Ana yolun iki tarafı polis barikatlarıyla çevrili... Barikatlar arasında kalan ana yolda motosikletli polisler bir gidiyor, bir geliyor...
Boğaziçi Üniversitesi'nin girişi polis barikatlarıyla kapalı... Birkaç yüz polis eşliğinde...
TV'lerdeki görüntülere yansıyor, "çatılarda keskin nişancılar!.."
Tanklar ve havan topları eksik!..
Olağanüstü bir durum!..
Arkası kesilmeyen telsiz konuşmaları...
Gözünüzü kapatsanız, nerede olduğunuzu bilmeseniz, sanırsınız ki, ülkenin birinde "ihtilal var!.."
Ne oluyor?..
"Tepeden inme kararla Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Melih Bulu'ya karşı öğrenci protestoları devam ediyor. Öğrencileri göz altına almak için polis üniversiteye giriyor."
159 öğrenci göz altına alınıyor, bir bölümü sonra serbest bırakılıyor.
Polisin akıl almaz müdahalesine bakınca, bir "gerekçe" var ki, evlere şenlik!..
Öğrencilerin bir bölümü üniversite dışında protesto eyleminde. Bir bölümü de, üniversitenin içinde kalıyor, çünkü polis onların dışarı çıkmasını engelliyor.
"Üniversiteye giren polis, öğrencileri 'sokağa çıkma yasağını ihlal ettikleri' gerekçesiyle göz altına alıyor!.."
O gözaltı sahneleri...
Polis üniversiteye giriyor. Girmek filan değil, üniversiteye baskın düzenliyor.
Otoriter rejimin en katı, en açık göstergelerinden biri.
O öğrencilerin nesi var, bunca şiddetle karşılaşacak?..
"Ne camları kırıyorlar, ne çimenleri eziyorlar, ellerinde kayyım rektörü istemeyen pankartların dışında hiçbir şey yok!..
Buna rağmen, hırpalanan öğrenciler..."
Olay sadece öğrencilerin protestosu değil.
Protestoyu hocalar da, sürdürüyor.
Daha önce yaptıkları gibi, sırtlarını rektörlük binasına dönerek, açıklamada bir pankart dikkat çekiyor:
"159..."
O sayı gözaltına alınan öğrencilerin sayısı.
Protesto onunla başlıyor, hocalar açıklamada "öğrencilerin derhal serbest bırakılması" çağrısında bulunuyor. Ve dünkü açıklamanın son cümlesi:
"Kabul etmiyoruz... Vazgeçmiyoruz..."
Boğaziçi Üniversitesi hocalarıyla, öğrencileriyle tepeden inme atamayı kabul etmiyor.
Boğaziçi Üniversitesi'nde hoca ve öğrenci protestoları yaklaşık bir aydır sürüyor.
Önceki gün bunun en yüksek aşaması yaşanıyor, polis üniversiteye giriyor ve çıkmak bilmiyor, öğrencileri yaka paça gözaltına alıyor.
Hocalar açıklama yapıyor.
Türkiye'de 130'u devlet, 73'ü özel, toplam 203 üniversite var.
Boğaziçi Üniversitesi'nde, her türlü ifade ve gösteri özgürlüğünü yok eden, üniversiteyi basan zihniyete karşı, geride kalan 202 üniversite nerede?..
Ü - ni - ver - si- te!..
Sanki hiçbir şey olmuyor gibi, sus pus!..
Yazıklar olsun!..
Bu arada Melih Bulu...
Tepeden atamanın üzerinden yaklaşık bir ay geçiyor, hâlâ rektörlük yapamıyor. Hiçbir öğretim üyesi, hiçbir çalışan onu kabul etmiyor. Kendisine bir rektör yardımcısı bile seçemiyor.
"Çünkü, istenmiyor!.. Çünkü, tepeden atamaya Boğaziçi Üniversitesi bir bütün olarak karşı!.."
Atandıktan sonra, hocalara ve öğrencilere, sözüm ona, şirin görünme provalarında, Melih Bulu ne anlatıyor?..
"Heavy Metal dinlermiş... Vaktiyle CHP'de görev almış... Filan..."
Yok tutmuyor!..
Onu kimse istemiyor.
Kimse istemiyor, çünkü seçilmiş rektör değil, "torpille" gelmiş, AKP'de çalışmış, partili biri.
"Torpile" çok karşı, yaklaşık bir yıl önce çıktığı bir TV programında söylediklerine bakın:
"Torpilli olmak ayrı bir şey. Birini bir yere sokuyorsunuz, benim torpil olacak bir mevkim yok en azından."
Doğru yok!.. Torpille girince ne oluyor, söz yine Melih Bulu'da:
"Torpille girilen işten zaten bir şey olmuyor. Çünkü, insanlar, siz iyi bile olsanız, 'torpille geldi', lafı sizin üzerinize yapıştığı zaman artık ondan bir türlü kurtulamıyorsunuz. Gençlerin bir yere torpille girmesinden mutlaka uzaklaşmalarını şiddetle öneririm.
Hak ederek girin bir işe.
Torpiliniz olsa bile, kullanmayın, siz kendi bileğinizin hakkıyla girin."
Melih Bulu, sen nasıl rektör oldun?..
Torpille!.. Söylediğin gibi, "hak ederek" değil, "bileğinin hakkıyla" değil!..
Kendin söylüyorsun, "torpille girilen işten bir şey olmuyor" diye...
Olmadığı da, ortada.
Hocaların, öğrencilerin, çalışanların hep birlikte istemedikleri bir kişi, o koltukta nasıl oturabilir?..
Muhtemelen ruhen epey kötü, moral bozukluğu içinde olabilir.
İstifa etmeyi bile düşünüyor olabilir.
Ama...
"Kendisini oraya atayan Tayyip Erdoğan'ın, onun istifasına izin vermesi uzak bir olasılık.
Çünkü, protestoları Erdoğan kendisine yönelik kabul ediyor. Uzlaşma, diyalog yerine, sertlikle müdahaleyi ön planda tutuyor. Kendi yönetiminin her alandaki özelliği, geri adım asla yok!.."
O zaman bu sorun nasıl çözülecek?..
Siyasi ömründe bir kez bile, belki zaman zaman dış politika hariç, o da zaman zaman, diyalog ve uzlaşmaya yanaşmayan Erdoğan'ın bu tutumu ile sorun nasıl çözülecek?..
Her ile bir üniversite açmakla övünüyor.
Ama, o üniversiteler arasında dünyadaki ilk birkaç yüz sıralamaya giren tek bir üniversite yok.
Atadığı rektörlerin 37'si ilahiyat hocası.
Ayrıca, bir bölümü eski AKP milletvekili ya da AKP'de görev almış birileri.
Boğaziçi Üniversitesi'ne yandaş birini atamanın altında ne yatıyor?..
"Hocasıyla, öğretim düzeyi ile, topluma kazandırdığı verimi ile çok ayrı bir yerde bulunan, bir elin parmağını geçmeyen üniversitelerin başında gelen Boğaziçi Üniversitesi'ni de, diğerlerine benzetmek çabası!.."
Bakın onlarca üniversitenin sesi çıkmıyor!.. Oysa, Boğaziçi tartışmanın, analizin, diyaloğun, bilimsel özerkliğin temsil edildiği temel kurumlardan biri.
Siyasal baskı ve otoriter yönetimin özelliği olarak, oradaki özgür ortamı yok etmek çabası!..
Boğaziçi Üniversitesi'nde atanmış rektör sorunu yaşanırken, Almanya'dan bir haber geliyor.
"1737'de kurulan Göttingen Georg - August Üniversitesi Rektörlüğüne Türk kökenli fizikçi bilim adamı Prof. Dr. Metin Tolan seçiliyor.
O üniversitede 1737 yılından bu yana, rektörler hep seçimle geliyor."
Dünya sıralamasında yer edinen Göttingen Üniversitesi çok ünlü. O ünü nereden geliyor?..
"- Yetiştirdiği öğrenciler arasında bilim adamları var. Oradan yetişenler arasında tam 45 bilim adamı Nobel Ödülü kazanıyor.
- Orada okuyan siyasetçiler arasında, Almanya'nın birliğini kurmuş olan Otto von Bismarck var.
- 1980'lerde Almanya Cumhurbaşkanı seçilen Richard von Weizsaecker var.
- 1990'ların sonunda Almanya Başbakanı seçilen Gerhard Schröder var.
- Orada okumuş ya da çalışmış Albert Einstein, Max Planck, Robert Oppenheimer, Max Weber, Carl Friedrich Gauss ve saymakla bitmeyecek, çeşitli dallarda dünya bilim tarihine damga vurmuş, buluşlarıyla bilimin ilerlemesine katkı sağlamış bilim adamları var.
- Ve de bizim matematikte yüz akımız, büyük bilim adamı Cahit Arf orada doktora yapıyor."
Kuruluşu üç yüz yıla yaklaşan Göttingen Georg - August Üniversitesinde rektörler iş başına üç yüz yıldır seçimle geliyor, üniversitenin dünya çapındaki başarısı göz kamaştırıyor.
Çünkü, özgür. Çünkü, sadece analiz, hep tartışma, sürekli diyalog kapıları her zaman açık.
Orada Nobel Ödülleri, burada polis baskınları!..