şifrelerini çözmüş!..
AKP iktidarının ‘armağan ettiği Kaşıkçı Dosyasına’ rağmen, Suudiler bu ölçüde üst perdeden konuşuyorsa, o dosyayı göndermek istenen sonucu pek vermemiş gibi!..
İşlerine yaramıştır da, dosya artık onlarda olduğuna göre, kendilerini güvende hissediyor olabilirler.
Ancak, asıl mesele başka:
“En üst düzeyde bir resmi ziyaret sonrasında, ziyaret edilen o ülkeden yapılan bu tür yüzüne vurulan, incitici bir açıklamaya pek kolay rastlanmıyor”.
Bu iki şeyi gösteriyor:
“1-Türkiye’nin ekonomik sefaletini cümle alem birebir biliyor.
2- O sefalete paralel izlenen zikzaklı dış politikayı kimse yutmuyor”.
Bir sayfa daha açalım.
Erdoğan’ın 2013 Temmuz’unda darbeyle işbaşına gelen Mısır’ın Devlet Başkanı Sisi için o tarihten bu yana çeşitli ortamlarda söylediği sözlerden bir kaç örnek:
“-Biz zalimlerin yanında olmayız.
-Halkın yüzde 52’sinin oyunu almış Mursi’yi ve arkadaşlarını mahkûm eden bir anti demokratla karşı karşıya gelmem, onunla aynı masaya oturmam.
-Uluslararası mahkemelerde Mısır’ın yargılanması için gereken ne varsa, yapacağız”.
Dokuz yıldır Erdoğan bunları söyler ve yaparken...
Ve...
Aniden...
Mısır ile alt düzeyde diplomatik yakınlaşma çabaları başlıyor.
O sırada Mısır Türkiye’yi dışlamış, Amerika, İsrail, ve Yunanistan ile birlikte Doğu Akdeniz’de doğalgaz çalışmaları yürütüyor.
Buna rağmen...
Muhtemelen “birilerinin ve belki Amerika’nın isteği” ile Erdoğan Mısır’a karşı yelkenleri indiriyor.
Son günlerde daha da ilgi çeken bir adım atarak...
“Türkiye’den Sisi karşıtı yayın yapan, Müslüman Kardeşler yanlısı yabancı bir TV kanalı kapatılıyor”.
Sisi’ye jest... Suudi Arabistan’a Kaşıkçı Dosyasını göndermek gibi!..
O ağır söz ve davranışlardan sonra, Erdoğan Suudi Arabistan’a çektiği 180 derecelik U dönüşünü şimdi Sisi için düşünüyor olmalı. Bakın iki gün önce:
“Mısır ile ilişkilerimizi koparmak bize bir şey kazandırmaz”.
Neden kopardın o zaman?..
Devamı var:
“İsrail ile ilgili böyle bir politikamız var, Mısır’la da böyle olması mümkün”.
Doğu Akdeniz’de araştırma yapan ülkeler grubundan dışlandıktan sonra!..
Devamı var:
“Alt düzeyde ilişkilerimiz devam ediyor. Olumlu neticeler, üst düzeyde de bu adımların atılacağı yönünde”.
Muhtemeldir ki, ‘zalim Sisi’ ile de, görüşmeye doğru gidiyor iş.
O zaman neden herkesle kavga ediyorsun?.. Kavga edip, şimdi neden görüşme yolları arıyorsun?..
Ve belki de, bir süre sonra Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile!..
Peki, neden böyle?..
Herkesin bildiği iki neden var.
Onlardan ilki döviz bunalımı, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın söylemiyle:
“Üç kuruş oradan, beş kuruş buradan para bulayım diye, kıvranıyor”.
İkinci nedeni İstanbul Ticaret Odası dün açıklıyor:
“İstanbul’da yıllık enflasyon yüzde 79.97!.. Yani yüzde 80!.. Sadece Nisan ayında İstanbul’da fiyatlar yüzde 11.36 oranında artıyor”.
11.36 oranındaki aylık artış, AKP’li bakan ve yöneticilerinin ikide bir, ‘enflasyon rekor kırıyor’ dedikleri AB ülkelerindeki yıllık enflasyonun iki katı!..
Buradaki aylık artış, bir kaç istisna ile o ülkelerdeki yıllık artışın iki katı!..
Ekonomi her yönüyle çökünce, zaten kavgayla yüklü dış politika her türlü ‘U dönüşü’ kaçınılmaz hale getiriyor.
Elin adamlarının da, burnu büyüyor, yüksek perdeden laf atmayı ihmal etmiyor.
Bugün Ramazan Bayramı ya da Şeker Bayramı...
Şeker... Tadı mı var?..
Bayram?.. Sevinci, keyfi mi var?..
Dün de, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı'ydı... Klasik bir tekrar... Coplar, gözaltılar...
Bugünkü bayramı daha da, üzücü kılan görüntüler...
Vazgeçilmez bir dilekle:
Kötü kaderimizin seçimle değişmesi umuduyla...