"Uygun gördüğü zamanda..."
Kimin uygun gördüğü zamanda?..
Seçildiği takdirde, "Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun..."
Ne olacak o zaman?..
"İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Sayın Cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacaklardır."
Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesinden sonra, Altılı Masa'nın ortak imzayla yayınlanan "Yol Haritasının" 12. maddesi bu kuralı getiriyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Altılı Masa'ya yeniden dönüşünü sağlamak amacıyla, onun üzerinde durduğu Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş'ı denkleme dahil etmenin formülü olarak, iki başkanın Cumhurbaşkanı Yardımcılığına atanması kararlaştırılıyor.
Bu formül Masa'yı oluşturan parti liderleri tarafından benimseniyor.
Ancak, atamaların "zamanlamasına" ilişkin ortaya bir görüş çıkıyor.
Öğrendiğim kadarıyla, "zamanlamayı masaya Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu" getiriyor:
"Atama ne zaman yapılacak?.."
Soruyu ortaya atan Karamollaoğlu, sorusunun yanıtını da kendisi veriyor:
"Uygun zamanda."
Peki, o "uygun zaman" ne zaman?..
Bunu belirleyecek olan kişi, seçildiği takdirde Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Ne zaman belirleyecek?..
Yine öğrenebildiğim kadarıyla, biraz zaman alacak.
Elbette, tam olarak bilemem, bizim siyasal hayatımızın olağanüstü değişimini hiç unutmadan...
"İki Büyükşehir Belediye Başkanının Cumhurbaşkanı Yardımcılığına atanması muhtemeldir ki, bu yılın sonunu bulabilir."
İmamoğlu ile Yavaş'ın Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı'na atanacağı haberi çıkar çıkmaz, daha önünü arkasını bilmeden, Saray'ın mutemet adamı Mehmet Uçum açıklamayı patlatıyor:
"Bu Anayasanın açık ihlalidir. Hukuk dışı ve abes çözüm arayışları boştur."
Haberin daha mürekkebi kurumadan Uçum'un acil açıklaması önemli bir gösterge.
"Saray'daki telaş, iktidarı kaybetme ihtimalinin artmış olmasının telaşı."
Oysa, benzer bir formülün 2019 yılında, Tayyip Erdoğan tarafından Binali Yıldırım için düşünüldüğü hatılanıyor.
2019'da Binali Yıldırım İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday. Başbakanlıkta bulunmuş Yıldırım için belediye başkanlığını Erdoğan "daha düşük bir makam" görmüş olmalı ki, o tarihte ona Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı öneriyor.
"Kendileri önerdikleri zaman Anayasaya uygun, bir sorun yok, şimdi ise, Anayasaya aykırı!.."
Yirmi yıllık AKP iktidarında sayısız kez gördüğümüz çifte standartlara bir örnek daha!..
Süleyman Demirel 1965 yılında ilk kez Başbakan olduğu zaman, gazetelerin uzun yıllar kullandıkları bir yakıştırma, bir gerçek var:
"Köyden gelen Başbakan."
Demirel Isparta'nın İslamköy'ünden gelen, önce Başbakan, sonra da Cumhurbaşkanı olan siyasi tarihimizin çok önemli kişilerinden biri.
Şimdi...
Seçilirse...
"Kılıçdaroğlu da köyden gelen bir Cumhurbaşkanı."
Kılıçdaroğlu Tunceli'nin Nazimiye ilçesi Ballıca Köyünde dünyaya geliyor, tam bir köy çocuğu.
Bunun anlamı var:
"Cumhuriyet'in erdemi!.. O Cumhuriyet ki, herkese fırsat eşitliği tanıyor, insanların yetenek, bilgi ve becerilerine göre, her kapıyı açmalarını sağlıyor."
Cumhuriyet'in erdemi ve güvencesi sayesinde bugün yüksek makamlara sahip olanlar, ne yazık ki, o erdemin pek farkında olmadan, defteri kapatıyorlar.
Dün Batı basınının dört önemli gazetesine bakıyorum.
Almanya'da yayınlanan Der Spiegel:
"Erdoğan'ı bu adam yenmek istiyor, şansı var mı?"
Fransa'da yayınlanan Le Figaro:
"Kılıçdaroğlu Türkiye'de demokratik dönüşüm için yola çıktı."
Dünyanın önemli dergi ve gazeteleri dün Kılıçdaroğlu'nun adaylığını parlak manşetlerle duyuruyor.
Sanki Cumhurbaşkanı seçilmiş gibi, değerlendirmeler.
O manşetlerin anlamı var:
"Erdoğan'dan umudunu kesmenin, Batı'ya artık yük olmasının getirdiği anlayış."
Neden yük?..
Erdoğan'ın demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden, adalet duygusundan uzaklaşmasını çağdaş ölçülere sığdıramadıklarından dolayı.
Batı medyasından gelen destek somut bir ekonomik gösterge ile bütünleşiyor.
İktidara gelirse, yeni yönetimin en ağır işlerinden biri "ekonomik enkazı" kaldırmak. Enflasyonu düşürmek, yoksulluğa son vermek, bütün ekonomik dengeleri yeniden rayına oturtmak.
AKP - MHP ortaklığının ülkemize yüklediği en ağır maliyetlerden biri şu:
"Dış borç alırken, ödenen faiz oranının yükselmesi."
Bu oran yüzde 8'ler, hatta bazen tarihte görülmeyen akıl almaz oranlara çıkıyor.
Bir risk primi var.
"Alınan kredinin (borcun) geri ödenmeme riskine karşılık, kredinin sigortalanması için kullanılan değere kredi risk primi deniyor.
Bu prim bir ülkeye duyulan güvenin göstergesi."
Son aylarda Türkiye için bu değer anormal yükseliyor, yani güven azalıyor. Türkiye aldığı borcu ne zaman öder, nasıl öder soruları arttıkça, risk pirimi artıyor.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığının açıklanmasıyla birlikte...
"Dün sabah itibariyle, o risk pirimi düşüyor, güvenin göstergesi olarak."
Kılıçdaroğlu dün partisinin grup toplantısında duygulu bir konuşma yaparken, şunu ekliyor:
"Bu kürsüden size son kez bakmak istiyorum."
CHP Genel Başkanlığını mı bırakıyor?..
Hayır.
İlan edilen "Yol Haritasının" 10. maddesi şöyle:
"Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecinin tamamlanmasıyla birlikte, mevcut Cumhurbaşkanının, var ise, siyasi parti üyeliği sona erecektir."
Yeniden parlamenter sisteme geçiş için Anayasanın değişmesi gerekiyor. Bunun zamanı seçim sonrası Meclis'te oluşacak çoğunluğa bağlı. Geçiş en az bir yıl sürebilir.
"Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu en az bir yıl daha CHP Genel Başkanı."
Buna rağmen, dün neden "bu kürsüden size son kez bakmak istiyorum" diyor?..
Seçildiği takdirde, Erdoğan gibi, her hafta parti grubuna gelip, milletvekillerine seslenmeyeceğini ilan ediyor.
Türkiye şimdilik derin bir nefes alıyor.
"Şimdilik", çünkü dereyi görmeden paçaları sıvamak yanlış.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |