Hiç sekmiyor, o konuşuyor, iki gün sonra yargı gereğini yerine getiriyor.
Malum, ülkenin en büyük sorunu şu anda "şarkıcı Gülşen!.."
Söylediği ve özür dilediği bir cümle üzerine tutuklanıyor, toplumdan yükselen tepki karşısında üç gün sonra, evinde kalması koşuluyla, tahliye ediliyor.
Ama, tahliyesinden iki gün geçmeden...
Tayyip Erdoğan sazı eline alıyor:
"Son günlerde milletimizin en büyük gücü olan kardeşliğe yönelik provokasyonların ibadethanelerimizi ve imam hatiplerimizi hedef alacak şekilde çok ciddi boyutlara ulaştığını görüyorum. Milletimizin mukaddes değerlerine dil uzatanlar, kutsallarına hakaret edenler hukuk önünde hesap vermekten paçalarını kurtaramayacaklardır."
Bu sözlerinin üstünden 24 saat geçiyor, geçmiyor, Gülşen hakkında iddianame hazırlanıyor:
"Üç yıla kadar hapis istemi!.."
Sonra da, yargı bağımsızdır, Türkiye demokratik bir ülkedir masalları!..
"İfade özgürlüğü" AKP ile birlikte, hele de 'tek adam rejiminde' bininci, on bininci kez daha ayaklar altına alınıyor.
Öyle ayaklar altına alınıyor ki...
"Adli yılın açılış töreninde bile..."
Yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, düşünce özgürlüğü gibi, hukukun çok temel kavramlarının atılan nutuklarda havada uçuştuğu bir törende bile...
"Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan'ın konuşması sansür ediliyor, yayın dışı bırakılıyor."
Hâle bakın!..
Adli yıl açılış töreninde Barolar Birliği Başkanı'na sansür!..
Bu yıl "adli yılın" nasıl geçeceği, açılış töreninden belli oluyor.
"İfade özgürlüğü" yine ayaklar altında.
"İfade özgürlüğü" açısından Türkiye verimli bir haftayı geride bırakıyor!..
Son zamanlara kadar hiçbir görüşüne katılmadığım, koyu İslamcı gazeteci...
"Abdurrahman Dilipak yaklaşık otuz yıldır yazdığı Yeni Akit'ten ayrılmak zorunda bırakılıyor."
Son aylarda Dilipak çeşitli konularda AKP'yi eleştiriyor. AKP içinde yer alan pek çok yönetici, pek çok milletvekili, pek çok parti üyesinden, eminim onların hepsinden dini çok daha iyi bilen, onlardan çok daha fazla siyasal İslama bağlı olan Dilipak AKP tarafından dışlanıyor.
Çünkü, hem Akit TV'deki programlarında, hem gazetedeki yazılarında yolsuzluk iddialarını, sosyal huzursuzluğu, ekonomik krizi, hukuksuzluğu eleştirmeye başlıyor.
"Eh... Bu kadarı da, fazla!.. Dilipak'ın dilini kesmek gerek!.."
AKP artık öyle hâle geliyor ki...
Kendi öz evlatlarının üzerine çizgi çekiyor.
En küçük bir "ifade özgürlüğüne" tahammül yok!..
Dilipak'ın uzaklaştırılmasını aynı yerde çalışan arkadaşları acaba nasıl karşılıyor?..
Ve huzurlarınızda bir "universitas."
Latince universitas, bizim bildiğimiz üniversite. Kökü Milattan Önce 4. yüzyıla kadar iniyor.
Orta Çağ'da prensler, loncalar ve bulunduğu kasabalar tarafından hakları tüzüklerle güvence altına alınan, toplu yasal haklara sahip öğrenci ve öğretmen dernekleri zamanla "üniversite" adını alıyor.
Özgür düşünce, analitik düşünce, sadece gerçeği arayan, kimseye boyun eğmeyen, evrensel hukuk kurallarını, temel hak ve özgürlükleri titizlikle koruyan bilimsel kurumlar...
Üniversiteler...
O üniversitelerden biri de, Eskişehir Üniversitesi.
Gezi protestoları sırasında Eskişehir'de 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz da bir yürüyüşe katılıyor. Yürüyüşe müdahale eden polis ve karşı gruplar tarafından darp edilerek öldürülüyor.
Eskişehir Üniversitesi öğrencilerinden Cebrail Padak Mart 2018'de üzerinde Ali İsmail Korkmaz'ın fotoğrafı bulunan bir afiş asıyor, afişte şu yazılı:
"İyi ki doğdun Ali İsmail Korkmaz, düşlerindeki özgür dünyayı biz kuracağız."
