Ortalarda “sosyal demokrat” diye dolaşan, hatta bir adım ilerisi “Nadir Nadi, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’dan” söz ederek, Cumhuriyet Gazetesi ile bağını anlatmaya çabalayan biri var ya...
Hani, şu aklı hırsından beş karış yukarıdaki Mustafa Balbay...
Cumhuriyet Gazetesi’ndeki meslektaşlarımız, arkadaşlarımızdan bazıları dün yeniden hapse giriyor. Haklarında verilen cezalar beş yıldan az olduğu ve bu cezaları istinaf mahkemesi onayladığı için yedi ay ile bir buçuk yıl arasında değişen cezaları nedeniyle yeniden hapishane...
Bu olay üzerine Cumhuriyet Gazetesi’nin eski CEO’su Akın Atalay ki, kendisi de bir ara hapis yatıyor, ceza alıyor ve fakat beş yıldan fazla ceza aldığı için mahkemenin kararı şu anda Yargıtay’da...
Akın Atalay dün bir tweet dizisi atıyor. Yaşananları ve bugün gelinen aşamayı çok net özetleyen tweet dizisi...
Ben bugün o tweetlerden yararlanıyorum.
Akın Atalay o meslektaşlarımızın hapse girmesinin arkasındaki iki ismi işaret ediyor, biri Mustafa Balbay, diğeri şu andaki Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun.
Balbay CHP eski milletvekili, Coşkun CHP eski milletvekili ve hatta Bakan.
Şu hale bakın!..
Cumhuriyet Gazetesi’nde eskiden çalışan ve yönetimde pay sahibi olan meslektaşlarımızla ilgili akıl almaz macera Cumhuriyet Vakfı Genel Kurul toplantısı ile başlıyor.
O arada Mustafa Balbay gazeteden uzaklaştırılıyor. Alev Coşkun da yönetimde değil.
İşte, dün yeniden hapse giren ve şu anda Yargıtay’da dosyaları bekleyen diğer meslektaşlarımızla ilgili “kırılma anı” burada.
Mustaya Balbay’ın attığı bir tweet ve yandaş gazetelerden Bugün’e verdiği bir röportaj ki, o sözleri Bugün manşetten yayınlıyor.
“Sosyal demokrat” Balbay yandaş Bugün gazetesine verdiği demeçte:
“Beni FETÖ kovdurdu.”
Cumhuriyet Gazetesi yönetiminin FETÖ ile bağlantısı olduğunu iddia eden sözler.
Cumhuriyet yöneticileri tutuklandıklarında, savcı esas hakkındaki mütalaasında Balbay’ın attığı bir tweeti kanıt olarak gösteriyor. Akın Atalay dün savcının o satırlarını aktarıyor:
“4 Şubat 2016 tarihinde Mustafa Balbay Twitter hesabından, ‘Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekilinin yazı yazması yasak’ şeklindeki paylaşımda bulunarak, Cumhuriyet Gazetesi’nde yaşananların ve sanıkların amaç ve kasıtlarını ortaya koyarak, suçun somut ve açık bir delil olduğu...”
Savcı Balbay’ın sözlerini iddianamede “kanıt” olarak gösteriyor.
Akın Atalay dün attığı tweet dizisinde Alev Coşkun’a da yer veriyor.
Cumhuriyet Vakfı genel kurulundan sonra Cumhurbaşkanlığına bir ihbar mektubu gönderiliyor, mektubun başlığı şu:
“Cumhuriyet Gazetesinin F Örgütüne Geçmesi.”
Mektupta vakfın genel kurulunun usulsüz olduğu anlatılırken, gazetenin “F Gurubu yapı ve HDP ile organik bağı olduğu” öne sürülüyor.
İşte, Cumhuriyet Davası ve meslektaşlarımızın tutuklanması böyle başlıyor.
