Toplum bilimci Prof. Sencer Ayata, Millet İttifakı'nda liderler arasında bir güven oluştuğunu ve olası bir sorun yaşanması durumunda liderlerin karşılıklı oturup konuşabileceğini söyledi.
Ayata, liderler arasında bir söylem birliği de oluştuğunu belirterek “Millet İttifakı iktidar hayali kuruyor, kazanacağına, iktidar olacağına inanıyor. Moral siyasette lider, örgüt, ideoloji kadar önemli bir güç. Özellikle karşı tarafta çok yönlü bir gerilemenin görüldüğü bir ortamda. Dahası, liderler arasında bir görüşme, yakınlaşma, birlikte iş yapma anlayışını oluştu. Diyalog ortamı oluştu. Sorunlu durumlarda çabucak bir araya gelebiliyorlar. Bir güven atmosferi oluştu. Nihayet, ortak temalar ve söylemler var. Ekonomik durumun eleştirisi, yolsuzlukların, yönetim yanlışlarının aynı ifadelerle eleştirilmesi gibi” dedi.
Prof. Dr. Sencer Ayata, Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' çağrısı, siyasetteki ittifak tartışmalarını ve gündemdeki son gelişmeleri Murat Sabuncu'ya yorumladı.
"Son haftalarda Millet İttifakı ve bünyesinde ve genel olarak muhalefet partileri arasında öncesinde görülenlerden biraz farklı bazı çelişik görüşler, tavırlar sergilendi" diyen Ayata, bunların üç başlık altında değerlendirilebileceğini ifade ederek şöyle konuştu:
İttifak içi ilişkiler: Millet İttifakı
Son haftalarda Millet İttifakı ve bünyesinde ve genel olarak muhalefet partileri arasında öncesinde görülenlerden biraz farklı bazı çelişik görüşler, tavırlar sergilendi. Bunları üç ana başlık etrafında toplamak mümkün.
Birincisi, aday konusu. Mevcut anayasal sistemde cumhurbaşkanın karar verme ve uygulama süreçleri başkanda toplanmış durumda. Millet İttifakı ve muhalefet bloğu seçimi kazanacak ve kendisinden beklenenleri yerine getirecek bir aday arayışı içinde. Siyasi iktidarın seçmen desteğinde görülen gerileme ve Millet İttifakı’nın kazanma şansının yükselmesi aday konusunu daha da önemli hale getirdi. Bazı eğilimler netlik kazanmış olsa da bu konuda tam bir mutabakatın sağlanmamış olması nedeniyle partiler arasında uyuşmazlıklar olabiliyor. Örtülü yada açık. Örneğin sayın Akşener’in başbakanlık açıklaması epey spekülasyona neden oldu.
İkincisi, partilerin toplumdaki temel kültürel ve siyasi fay hatları ekseninde bölünmüş olduğu mevcut ortamda siyasi partiler arasındaki ideolojik mesafeler oldukça açık. Sağ ve sol farklılığın az da olsa telaffuz ediliyor. Gerek ittifak gerekse muhalefet bloğu içinde örneğin İstanbul sözleşmesinde olduğu gibi önemli uyuşmazlıklar yaşanıyor. Çünkü aynı ittifak içinde bir yanda dini muhafazakarlık çıkışlı diğer yanda konuya kadın erkek eşitliği açısından bakan CHP ve İyi Parti var. Ama daha da önemlisi milliyetçiliğin yükseldiği bir ortamda ittifak değilse de muhalefet bloğunun içinde bir yanda milliyetçi-ülkücü çıkışlı diğer yanda Kürt siyasi hareketini temsil eden iki parti var. İttifakı ve muhalefeti bir arada tutmaya çalışan CHP bazen bu partilerden birine bazen diğerine bazen de ikisine birden ters düşebiliyor. Tezkere oylamasında görüldüğü gibi.
Üçüncüsü, parti sayısı. İttifak içinde dört, ittifaka katılmayanlarla birlikte en az yedi partiden oluşan bir muhalefet bloğu var. Kimin ittifaka katılıp kimin katılmayacağı tahmin ediliyor ama henüz netlik kazanmış değil. Diğer bir deyişle ittifak ve muhalefet mimarisi hiç te kolay değil.
Nihayet, siyasi iktidar ittifak ve muhalefet partileri arasındaki ayrılıkları büyütmek ve kızıştırmak amacıyla adeta bir propaganda endüstrisi kurmuş durumda. İttifak ve muhalefet içindeki ayrılıklar konusunda uzmanlaşmış çok sayıda yazar ve tartışmacı var. Saymadım ama nerdeyse her iki günlük yazıdan birinin konusu bu.
