Fenerbahçe ile Galatasaray arasında Kadıköy’de oynanan karşılaşmada, uzun bir aradan sonra ilk kez hakem tartışmasının yapılmadığı bir mücadeleye tanıklık ettik. Saha içerisinde hakemin oyunun gidişatı üzerinde alışık olduğumuz tartışmaların içerisinde yer almadığı bir mücadele seyretmiş olmaya hasret kalmıştık ve bu gece bunu gördük. Açıkçası sezon başında dört büyükler olarak adlandırılan takımların teknik direktörleri içerisinde en az şans verilen kişi Okan Buruk’tu buna karşılık Okan Hoca her geçen hafta bu durumu adım adım lehine çevirmeyi başardı. Bir taraftan başının üzerindeki Fatih Terim gölgesini sonlandırdı öte taraftan yeni kurulan ve elindeki dünya çapındaki yıldızların olduğu kadroyu özellikle Başakşehir maçıyla birlikte rayına oturttu. Diğer tarafta ise geldiği günden bu yana övgülerin yapıldığı Jorge Jesus yer alıyordu ve Jesus oynattığı futbol ile sadece Fenerbahçeli taraftarların değil ülkedeki futbolsever bütün taraftarların gönlünü fethetmeyi başarmıştı.
Aslında bu karşılaşma tıpkı bundan önceki ezeli rekabet karşılaşmalarında olduğu gibi kazanma ve kaybetmenin dünyanın sonu olmadığı bir duruma işaret ediyordu. Fakat Galatasaray takımının, Fenerbahçe karşısında elde ettiği 3-0’lık net skor sonucunda, karşılaşma sadece 3 puan almanın ötesinde bir anlamı da bünyesine topladı. Galatasaray taraftarları açısından üst üste kazanılan karşılaşmalara bir yenisinin daha eklenmenin ötesinde ligdeki şampiyonluk yarışındaki en yakın rakibinizi, üstelik deplasmanda net bir sonuçla devre dışı bırakmanın yarattığı özgüven, devreye girmiş oldu. Galatasaray puan tablosundaki en yakın iki rakibini de deplasmanda farklı sonuçlarla yenmeyi başarmak suretiyle ilerleyen haftalarda hem Fenerbahçe ile hem de Başakşehir ile yaşanacak olan puan eşitliği durumunda averaj yönünden de büyük bir avantaj kazanmış oldu.
Fenerbahçe taraftarları açısından bu maç iki açıdan tartışmaları beraberinde getirecek gibi gözüküyor. İlk olarak Jesus’a duyulan derin inanç, takımın bu sezon hiçbir büyük karşılaşmayı kazanamamış olması nedeniyle sarsılmaya başladı. Bunun ötesinde bundan sonra hocanın özellikle kadro tercihlerinin taraftarlar tarafından daha fazla sorgulanacağını göreceğiz. İkinci olarak kaleci Altay Bayındır’ın saha içerisinde zaman zaman yuhalanması durumu ne yazık ki takımın kaptanı olan oyuncunun özgüveninin sarsılmasına ve yaşanan mağlubiyetin adeta tek sorumlusuymuş gibi bir havanın oluşmasına yol açıyor. Oysa karşılaşmayı dikkatli seyredenler maç boyunca Fenerbahçe defansının sürekli olarak hatalar yaptığını ve yapılan hatalar sonucunda Galatasaray’ın ileri uç oyuncularının bu hataların sadece üç tanesini golle sonuçlandırdıklarını göreceklerdir. Yani rakibin biraz daha dikkatli paslaşması durumunda fark daha da açılabilirdi. Bu akşam Fenerbahçe’nin hiç de istenilen bir şekilde oyun kurgusunu sahaya yansıtamadığını ve sahada Ferdi Kadıoğlu dışında iyi oynayan futbolcunun bulunmadığını da eklemeliyiz. Uzun bir aradan sonra Galatasaray’ın rakip sahada bu kadar rahat bir oyun ortaya koyduğunu gördük. Bu durumun ortaya çıkmasında Okan Hocanın taktik anlayışı kadar Fenerbahçe’nin istenilen oyunu sahaya yansıtamamasının ya da yansıtmayı becerememesinin etkisi olduğunu söylemeliyiz.
Hakemin tartışılmayacağı bir karşılaşma olması açıkçası hem merkez hakem komitesinin hem de futbol federasyonunun elini güçlendirdi. Bununla beraber İrfan Can Kahveci ve Mert Hakan Yandaş’ın gördükleri kartlar, profesyonel futbolculuk anlayışı ile örtüşmediğini belirtmeliyiz. İrfan Can’ın doğrudan rakibini sakatlamaya yönelik tekmesini göremeyen hakemin, VAR’ın kendisini çağırması sonrasında göstermiş olduğu kart doğruydu ve yaptığının farkında olan İrfan Can, hiçbir itirazda bulunmadan doğrudan soyunma odasına doğru koşturdu. Saha kenarında oyuna girmeden sezon içerisinde dört defa sarı kart görmeyi başaran bir futbolcu olmak da hakikaten ilginç bir durum olsa gerek ve Mert Hakan bu tuhaflığı başarmak suretiyle kariyerine çentikler atmayı sürdürüyor.
Son olarak özellikle ilk yarı boyunca topun her iki kalede hızla oynandığı ve bol pozisyonun üretildiği zevkli bir karşılaşma izlediğimizi belirtmeliyiz. Uzun bir aradan sonra keyifli bir karşılaşma izledik ve hepsinden önemlisi oyunun gidişatını gölgeleyen bir hakem de olmadığı için sonuç çok daha net bir biçimde tartışılmaz bir görünümü ortaya koymuş oldu. Umarım bundan sonra kalan karşılaşmalarda da futbolu konuşabileceğimiz ve hakemlerin hatalarından ziyade oyunun güzellikleri üzerinden değerlendirmelerimizi ön plana çıkartabileceğimiz bir ligi izlemeye devam edebiliriz.