Cumhuriyet'i kuranlar, yeni bir devleti ayağa kaldıranlar en çok neden korkuyor?..
"Borçlanmaktan."
Çünkü, bu konuda çok acı bir deneyimleri var.
Cumhuriyet'i ve yeni bir devleti kuruyorlar, çok güzel ama, başlarında olağanüstü bir dert var:
"Osmanlı'dan kalan devlet borçlarını ödemek zorunda kalıyorlar."
Osmanlılar ilk borcu 1856 yılında alıyor. Sonra yeniden ve yeniden borçlanıyor, üstüne kapitülasyon borçları ekleniyor.
"Ve o borçların ödenmesi ancak 1954 yılında sona eriyor.
1856... 1954...
Osmanlı'dan kalan borçların ödenmesi tam yüz yıl sürüyor!.. Yüz yıl!..
Türkiye Cumhuriyeti o borçları üstlenmek ve ödemek zorunda kalıyor."
1954 yılında Osmanlı borçlarının ödenmesi bitiyor ancak, Demokrat Parti iktidarı ile birlikte, dış borçlanma yeniden hızlanıyor.
Günümüzde AKP iktidarı çok ve çok borçlanıyor. Borçlanma günümüzde biçim değiştiriyor. Doğrudan devletlere değil, daha çok yabancı bankalara ve şirketlere borçlanılıyor.
"Belli yatırımlar karşılığında, Türkiye o yatırımı yapan çok uluslu firmalara borçlanıyor."
Firmalar borçlarının ödenmesini garanti altına almak amacıyla, yeni yöntemler geliştiriyor.
"Uluslararası tahkim" bunun son örneği.
Borç anlaşmaları, o tahkimin kurallarına göre imzalanıyor.
"Ve o imza ülkeleri, çok uluslu şirketlerin, bankaların karşısında kıskıvrak bağlıyor."
Öyle ki:
"Çok uluslu şirketler, bankalar egemen, devletler onlara bağımlı!.."
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kanal İstanbul için "yatırım yapan şirketlerin parasını ödemeyiz" deyince, ona diğer muhalefet partileri de katılınca, Tayyip Erdoğan küplere biniyor ya:
"Uluslararası tahkim yoluyla o paraları söke söke alırlar."
Aslında bu bir itiraf!..
Ülkenin, çok uluslu şirketler ya da bankalar karşısında "nasıl bağımlı hale geldiğinin" itirafı.
Ve daha da acı olan:
"Tayyip Erdoğan, ‘söke söke alırlar' diyerek, çok uluslu şirket ya da bankaların yanında yer alıyor."
Erdoğan'ın sözünü ettiği "Uluslararası Tahkim" nedir?..
Tahkim, sözcük olarak, "hakemden" türemiş bir kavram, "hakem tayin etmek" anlamına geliyor.
Uluslararası uyuşmazlıkların çözüldüğü yer. Burası klasik anlamda mahkeme değil, yargılama filan yapılmıyor.
"Anlaşmazlık durumunda kendi alanlarında son derece uzman kişilerin hakemliğine başvuruluyor. Tahkime başvurulması için ortada ‘tahkim sözleşmesinin' bulunması gerekiyor. Ticari ya da yatırım sözleşmeleri yapılırken, ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklar için taraflar çözümün mahkeme yoluyla değil, tahkim yöntemiyle gerçekleşmesinde anlaşıyor."
Burada geçerli ve bağlayıcı kural şu:
"Taraflar, hakemlerin vereceği karara uymaya söz veriyor ve bu söz bağlayıcı."
Bağlayıcı, yani koca bir devletin iradesi artık o sözleşmeye bağlı.
Bu bağlayıcılıktan yola çıkarak...
Çok uluslu şirketler ve bankalar verdikleri kredi karşılığında mutlaka "Uluslararası Tahkim" şartını getirmek istiyor.
"Ülkeyi yönetmek ve fakat aynı anda çok uluslu şirketlerin yatırımları ve banka kredileri için uluslararası tahkime gitmeden, o kredileri alabilmekten geçiyor."
İmza atıldığında, artık senin iraden o yabancı uzmanların, "hakemlerin" eline geçmiş oluyor.
Yani:
"Bağımsızlığın elinden gitmiş oluyor."
Erdoğan'ın "söke söke alırlar" dediği bu.
İmzayı basmış, irade artık başkalarının elinde.
Yolları, köprüleri, havaalanlarını yapan yerli şirketler de uyanık.
Onlar da, "alacaklarını ya da verilen garantilerin, örneğin geçiş garantisi gibi garantilerin" ödenmesi için sözleşmelerini uluslararası tahkim üzerinden imzalıyor.
Bir gerçek var:
"Türkiye Tayyip Erdoğan döneminde öyle imzalar atıyor ki, uluslararası tahkimden o borçları kurtarmak epey güç."
Güç ama, bir başka gerçek daha var.
"O güçlüğe rağmen, paranın ödenmemesi için bir açık kapı bulunuyor.
İhale şeffaf değilse...
İhaleye fesat karıştırıldığı kanıtlanırsa...
Yani, Kanal İstanbul ihalesinde yolsuzluklar saptanırsa...
‘Söke söke' almaları epey güçleşir."
Bu teknik bir sorun ve gelecek iktidar o teknik soruna çare bulmak zorunda.
Türkiye'nin dış borcu 1 Ocak 2021 itibariyle, 450 milyar dolar.
Bir yandan, o dış borçlar, diğer yandan uluslararası tahkim üzerinden yapılan anlaşmalarla gelen borç yükü ki, tam miktarı bilinmiyor...
Türkiye, AKP iktidarıyla birlikte çok ağır bir borç yükü altına giriyor.
Osmanlı'nın borcunun ödenmesi yüz yıl sürüyor.
AKP iktidarının getirdiği borçların ödenmesi de, herhalde kuşaklar boyu sürer.