Kasım Süleymani herhangi biri değil. ABD açısından en çok aranan isimlerin başında geliyor. 1980'lerde tüm bölgeyi etkisi altına alan İran-Irak savaşından bu yana İran'ın bölgedeki güvenlik politikalarının belirlenmesinde çok önemli bir rol oynuyordu. Suriye, Lübnan, Irak, Yemen ve Gazze 'de ülkesinin adımlarına yön veriyordu. Uzun süre Afganistan sınırındaki birliklerin komutanı olarak da görev yaptı.
Başında olduğu Kudüs Gücü; özel operasyonlar yapabilen, istihbarat görevi gören, devletler ve devlet dışı gruplarla birlikte çalışabilen bir yapıya sahip. Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad ile yakın çalıştı. Hatta Rusya’nın Suriye sürecine dahil olmasında ciddi rolü olduğu, Moskova’ya bizzat giderek Rus yetkilileri Şam’la işbirliğine ikna ettiği ve Rusya’yı Suriye’ye girmeye ikna ettiği bilinir. Esad'ın yanında savaşmak üzere Afganistan'dan, Irak'tan ve Lübnan'dan Şii milis güçlerini Suriye'ye gönderdi.
Süleymani, Lübnan'daki etkinliğini, Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'la çok yakın bir ilişki kurarak geliştirmişti. Lübnan siyasetine yön veren kişi olmuştu adeta.
Süleymani, 2010 yılında Irak Başbakanı seçilen Nuri el Maliki'nin bu göreve getirilmesinde de etkili olmuştu. 2014'te IŞİD terör örgütü Musul'u ele geçirince, savaşmak için örgütlenen gençleri Irak’taki Şii örgüt Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) oluşumuna katılmalarını sağladı. Bu oluşuma 50 bini aşkın savaşçı kazandırdı. Hem Hizbullah Tugayları hem de Bedir Grubu, 'Halk Seferberlik Güçleri'nin parçası haline geldi. ABD bu dönemde Kasım Süleymani’nin bölgedeki siyasetine engel olduğuna yönelik şikayetlere başlamıştı ve İsrail ile birlikte bu kişiyi hedef görüyordu. İran’ın Irak’ta rol oynamasını engelleme gayretinde olan ABD, Süleymani’yi ve Kudüs Gücü’nü en büyük tehdit olarak görmeye başladı. Süleymani defalarca suikastlerden kurtuldu. İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz, Mart ayında İsrail basınında yer alan haberlere göre "Süleymani'nin kökünü kazımaya çalışıyoruz" demiş ve ardından İsrail’in Suriye'de Kudüs Gücü'nün üssü olduğu söylenen bazı hedeflere yönelik hava saldırıları düzenlenmişti. Süleymani tam bir hedef ve aranan kişi haline dönüştü.
Dün gelişen bu olay üzerine Babıali TV’deki programımıza, eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ı konuk ettik. Uzun yıllar diplomat olarak bu bölgede görev yapan ve bölge siyasetine son derece hakim olan Yakış, İran’ın bir şekilde bu saldırıya misilleme yapacağını söyledi. "Benim bildiğim İran cevabını, bağırarak, çağırarak değil, hiç beklenmedik bir anda, dikkatler bambaşka bir noktadayken verir" dedi. Türkiye’nin ne İran, ne de ABD tarafında yer alan bir tutum içinde olmaması ve itidalli davranması gerektiğini tavsiye etti.
Ne olursa olsun, bu suikast bölgede bazı senaryoları değiştirecek. Irak ve Suriye’deki karışıklığı, 'el altından' yönetme gayretinde bulunan ve devlet dışı örgütlerle hem istihbarat hem de lojistik desteğini sürdüren İran, bu faaliyetlerini daha açık ve 'el üstünden' yapmaya başlayacaktır.
Önümüzdeki dönem bizi bu coğrafyada yeni gerilimler bekliyor.