Ne var bu afişte?..
Ne hakaret, ne şiddete teşvik, ne bir suç, ne bir şey, ne var bunda, ne?..
Yoook öyle!..
Kökü Milattan önce 4. yüzyıla kadar inen, Orta Çağ'da ki, en bağnaz çağ, o dönemde bile, özgürlüğün güvencesi olan, sonradan üniversite adını alacak olan derneklerde bile böyle bir yaptırım yok.
"Üniversite yönetimi astığı o afiş nedeniyle, öğrencisi Cebrail Padak'a disiplin soruşturması açıyor, ardından uyarı cezası veriyor."
Aklınız almaz ama, böyle!..
Ne var bu cümlede ya, ne?..
Cebrail Padak cezaya itiraz ediyor. Eskişehir 2. İdare Mahkemesi uyarı cezasını iptal ediyor.
Yoook, öyle!..
Üniversite yönetimi iptal kararına itiraz ediyor, yani cezada ısrar ediyor.
Dava Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi'ne gidiyor, mahkeme üniversiteyi haklı buluyor!..
İyi mi?..
Padak bu kez Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuruyor. Gerekçesi yeni yayımlanan kararında AYM, nasıl olduysa:
"Üniversitenin verdiği uyarı cezası ifade özgürlüğünün ihlalidir."
AYM gerekçeli kararında, 'bilim yuvası, düşünce ve ifade özgürlüğünün kalesi' olması gereken üniversiteye demokrasi dersi veriyor:
'Afiş üniversite yerleşkesine asılmıştır.
(...)Üniversite yerleşkesinde ifade özgürlüğü ortamının oluşturulması zaruridir. Ceza infaz kurumu, karakol veya örgün eğitim yeri olmayan üniversitelerde ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin istisnai olması esastır.
Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak görülen akademide öğrenciler dahil, herkesin düşüncesini serbestçe açıklaması normaldir'.
Ceza veren üniversite yönetimi bu gerekçeyi "afiş" haline getirip, duvarlarına asar mı?..
Adli yılın açılış töreninden medyaya, bir sanatçıdan üniversitelere kadar her kurumda yerle bir olan "İfade özgürlüğü ve demokraside" gelinen durum dış dünyanın dikkatinden kaçmıyor.
İsveç Göteborg Üniversitesi V - Dem Enstitüsü'nün her yıl yayımladığı "2022 Demokrasi Raporu"
Türkiye'de kaybolan demokrasiyi gözler önüne seriyor:
"- Türkiye son bir yılda en çok otoriterleşen beş ülkeden biri.
- Zehirli bir kutuplaşma içinde.
- Demokrasi endeksinde 179 ülke arasında 147. sıraya kadar düşüyor.
- Kamerun, İran, Cibuti, Sudan, Mısır, Bangladeş, Myanmar bile Türkiye'den daha demokratik ülkeler sıralamasında."
Son yıllarda hangi uluslararası kuruluş demokrasi çalışması yapsa, Türkiye sürekli ivme kaybediyor.
Neden kaybediyor?..
Dün yandaş gazetelere bakıyorum ve gerçekten inanamıyorum.
"Elektrik ve doğalgaza önceki gün yapılan yüzde 20, yüzde 50 oranındaki zam haberlerine ilişkin tek satır yok!..
Pes!..
Birinci sayfalarını geçin, iç sayfalarında bile yok!.."
Olmasın!..
Halkın bir bölümü zamları diğer haber kaynaklarından, bir bölümü de yaşayarak öğreniyor.
"Enerji fiyatları 2021 yılının ikinci yarısında Türkiye'de yüzde 143 artıyor, Erdoğan'ın 'onlarda da kriz var' dediği Avrupa ülkelerindeki enerji fiyat artışı ortalama yüzde 35.
Son iki yılda, Ekim 2020'den bu yana doğalgaz zammı bizde yüzde 164.1'e ulaşıyor.
Elektrik fiyatlarında Avrupa Birliği ülkeleri arasında en pahalı ülke Kosova, ikinci Türkiye."
Ya Türk Lirası'nın değeri?..
"2021 yılında TL dolar karşısında yüzde 80 değer kaybediyor.
Bu yılın ilk yedi ayında değer kaybı yüzde 35."
Ekonominin böylesine derin bir kriz yaşadığı bir ülkede, demokrasinin de ağır bir krize düşmesi, başta "ifade ve düşünce özgürlüğü" olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin her gün ağır yara alması, birbirini tamamlıyor.
'Universitas' dahil.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |