1-Alaçatı’da çıkardığı kavga sonrasında düzenlediği basın toplantısında, daha beş gün önce, “bu olayın milli takımla ilgisi yok, bu ailevi meseledir” diyor.
Yani, milli takımla bağlantılı bir sorun yok.
2-Daha önceki gün genç milli takımların başına Tolunay Kafkas’ı getiriyor.
Kendisinin yaptığı bir atama, daha yeni.
3-Daha bir hafta önce kendisinin yardımcılığına Mehmet Özdilek’i getiriyor.
Kendisinin yaptığı bir atama, daha yeni.
4-Değil Türkiye’de, dünyadaki teknik direktörler arasında en iyi para alanlar arasında ilk sıralarda geliyor. Değil Türkiye, dünya ölçülerinde bile, dudak ısırtan ücret.
Dolayısıyla:
Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in istifa ettiğine inanmıyorum. Muhtemelen “daha yüksek bir iradenin isteği” sonucunda Terim ayrılmak zorunda bırakılıyor.
İstifa edecek bir adam, kendisini aklamak için basın toplantısı düzenlemez ve Alaçatı’daki kavganın “milli takımla ilgisi yok” demez.
İstifa edecek bir adam, son bir kaç gün içinde kendisine yardımcı atamaz.
İstifa edecek bir adam, her şeye rağmen, yılda 3.5 milyon Euro’ya, aylık hemen hemen bir milyon liraya bir anda sırtını dönmez.
Aldığı yıllık ücretle bağlantılı bir hatırlatmanın tam sırası.
Galiba iki yıl önce, bir milletvekili Meclis’te “Terim’in aldığı aylığın yıllık 3.5 milyon Avro olmasını” eleştiriyor ve dönemin Spor Bakanına soru yöneltiyor.
Daha Bakan yanıt vermeden, Terim her zamanki gibi, herkesin tüylerini diken diken çıkışlarından birinde gecikmiyor:
“Meclis’te 550 milletvekili var, ama bir tane teknik direktör var”.
Her zaman kavgacı, her zaman egosu şişmiş.
“Her zaman kavgacı”, gelişigüzel söylenmiş bir söz değil.
Örneğin, dokuz on yıl önce spor yazarı Osman Tamburacı Terim’i eleştiren bir yazı yazıyor.
Terim acele telefonda, “Tamburacı’ya galiz küfürlerin” bini bir para.
Tamburacı’nın yanında o sırada meslektaşları var, telefonun sesini açıyor, küfürleri herkes duyuyor. Ne o? Terim’i eleştirmiş!..
Elbette Tamburacı Terim’i mahkemeye veriyor ve davayı kazanıyor.
Hiç bir zaman burnundan kıl aldırmıyor ya...
Yaklaşık yirmi yıl önce...
O tarihte NTV’de haftada bir sohbet programı yapıyorum.
Yılın sonunda, o yılın kendi dalında başarılı isimlerini bir programda bir araya getiriyorum. Sanat dalında Yekta Kara, sinemada Şener Şen, edebiyatta Ahmet Altan, TV dizilerinde Levent Kırca ve sporda Fatih Terim.
Program tam bir edebiyat ve sanat şölenine dönüşüyor, ünlü operalardan, filmlerden, romanlardan alıntılar, öyküler, biyografiler, anılar birbirini izliyor.
Söz sırası Terim’e geldiğinde, alı al, moru mor, kan ter içinde kalıyor, o dört ustanın yanında kendini fena hissediyor. Kelimeler boğazında düğümleniyor sanki.
Şişmiş egodan eser kalmıyor.
Alaçatı’da yumruklaştığı Selahattin Aydoğdu’nun bir sözü var:
“Herkesi milli takımdan soğuttu, pek çok kişi sırf Terim yüzünden, milli takımı desteklemez oldu”.
Neden böyle bir tespit?
Çünkü, hep kavga, hep sorun, hep gerilim, önüne gelen herkesle.
Üstelik o ücrete, o afra tafraya rağmen, milli takımımız 2016 Avrupa Şampiyonasına gidemiyor. Yani, başarısız.
2018 Dünya Kupası finallerine gitme şansımız ise, şu anda pek öyle çantada keklik görünmüyor. Yani, orada da bir başarıdan söz etmek güç.
İspanya’nın teknik direktörü Del Bosque, adam Avrupa ve Dünya Kupasını kazanıyor. Hiç bir yerde, onun herhangi bir olayına, bir kavgasına, toplumu rahatsız eden haline rastlayan, duyan var mı?
Almanya’nın teknik direktörü Löw, adam Dünya Kupası, Avrupa Kupası kazanıyor. Hiç bir yerde, onun herhangi bir olayına, kavgasına, toplumu rahatsız eden haline rastlayan, duyan var mı?
Brezilya’nın eski teknik direktörü Scolari...
İtalya’nın teknik direktörü Conte...
İngiltere’nin Hodgson...
Çin’in, Japonya’nın, bilmem nerenin teknik direktörleri...
Hangisi kendi toplumunu rahatsız ediyor?
Yok ama, gelsin Fatih Terim.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) bugün aciz ve güçsüz. TFF’nin iradesi Terim’i istifaya davet etmeye yetmez. Öyle bir gücü yok TFF’nin.
Zaten TFF’den gelen açıklama iyi okunduğunda, satır aralarında gerçeği görmek mümkün.
Milli takımda sürekli yaşanan gerilim, yok prim, yok bir futbolcunun ana avrat küfürleri, bütün bu skandalların, kabadayılıkların bir faturası olması gerek.
O faturayı, tahmin ediyorum, “yukarılardan bir yerlerden esen sert rüzgarlar” kesiyor.
Kendisinin bıraktığını hiç sanmıyorum.
Türkiye bundan böyle bir bütün halinde, milli takımın arkasında artık. Alacağı sonuçlar ne olursa, olsun.