İyi Partinin siyasetin gündeminde ön sıralara çıkması Millet İttifakı ile ilgili olduğu kadar hatta ondan çok Cumhur İttifakı ile ilgili. Millet İttifakı ile ilgili olan şöyle bir gelişme var. İttifak içinde telaffuz edilmese de partilerin oy oranlarına ve siyasetteki konum ve ağırlıklarına bakarak tasavvur edilen bir hiyerarşi vardı. CHP kendisine en yakın partinin iki buçuk katı oy almıştı. Daha önemlisi ittifakta yer alan partilerin mecliste temsil imkanı bulmalarına katkı sağlamıştı. Yerel seçimlerde adayları etrafında bir ittifak mimarisi oluşturmayı başarmıştı. Son dönemde kamuoyu yoklamaları İyi Parti oylarının yüzde on seviyesinden yüzde on beşe ulaştığını gösteriyor. Bu gelişme partide ciddi bir moral, güven ve umut atmosferi yaratmış görünüyor. Nitekim sayın Akşener başbakanlık ve partinin sözcüleri sıkça birinci parti olmaktan söz ediyor. Bu parlamenter sistemde başbakanlık ve hükümeti kuran parti olma anlamına geliyor. Buradan Millet İttifakı sarsılır, bozulabilir gibi anlam çıkartılabilir mi? Kanımca hayır. Ama siyasi bakımdan üzerinde durulması gerekebilecek, yeni iç dinamikler doğurabilecek bir gelişmedir. Örneğin parti örgütlerinde ve tabanlarında başkan adayı değerlendirmesi gibi.
Araştırmalar Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nın baş başa gelmeye başladığını gösteriyor. Seçimlerde arada yirmi puana yakın fark vardı. Muhalefet oyları ise Millet İttifakı lehine olmak üzere 50%-%55 aralığından %55-%59 bandına yükselmeye başladı. İktidarın kan kaybının nedeni esas itibarıyla ekonomik koşullar. Ama oy kaymaları her alanda olmuyor. Örneğin CHP ile AKP yada HDP ile MHP arasında. İktidarın ağır hücumlarına rağmen HDP’nin oyları da değişmiyor. Ama Deva ve Gelecek AKP oylarını az yada çok bölüyor. Ama oy kaymaları daha çok merkez sağ ve milliyetçi eksende gelişiyor. Bu durum milliyetçiliği siyasetin anahtarı haline getiriyor. Özellikle bu kaynaktan beslenen İyi Parti AKP ve özellikle MHP’den oy devşiriyor. Bu nedenle bir yandan tezkere konusunda CHP ve İyi Parti arasında bir sürtüşme yaratılmaya çalışılıyor. İyi Parti’ye HDP üzerinden de yükleniliyor. Ve Türkkan olayı. Türkkan’ın davranışı kabul edilemez görüldü, kınandı, görevinden ayrıldı. Ama iktidara yakın medyanın gündemi Türkkan.
Günümüzde milliyetçi oylar eskisinden daha önemli. Çünkü Türkiye’de milliyetçi oylar yükseliyor. Kürt siyasi hareketi dışında büyük seçmen tabanına sahip üç ana ideolojik eğilim var. Dini muhafazakarlık, milliyetçilik, cumhuriyetçi-modernlik. Genel eğilim dini muhafazakarlık azalırken bir yanda milliyetçi diğer yanda seküler-modern kültürün yükselmesi yönünde. Tabi bunlar birbirinden bıçakla kesilmiş gibi ayrılmıyor. Her biri kendi içinde türdeş de değil. Örneğin dini muhafazakarları koyu dindar, sofu, İslamcı, dindar gibi farklı eğilimler çerçevesinde görmek mümkün. Dindarlar CHP, İyi Parti, HDP seçmen tabanında da var. Aynı şekilde milliyetçilik. Modernist, Atatürkçü milliyetçiler. Ulusalcılar. Bunlar AKP ve MHP tabanında da var ama CHP ve İyi Partide toplanıyorlar. Muhafazakar milliyetçiler AKP ve özellikle MHP tabanında da güçlü. Ama ekonomik duruma bağlı olarak İyi Partiye yönelme eğilimi de var. İşte İyi Parti bu bloklar arası çekişmelerin merkezinde yer alıyor.
