Bu yazı, Almanya’nın aşırı sağcı, hatta ‘Irkçı’ partisinin lideri Alice Weidel’in iki ayrı dünyasını göz önüne sermeye yönelik. Ülkesinde ‘millici’, ‘ayrımcı’, ama İsviçre’de ‘küreselci’, hatta ‘Solcu’ biri… Alman ve İsviçre gazetelerini son dönemlerde takip edenler, bu çelişkiyi çok açık bir şekilde gördüler.
Niye mi?
Söyleyelim…
*Kendi ülkesinde eşcinselliğe karşı tavır alırken ve göçmenlerin ülkeye akın etmesinin ‘Eşcinselliği körüklediği’ yönünde görüşler ifade ederken, İsviçre’de bir kadınla birlikte ‘resmi nikahlı” olarak yaşıyor.
*Kendi ülkesinde göçmenlere karşı politika yürüten ırkçı bir partinin liderliğini yapan Alice Weidel’in birlikte yaşadığı kişinin adı Sarah Bossard ve o Sri Lanka asıllı bir göçmen kadını…
*Yine Almanya’ya göç eden yabancıların sınır dışı edilmesini isteyen, hatta İslam dininin Alman toplumu içinde yeri olmadığını savunan Alice Weidel, İsviçre’nin Biel kentinde ki evinde kaçak durumda olan bir Müslüman bir Suriyeli temizlikçi çalıştırıyor. Çünkü eşiyle birlikte iki de oğlan çocuğu evlat edinmiş. Çalışacak adam lazım.
*Eşi Sarah Bossard bir film yapımcısı ve filmlerinin çoğu kültürel ve toplumsal içerikli… Yani eşinin filmleri sol görüş ağırlıklı… Berner Zeitung gazetesine göre, Weidel geçmişte sol görüşlüymüş ve eşini de böyle bir ortamda tanımış.
*Bizzat kendisinin daha önce verdiği beyanlara göre, Almanya’da vergi ödememek için uzun bir süre sadece İsviçre’de ikamet adresi göstermiş ve bu ülkenin vergi cenneti özelliğinden yararlanmış. Ancak iş siyasete dönünce ikametini Almanya’ya aldırmış ve vergi yeri olarak da ülkesini göstermiş. Bunu bir TV programında dile getirmiş.
Eşcinsel evliliğe karşı bir partinin lideri olan ve zaman zaman da bu türlü beraberliği onaylamadığı izlenimi veren Alice Weidel, Sri Lanka kökenli İsviçreli film yapımcısı Sarah Bossard ile ‘resmi nikahlı’. Almanya’nın bağımsızlığını savunan ve AB’ye üyeliğine karşı çıkan AfD lideri, İsviçre’de partneriyle birlikte yaşıyor ve kaçak konumda olan Müslüman Suriyeli bir temizlikçi çalıştırıyor.
Kişilerin cinsel tercihlerini hiçbir şekilde sorgulamıyorum, tam tersi bu konuda ki özgürlüklerinin yılmaz savunucularından biriyim.
Ancak, 24 Eylül seçimi ile artık Almanya’nın parlamentosunda 80’i aşkın sandalyeye sahip bir aşırı sağcı partinin liderine ve söylemlerine de ‘ışık tutmak’ ve ‘yakından izlemek’ gerektiğini düşünüyorum. Bu söylemler çelişkili olmamalı.
Çünkü bu seçim, herhangi bir seçim değil ve Nazizm’in yaşandığı bir ülkede yeniden ‘Nazizm’i hortlatacak’ bir siyasi gelişmenin habercisi.
AfD, söylemleriyle sadece Hristiyan Demokrat Partinin tabanından seçmen devşirmiyor, aynı zamanda Sosyal Demokrat tabandan da seçmen kazanıyor. Bu nedenle, söylemiyle yaşantısı ‘çelişkili’ bir liderin bu partiyi yönettiğini ortaya dökmek gerekiyor.
Oh ne ala!...
Alice Weidel aslında profil bakımından ırkçı partinin imajına pek de uymuyor. Goldman Sachs’ta bankerlik yapmış, Allianz Global Investors için çalışmış, Çin’de bir yıl göçmenlik yapmış ve hatta söylenene göre Çinceyi akıcı bir şekilde konuşabiliyor. Yine yazılanlara bakılırsa Türk mutfağına da oldukça düşkün…
Ama, Almanya düşmanlarının Almanya’ya göçmen yollayarak ülkeyi yıkacaklarını iddia edebiliyor.
Sri Lankalı ile evlen, Suriyeli çalıştır, İsviçre’de vergi öde, Türk yemeği ye ama ‘Almanya’ma dokunma’…
Oh ne ala…