Olaya el konuyor, vakıf genel kurulu tekrarlanıyor, Alev Coşkun ve gazete içindeki bir ekip birlikte davranarak, gazete yöneticilerini uzaklaştırıyor, kendileri yönetime geliyor, Balbay da o çok muhteşem yazılarına dönüyor.
Akın Atalay dün attığı tweet dizisine şunu ekliyor:
“Akın Atalay duruşmalarda Cumhurbaşkanlığına gönderilen bu mektubun arkasında Alev Coşkun’un olduğunu belgelerle ortaya koymuştur. Emniyete verdiği gazete kupürlerindeki el yazıları ve notları, Cumhurbaşkanlığına gönderilen kupürlerdeki el yazısı ve notları birebir örtüşüyordu”.
Bütün bu yaşananları bugün geldiğimiz nokta açısından bir kez daha özetlemek gerekiyor, onun için Akın Atalay’ın attığı tweetler bugünü aydınlatması açısından belge niteliğinde.
Mahkeme Cumhuriyet’te çalışmış yedi kişi hakkında beş yıldan daha az hapis cezası veriyor. İstinaf Mahkemesi cezaları onaylıyor. Hapisten tahliye olmuş o gazeteciler önceki gün yeniden hapse giriyor!..
Türkiye’deki adalet ve hukuk sistemi bir kez daha iflas ediyor. Vicdanlar bir kez daha kanıyor.
Güray Öz, Önder Çelik, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Güngör bir yıl 23 gün daha, Bülent Utku bir yıl yedi ay 20 gün daha, Emre İper 7 ay 14 gün daha hapis yatacak.
Cezaları onaylayan İstinaf Mahkemesi... Nedir o mahkemeler?.. Şöyle:
“Yargıdaki yükü azaltmak amacıyla ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların hem olay hem hukuki yönden üst dereceli mahkeme tarafından denetlenmesi, ilk dereceli mahkeme ile Yargıtay arasında oluşturulan ikinci bir denetim mekanizmasıdır”.
İlk mahkemenin verdiği beş yıldan az cezalara “temyiz” anlamında İstinaf Mahkemeleri bakıyor.
Dünyanın her yerinde var bu tip mahkemeler. Ama, bizde biraz günümüze uygun işliyor.
Mahkeme tam karar verecek, bir de bakıyorsunuz, yargıç aniden değişiyor!..
Bu da işin ayrı yönü.
Hukuk ve adalet nerede bugün, bağımsız yargı nerede, artık gün gibi ortada.
Olayın acı yönü, bir süre önce hapisten çıkmış gazetecilerin, hem de Cumhuriyet’te, hem de FETÖ bağlantısı iddiasıyla ceza almaları üzerine yeniden hapse girmeleri...
Sen Alev Coşkun!.. Memnun musun şimdi?.. İyi oldu mu şimdi?..
Sen Mustafa Balbay!.. Memnun musun şimdi?.. İyi oldu mu şimdi?..
“Vicdanınız rahat mı?” diye, sormaya gerek görmüyorum.
Aynı soruyu Cumhuriyet Vakfı’ndaki yöneticilerden ve bir zamanlar çok iyi tanıdığım, yıllarca birlikte çalıştığım Şükran Soner’e de sormaya gerek görmüyorum. Ona bir başka sorum var.
Önceki gün Cumhuriyet’te yıllarca birlikte çalıştığı “arkadaşları” hapse girerken, hemen aynı saatlerde Şükran AKİT TV’de bir programa katılıyor.
Hani, şu AKİT TV...
Geçenlerde Cumhuriyet’in bir manşeti üzerine, Cumhuriyet’e “sizin gibileri katletmek mübahtır” diyen birinin program sunduğu AKİT TV...
Şükran’a şunu sormak istiyorum:
“Şükran yaaa, sizlere ‘katli mübahtır’ diyen, o TV’ye, hem de tam eski arkadaşların hapse girerken çıkmaktan hiç sıkılmadın mı?..”
Hayata bak!... Ne biçim devam ediyor... İbret dolu!..