Millet İttifakı kolay dağılmaz. En önemli neden aşırı kutuplaşma partileri aynı ittifak içinde tutuyor, adeta birbirine yapıştırıyor. Nitekim iktidar partilerinin hücumu arttıkça Millet İttifakı içindeki ayrılıklar geri plana düşüyor. Gündelik politikanın çatışmaları, polemikleri, söz düelloları, ithamları, suçlamaları ittifaklar arasındaki duvarı her gün biraz daha yükseltiyor, kalınlaştırıyor, tahkim ediyor. Düşünün ki CHP ve İyi Parti her gün CIA-Mossad, Fetö partisi olmakla itham ediliyor. Otoriter rejimin dışlaması, baskısı, saldırıları muhalefeti birbirine yakınlaştırıyor. İkincisi, uzun süredir telaffuz edilen demokrasi, hukuk devleti ve parlamenter rejim Millet İttifakının ve muhalefetin vazgeçilmez ilkeleri ve söylemi haline gelmiş. Bir ideal birlikteliği oluşmuş, partiler kendilerini aynı ortak ideale bağlamış. Üçüncüsü, son dönemde muhalefet oylarının yükselmesi büyük bir moral yaratmış durumda. Millet İttifakı iktidar hayali kuruyor, kazanacağına, iktidar olacağına inanıyor. Moral siyasette lider, örgüt, ideoloji kadar önemli bir güç. Özellikle karşı tarafta çok yönlü bir gerilemenin görüldüğü bir ortamda. Dahası, liderler arasında bir görüşme, yakınlaşma, birlikte iş yapma anlayışını oluştu. Diyalog ortamı oluştu. Sorunlu durumlarda çabucak bir araya gelebiliyorlar. Bir güven atmosferi oluştu. Nihayet, ortak temalar ve söylemler var. Ekonomik durumun eleştirisi, yolsuzlukların, yönetim yanlışlarının aynı ifadelerle eleştirilmesi gibi. Bir bakıma söylem birliği.
CHP Genel Başkanının helalleşme konusunda iki açıklaması var. İkisinin arasında bir ortak bir nokta ama farklılıklar var. Birincisinde somut örnekler yer almıyor. CHP’nin neden olduğu mağduriyetlerden söz ediliyor. İkincisinde ise kapsam iktidar olma sorumluluğu taşıyan tüm partileri için alacak şekilde genişletiliyor. Birincisi, kendi partisine ikincisi, genel olarak siyasi partilere. Her iki durumda amaç mağdur duruma düşürülmüş toplum kesimleri ile hem kendi partisinin hem de siyaset dünyasının barışması. Birinci ve ikinci açıklama birbirinden farklı değerlendirmelere, eleştirilere ve algılara yol açtı.
İlk açıklamaya ilişkin olarak iktidar medyası ve siyasetçiler kendi paylarına düşenden ise hiç söz etmediler. Tersine Türkiye’nin başına gelmiş bütün yanlışlardan, zararlardan, kötülüklerden CHP’yi sorumlu tutan suçlamalarda bulundular. CHP’nin ne konuda helalleşmesi gerektiğini tanımlanmaya başladılar. Koalisyon ortağı bile olmadığı hükümetlerin icraatından sorumlu tuttular. Darbeler, terör, zulüm, baskı... Özür dilenmesi istenenler arasında başta bugünkü siyasi iktidar hatta, adı yolsuzluklara karışmış vakıflar dahil edildi. Dahası CHP’nin işlediği büyük günahların ve suçların helalleşmeyle giderilemeyeceği ve karşı taraftan kabul görmeyeceği söylendi.
CHP’ye yakın çevrelerin itirazları ise iki yönlü oldu. Bir yanda iktidar doğru giderken hesaplaşmanın kötü yönetimden ve yolsuzluklardan dolayı iktidar partisinden sorulması gerektiği vurgulandı. Yani açıklamanın zamanlaması konuşuldu. İkincisi, böyle bir girişimin partinin kimliğine, tarihine ve temel değerlerine yönelik bir tehdit olarak görüleceği endişesi dile getirildi. Burada söz konusu edilen CHP’nin Atatürk ve Cumhuriyet geçmişiydi.
İkinci açıklama ise iki bakımdan farklı. Birincisi, barışılması gereken kesimler adlandırılıyor. Burada farklı toplum kesimlerinin mağduriyet duygularını sembolize eden olaylar, siyasi uygulamalar var. Aleviler, Romanlar, Kürtler, gayrı-Müslim azınlıklar, dini muhafazakarlar. Bu olaylardan çok farklı iktidarlar, siyasi partiler, askeri yönetimler sorumlu. Dolayısıyla geniş tabanlı bir toplumsal sağlamak için siyaset dünyasına çağrı. Listelere itirazlardan başlayan çok yönlü eleştiriler elbet olacaktır. Ama özü bu. İki mesaj birleştirilse daha iyi olabilir. Amaç siyaset dünyasının toplumdaki kültürel fay hatlarını ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmasıydı. O nedenle iğneyi önce kendimize batırıp diğer partilere samimi olduğumuzu göstermek istedik.
CHP, Millet İttifakı ve genel olarak muhalefet partileri kötü yönetim, yolsuzluk ve geçim sıkıntısı başta sosyo-ekonomik sorunları öne çıkartarak başarılı bir muhalefet sergiliyor. Siyasi iktidar medyası ise sürekli o alana çekmek istiyor. O nedenle muhalefetin gündemi söylem üstünlüğü sağladığı sosyo-ekonomik alanda tutmasında yarar var.