“Öğretmen...”
Yanış anlaşılmasın, “öğretmen”, kendisinin açıklaması.
Gazi Üniversitesi mezunu, 27 yıl öğretmenlik yapmış.
TV’de yarışma programına çıkıyor, soru “İzin anlamına gelen kelimenin doğru yazılışı hangisidir?”
Şıklar şöyle:
“-Müsayde,
-Müsağde,
-Müsaade,
-Müsaede”
“Öğretmenim” ki, 27 yıl öğretmenlik yapmış, düşünüyor düşünüyor, yüzde 50, yani yarı yarıya joker hakkını kullanıyor!
Yanlış iki şık eleniyor, geriye iki şık kalıyor.
“Öğretmenim” yine biraz düşündükten sonra doğruyu buluyor!..
“Müsaade.”
Bravo “öğretmenime!”
Alkışlar bizdeki eğitim faciasına!
Akşam o faciayı yaşarken, dün sabah OECD Raporu’nu görüyorum. Sözcü’den Özlem Ermiş Beyhan’ın haberine göre:
“-Türkiye son on yılda 36 OECD ülkesi içinde eğitim ve adalette en fazla güven kaybı yaşayan ülke.
-Eğitimde memnuniyet 2010 yılına göre, 35 puan geriliyor.
-Adalete güven 22 puan geriliyor.
-36 ülke arasında Türkiye eğitimde memnuniyette sonuncu. Diğer ülkeler arasında en yüksek düşüşü yaşıyor Türkiye.
-Adalete güvende ise, Türkiye en keskin düşüşün yaşandığı ülke.”
Bir ülkeyi ülke yapan, bir devleti devlet yapan en temel kurumlar arasında yer alan eğitim ve adalette gerçek bir facia yaşanıyor.
Buna rağmen...
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
OCED Raporu son on yılın özeti, “AKP’nin ülkeye verdiği ölçüsüz zararlardan birinin daha” acı kanıtı.
Yılda kaç hafta olduğunu bilmeyen sosyal bilgiler öğretmeninden, Burdur Gölü’nün hangi bölgemizde olduğunu bilmeyen “Coğrafya öğretmenine” kadar uzanan eğitim faciası, AKP iktidarının ürünü.
Bu faciada daha salgının etkisi yok. Ki o salgında, “milyonlarca öğrenci” eğitime eşit erişimde uzak kalıyor. Ya bilgisayarı yok, ya interneti yok ya da herhangi bir eksiği var.
İki yıla yakındır okul yüzü görmeyen öğrencilerin, bundan sonra nasıl eğitim alacakları, nasıl yetişecekleri ayrı bir karabasan. İlkokuldan üniversiteye kadar.
Yine de...
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
Sel baskınları arka arkaya kentleri vuruyor, insanlar ölüyor, evler yıkılıyor, ortaya milyonlarca zarar çıkıyor.
Ve bu her yıl tekrarlanıyor.
“Rant yine de insanların gözünü kör ediyor.
AKP iktidarı ülkenin tamamında yüz yıldır görülmeyen, betonlaşma şampiyonluğunu sürdürüyor.”
“Şahsım” bir yandan “dağa, bayıra, derelere ev yapmayın” diye çağrıda bulunurken, o dereler, dağlar ve bayırlar, kendisine bağlı TOKİ evleri, kendisinin izniyle açılan maden ocakları ve HES’ler ile perişan hale getiriliyor.
Yeşil alanların ranta açılması fütursuzca sürüyor.
İnsanlar ölüyor, evler yıkılıyor.
Onca doğal felakete rağmen, hâlâ HES’ler, hâlâ maden ocakları...
Çevre olağanüstü tahrip ediliyor, yok ediliyor.
İnsanlar doğayı korumak üzere gövdeleri siper ediyor, bu kez coplar, biber gazı, gözaltılar...
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
“Çevre” demişken...
“Bodrum, Gündoğan, Küçükbük Koyu...”
Her gün yüzlerce kişinin denize girdiği o koya akan bir dere var.
“O dereye atık su karışıyor, atık su, yani boklu su denize sızıyor."
O atık suyun dereye sızmasını önlemek için “bir pompa” gerek.
