Tren Kayseri Himmetdede istasyonunda durduruluyor.
2 Nisan 1960, trende İsmet Paşa, iktidarda Demokrat Parti var.
Himmetdede Kayseri’ye kırk kilometre uzaklıkta bir ilçe. Kayseri’ye bağlı ilçelerden bir başkası Yeşilhisar.
25 Mart 1960’da Yeşilhisar’da Demokrat Partililer ile CHP’liler arasında kavga çıkıyor ve o kavga büyüyor.
Bir sonraki hafta CHP’nin Kayseri il kongresi var. İsmet Paşa kongreye katılmak için Ankara’dan trenle Kayseri’ye gitmek istiyor. Ne var ki, tren Himmetdede istasyonunda Ankara’dan gelen emirle durduruluyor. İsmet Paşa’nın Kayseri’ye girmesi engellenmek isteniyor.
Kayseri Valisi, İsmet Paşa’ya “Ankara’ya dönmesi için” ricada bulunuyor, “onun gelmesinin kentte gerilimi arttıracağını, gelirse tahrik anlamı taşıyacağını” bildiriyor.
Tren Himmetdede’de üç saat bekletiliyor, ancak üç saat sonrasında İsmet Paşa yine de Kayseri’ye gidiyor, aynı trenle.
Trenin Himmetdede’de bekletilmesi “siyasal bir emir, siyasal bir yaptırım”. İsmet Paşa’nın, genel anlamda “muhalefetin ülke çapında ulaşımını engellemek” üzere, iktidarın bir yaptırımı.
1961 Anayasası yazılırken, bu olay, anayasayı hazırlayan anayasa hukukçularını etkiliyor.
Özellikle seçim zamanlarında bu tür engellemeleri ortadan kaldırmak amacıyla anayasaya, daha da genişleterek, bir madde konuyor.
Seçimin güvenliğini ve şeffaflığını sağlamak üzere, seçimlerden üç ay önce Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlarının otomatik olarak istifa etmesi, yerlerine bağımsız isimlerin atanması ilkesi getiriliyor.
İktidarda hangi parti olursa olsun, Meclis’te tek başına çoğunluğu bulunursa bulunsun, seçim döneminde iktidarın bu üç bakanı görevinden ayrılıyor ve yerlerine bağımsız isimler getiriliyor.
1961 yılından itibaren yapılan bütün seçimlerde bu “tarafsız, bağımsız” uygulama hiç sekmeden, bir anayasa hükmü olarak hayata geçiriliyor.
Ne zamana kadar?..
2017 yılına kadar.
AKP önce 2010 yılında anayasa değişikliğine gidiyor. Getirilen maddelere bakınca, başta anayasa hukukçuları olmak üzere, sivil toplum örgütleri ve muhalefet partileri ayağa kalkıyor. Örneğin, şimdi CHP milletvekili olan anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu o tarihte her ortamda uyarıyor, değişikliğin özünü net bir biçimde dile getiriyor:
“Bu anayasa değişiklikleri ile yargının bağımsızlığı tamamen ortadan kalkıyor, demokrasiyi tasfiye etmenin önü açılıyor.”
Yüksek yargı organlarının yapısı ile Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yapısı değişiyor. Yüksek yargı ve HSYK’nın yapısındaki değişikliklerle birlikte yargı bütünüyle iktidara bağımlı hale geliyor.
Bugünlere gelirken, çok temel adımlardan biri.
Bugünkü tek adam rejiminin önünü açan yol, 2010 anayasa değişikliği.
Değişikliklerden bir başkası 1982 anayasasında yer alan bir madde. O madde 12 Eylül askeri darbesini yapanlarla ilgili. Değişikliğe göre:
“12 Eylül askeri darbesini yapanların maddi ve manevi dokunulmazlığı kalkıyor.”
Yani, darbecileri yargılamak mümkün hale geliyor.
Gerçekten de, 2010 referandumunun kabulü ile birlikte, 12 Eylül darbecilerinden hayatta kalanlar, daha sonra da, örneğin 28 Şubat darbesine karıştıkları öne sürülenler yargılanıyor.
İşte, bu madde nedeniyledir ki:
Anayasayı kabul etmek için ‘yetmez ama evet’ sloganıyla bir takım liberaller ve solcular otaya dökülüyor.
Bu takım anayasanın kabulünde önemli bir rol oynuyor, AKP’ye ciddi puan kazandırıyor.
Hazin ve “büyük yanılgı” kısa sürede sonuçlarını veriyor, bir bölüm “yetmez ama evetçi” ya işinden oluyor ya hapse atılıyor!..
Değişikliğin kabulü için “yem” olarak verilen bazı maddeler var. Örneğin, memurlara toplu sözleşme getirilmesi gibi, kağıt üstünde kalan ilkeler.
AKP, MHP’nin muhteşem katkısıyla 16 Nisan 2017 anayasa değişikliği ile son darbeyi vuruyor ve fiilen “Başkanlık rejimine” geçiliyor.
Gerçi, “yetmez ama evet” takımı uyanıyor, ama artık çok geç.
2017 değişikliğinde demokrasinin bir başka temel kuralı daha ortadan kalkıyor.
Himmetdede’de muhalefetin engellenmesi üzerine, 1961’de anayasaya konulan Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanlarının seçim döneminde değişmesi ilkesine son veriliyor.
O tarihte TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan anayasa profesörü, AKP Milletvekili Burhan Kuzu 1961 anayasasında yer alan üç bakanın seçim zamanında değişmesi ilkesini “anlamsız ve mantıksız” ilan ediyor.
İlk uygulama, geçen yıl 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde gerçekleşiyor, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları 1961’den bu yana ilk kez değişmiyor.
Şimdi seçimlerde “oy çalma, seçmen çalma” iddialarına ek olarak, Yüksek Seçim Kurulunun üyelerinin görev süresinin uzatılması ile birlikte üç bakanın yerinde oturması “seçim güvenliği ve şeffaflığı” açısından bir başka temel gölge.
Bugünlere adım adım geliyoruz.
Kılıf adım adım hazırlanıyor.