Yandaş medya bile ayağa kalkmış, manşet atıyor:
“Sınırları kim koruyacak?” (Yeni Şafak manşeti, 27 Mayıs 2019).
İstanbul seçimleri, iftar törenleri arasında Meclis’in Milli Savunma Bakanlığı Komisyonu yeni bir Askerlik Yasası kabul ediyor.
Bu yasa, AKP’nin on yedi yıllık iktidarında Anayasa değişikliklerinden ve “Tek Adam Rejiminden” sonra, en radikal, en çarpıcı, en tehlikeli adımların başında yer alıyor. Yeni yasa özünde:
1-Orduyu zayıflatıyor,
2-Askerlik çağına gelmiş olanlar arasında eşitlik ilkesini bozuyor,
2-Cumhurbaşkanına yeniden olağanüstü yetkiler veriyor.
Halen uygulanmakta olan Askerlik Yasası 1927 tarihini taşıyor.
Haziran 1927’de kabul edilen 114 maddelik yasada bugüne kadar yapılan değişiklikler sadece askerlik süreleri, bedelli askerlik, yedek subaylık ve erlikle ilgili günün koşullarına göre eklenen maddelerle sınırlı kalıyor.
1927 tarihli yasa Cumhuriyet’in en temel ve bugüne kadar hiç değiştirilmemiş olan yasalarından biri.
Şimdi “askerlik yapısı, mantığı, işlerliği, amacı” bütünüyle değiştiriliyor, bütünüyle orduya zarar veren bir hale geliyor.
Yeni yasada askerlik süresi er ve erbaşlar için altı aya, yedek subaylar için bir yıla indiriliyor. Burada da bir “Cumhurbaşkanı maddesi” var.
Askerlik süresini iki katına çıkarmaya ya da yarıya indirilmesine Cumhurbaşkanı karar veriyor.
Meclis değil, Cumhurbaşkanı.
Meclis yine dışlanıyor, “Tek Adam Rejimine” yeni bir takviye daha.
Yeni yasanın başka bir temel maddesi tam kaygı verici türde.
Silah altında şu anda generali, amirali, subayı, yedek subayı, astsubayı, uzman erbaşı ve eri ile birlikte 465 bin asker var.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, hali hazırdaki askerin dörtte üçü terhis ediliyor.
Bu adımın doğal sonucu olarak, yandaş medya dahil, her kesimden kaygı verici soru yükseliyor:
“Sınırları kim koruyacak?..”
Askerin dörtte üçünü bir anda terhis etmek, sanki savaşta yenildikten sonra, yabancı ülkelerle imzalanan anlaşma gibi.
Askerlerin dörtte üçü terhis edildiğinde, “içerde ve dışarıya karşı güvenlik nasıl sağlanacak” sorusu askıda kalıyor. Çünkü, asker sayısı seksen bile düşüyor.
Orta Doğu fokur fokur kaynarken, Doğu Akdeniz’de Türkiye dışlanmışken, iç ve dış terör her an başımızda iken, askerin dörtte üçünü bir anda terhis etmek, orduyu zayıflatmak hangi akla hizmet?..
Yeni sistemde “bedelli askerlik kalıcı” hale geliyor. Bunun Türkçesi şu:
“Parası olan askerlik yapmayacak, parası olmayan, yoksul gençler askerlik yapacak”.
Hemen altını çizmek gerek:
Bu madde Anayasanın 72. maddesine aykırı.
Ne zaman, nasıl karar vereceği artık belli olmayan bugünkü Anayasa Mahkemesi bile bu maddeyi iptal eder. 72. madde tek ve kısa bir cümle:
“Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir”.
Bedelli askerliğin arada bir uygulanan sistemden çıkarılıp, kalıcı hale getirilmesi Anayasaya ters düşüyor.
Ne gam!..
İlk kez mi Anayasa ile çelişiyor bugünkü rejim?..
Yasanın en dikkat çeken, en kaygı uyandıran, en fazla soruların sorulduğu maddesi 45. maddesi, o şöyle:
“Barışta, olağanüstü hal ve seferberlik hallerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan, Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler, Cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur”.
Bu maddeye ilişkin sorular arka arkaya:
-Kim bu “gönüllüler”?..
-Neye göre, “gönüllü?.. Tanımı ne “gönüllü” olmanın?..
-“Gerekli görülen sahalar” nereleri?..
-“Özel olarak görevlendirmek” ne demek?..
-“Hangi şartlara uyarlarsa” askerlikten muaf tutulacakar?..
Cumhurbaşkanına böyle bir yetki neden veriliyor?.. Hangi amaçla?..
Emekli tümgeneral Ahmet Yavuz’un değerlendirmesi kaygı verici:
“Bu maddeyi iyi niyetli yorumlayamayız. Savaş haliyle sınırlı bırakılsaydı, saygı duyardım. Ama, ne iş yaptığı belli olmayan kişilerin bir kişinin kararıyla askerlikten muaf tutulması kabul edilemez. Demokratik bir ülkenin böyle bir yasası olamaz. Sadece savaş şartları için böyle bir hüküm konulabilir. Fakat normal zamanları da kapsayan böyle bir yasa olmaz. Çok yanlış ve tehlikeli bir madde”.
Partili Cumhurbaşkanına “özel bir yapı” kazandırabilecek bir adım. Ahmet Yavuz ile birlikte, emekli generallerin çoğunluğunun yeni yasanın özellikle üzerinde durduğu bir kaç maddeden biri de, Cumhurbaşkanına tanınan bu yetki.
Döne dolaşa aynı soru:
Neden böyle bir yetki?.. Neden?..
Kaldı ki, yine Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı.
Orduyu zayıflatan, askerlik çağındaki gençler arasında Anayasaya aykırı ayrım yapan, tek bir kişiye yeniden olağanüstü yetkiler veren böyle bir yasayı kimler hazırlıyor?.. Hangi amaçla?.. Neye hizmet?..
Çok garip!..
Daha da garip olan, kışlalara neredeyse kilit vuracak, ordunun gücünü zayıflatacak olan bu yasa hazırlanırken Milli Savunma Bakanı kim?..
Ömrü askerlikte geçmiş, hatta Genelkurmay Başkanlığı yapmış emekli bir orgeneral, Hulusi Akar!..
Akar hiç mi üzerinde düşünmüyor bu yasanın?..
Kendi mesleğine kilit vuran, onun çok ötesinde ülke güvenliğini tehlikeye atan bir yasayı gönül rahatlığı ile nasıl kabul ediyor?..
Bunu meslektaşlarına hiç mi danışmıyor?..
Bu yasanın pek çok maddesi bugünkü Anayasa Mahkemesinden bile döner!..
Ya dönmez ise?..
Eyvah!..