Alt tarafı, “bir pompa”, eni konu “bir pompa!”
Gel de, “Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne” anlat!
Defalarca başvuruluyor, her seferinde “geldik geliyoruz” oyalamaları.
“Sayın Başkan Osman Gürün:
Ben sizin seçmeniniz değilim, olsam, size oy verirdim.
Ama, bir pompayla insanların zehirlenmesini önlemediğiniz, siz ya da sizinle çalışanlar bu ihmali yaptıkları için size artık epey uzak bakıyorum.”
Alt tarafı, “bir pompa” ya, bir pompa!.. Bu kadar mı zor?..
Bok denize akıyor, insanlar orada denize giriyor.
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
Salgın...
Geçen yıl başlangıçta salgınla mücadelede, “maske dağıtımındaki beceriksizlik, sanatçılara, esnafa, dar gelirlilere yardımda olağanüstü geri kalınması, önlemlerde geç kalınması, vaka sayılarının saklanması” gibi gerçeklerle karşılaşıyoruz.
Bu belirsizlik, beceriksizlik, salgını yönetme aczi hemen hemen bir yıl sürüyor.
Aşı ile birlikte, belli bir eşik tam geride kaldı derken...
Döviz rezervlerinin dibi göründüğü için “yabancı turistlere” açılan kapı, piyasayı canlandırmak için “bayram bahanesiyle” on günlük tatil, yurt içinde hareketliliği körüklüyor.
Açılıyoruz...
Sonuç:
Vaka sayısı yirmi günde üçe katlanıyor, 4 binden 12 bine fırlıyor.
Doktorlar bas bas bağırıyor, duyan yok!
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
Tatil yörelerinde lokantalar... Otel ve motel odaları...
“Gelen hesapların maliyetlerle en ufak bir bağlantısı yok.”
Fiyatlar çıldırmış! Tuttur, tutturabildiğin kadar! İnanılmaz keyfi!
Herkes bundan şikayetçi, “kazık” alabildiğine sürüyor.
Ve fakat Turizm Bakanlığından ve de o yörelerin belediyelerinden çıt çıkmıyor, ne soran var, ne eden, “istediğin gibi kazıkla” dercesine!
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor”.
OECD Raporunda yazdığı gibi...
“Bu ülkede artık adalete erişim hemen hemen imkansız.”
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen, yıllarca hapis yatan insanlar...
Pek çok kişinin yaşamını yitirdiği “kaza” denilen “tren cinayetlerinde”, yıllardır süren davalar...
“Maden ocağı cinayetine” 301 arkadaşını veren, buna rağmen, tazminatlarını yıllardır alamayan “maden işçileri...”
Şu ya da bu gerekçeyle affedilen, az ceza alan çocuk istismarcıları, kadın katilleri...
İktidarın istemediği bir karara imza atan yargıç ve savcıların acele sürgün edilmesi...
Bir davada iktidarın istediği kararın verilmesi için bir kaç kez değiştirilen yargıçlar...
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
Ülke yolsuzluk iddiaları ile çalkalanıyor. Ne ararsan var.
Tek bir savcı çıkıp da, soruşturma açmak cesaretini gösteremiyor.
Meclis’in eli kolu zaten bağlanmış, hiç bir denetim mekanizması işlemiyor.
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”
KKTC’de bir konuşuyor, ardından Avrupa Birliği, Amerika ve Birleşmiş Milletler, hepsinden protesto yağıyor.
Doğu Akdeniz’e bir araştırma gemisi gönderiyor, Amerika ve Avrupa Birliği dahil, Akdeniz ülkelerinden protesto yağıyor.
Buna karşılık, burnumuzun dibindeki Ege Adaları silahlanıyor, Ankara’dan çıt yok.
Tek bir dostumuz kalmıyor, yapayalnız bir ülkeye dönüşüyor koca Türkiye.
Pek çok konuda “aldatıldık, ihanet ettik” ve gerçeklerle zerre kadar ilgisi olmayan “nurlu ufuklar” masalları...
“Sanki hiç bir şey olmamış gibi, her şey normal karşılanıyor, hayat bu facia zinciri içinde devam ediyor.”