2,9... Üzerine çok söz söylemek mümkün ve söylenecek de...
2016 yılında Türkiye yüzde 2,9 büyüyor. Çok düşük bir büyüme hızı, hele de bazı verilerle karşılaştırıldığında...
CHP milletvekili Faik Öztrak ki, eski Hazine Müsteşarı, 2,9 ile ilgili olarak çarpıcı bulgular açıklıyor.
1946’da Türkiye çok partili demokratik parlamenter rejime geçiyor. 1946’dan 2014’e kadar, AKP tarafından kurulan dört hükümet dahil, Türkiye’yi toplam kırk yedi hükümet yönetiyor.
Kırk yedi hükümet döneminde Türkiye ekonomisi yılda ortalama yüzde 5 büyüyor.
2014’ten bu yana Türkiye’de fiilen tek adam rejimi var.
Bu son iki yılda büyüme hızı düşüyor, yüzde 3,4’te kalıyor. Yüzde 5 yerine, yüzde 3,4. Küçülen bir Türkiye.
Referanduma sunulan “Başkanlık rejiminin” daha kendisi anayasal olarak gelmeden, fiili durum ekonominin nereye gideceğinin işaretini veriyor.
2,9... Başka işaretler ve veriler de var.
2009 ekonomide küresel kriz yılı.
2,9 oranındaki büyüme hızı, küresel krizin yaşandığı 2009’dan bu yana en düşük büyüme hızı. Son sekiz yılın en düşük oranı.
Başbakan Binali Yıldırım dün Kars’ta referandum propagandası yapıyor, “yollar yaptık, hastaneler yaptık, Türkiye’yi ikiye katladık, büyüttük” diye.
İyi de, hani nerede? 2,9 bu “katlamanın doğru olmadığını” gösteriyor.
Üstelik, milli geliri olduğundan yüksek göstermek adına, milli gelir serileri değiştiriliyor, bir tür “makyaj yapılıyor serilere”, ama yine de gerçeği saklamak mümkün olmuyor.
2,9... Milli gelirin dolar cinsinden beş yıl önceki seviyenin de altına indiğini gösteriyor.
Öztrak’ın saptamalarına göre, devam edersek:
Dolar cinsinden milli gelir son üç yıldır geriliyor. 2013’te 950,4 milyar dolar olan gayri safi milli hasıla, 2016’da 856,8 milyar dolara geriliyor.
Bu 2012 yılındaki 871 milyar dolarlık milli gelirin altını işaret ediyor.
2,9... Devam edersek...
1946 ile 2014 arasında iş başına gelen kırk yedi hükümet döneminde milli gelir yılda ortalama 13,6 milyar dolar artarken, fiili tek adam yönetiminin uygulandığı 2014 ile 2016 arasında milli gelir dolar cinsinden 39 milyar dolar düşüyor.
Yani, yoksullaşıyoruz.
2,9... Devam edersek...
“Yoksullaşma” ya da “gelirin erimesi” öyle harcı alem bir söz değil.
2014’te kişi başına gelir 12 bin 112 dolar, 2016’da 10 bin 807 dolar.
Atılan “nurlu ufuklar” nutuklarının, hiç biri tutmuyor, rakamlar ortada.
Son iki yılda kişi başına kaybımız 1,305 dolar.
Bir başka veri...
2008’de kişi başına düşen gelir 10 bin 931 dolar. 2016’da 10 bin 807 dolar, sekiz yıl öncesinin altında.
Projeler tekrar tekrar tanıtılıyor, Türkiye’nin her yerinde “açılışlardan, temel atmalardan” geçilmiyor, hatta bir bakan otobüs bile açıyor, hatta bir başka bakan üç yıl önce açılan bir tesisi yeniden açıyor ve ,.9 bütün bunların propaganda uğruna yapıldığını kanıtlıyor.
2,9... Referandum için işaret fişeği gibi.
Son iki yıl fiili başkanlık dönemi. Rektör atamalarından yüksek yargıya, yargı bağımsızlığının çok ağır yara almasından temel hak ve özgürlüklerin fiilen askıya alınmasına, devletin çeşitli kademelerindeki kararların “tek adamın” iradesine bağlanmasına, komşular dahil, artık pek çok ülkeyle kavga içeren dış politikaya kadar, sosyal ilişkilerde kutuplaşma ve gerginlik ekseninde, Cumhuriyet döneminin görmediği ağır bir bunalımdan geçiyor Türkiye.
Ve şimdi buna 2,9 ekleniyor.
Bu siyasal çalkantıya, dış politika çıkmazına şimdi ekonomik darboğaz ekleniyor.
Son iki yılda yaşananların hiç biri sokaktaki yurttaş için diyelim ki, pek bir şey ifade etmiyorsa, 2,9 artık ediyor.
Çünkü, iş artık herkesin cebini, ekmeğini vurma aşamasına geliyor.
Hepsi yüzde bin geçerli siyasal gerekçelere ek olarak, sokaktaki yurttaşın referandumda kararını “HAYIR’a” yönelteceği yer burası:
2,9.