Portekiz, son yıllarda "Avrupa'nın bir kenarda kalmış yalnız ülkesi'' sıfatından bir hayli uzaklaştı. 1986 yılında Avrupa Birliği'ne katıldıktan sonra değişime uğrayan ülke, doğası, tarihsel özellikleri ve kültürü ile dünyanın ilgisini çekmeye başladı.
Seferad Yahudilerine, belirli kurallar çerçevesinde tanıdığı vatandaşlık hakkı ve yine bazı şartlarla mülk edinen yabancılara pasaport vererek AB vatandaşı olmalarını sağlaması nedeni ile de Türkiye'nin de pusulası Portekiz'e dönmüş durumda.
Daha önceleri Paris-Londra-İstanbul–Bodrum hattında mekik dokuyan birçok insan, şu sıralar Lizbon-İstanbul-Bodrum olarak yön değiştirdi.
Hayatımda sadece bir kez ziyaret ettiğim Lizbon'dan unutulmayacak hatıralarla dönmüştüm.
Paris'teki yaşantım boyunca edindiğim Portekizli dostlarımın etkisi ile de aşina hissettiğim cana yakın ve mütevazı insanları, ''Portekiz Mavisi" olarak adlandırılan çinilerin estetik görüntüsü, mutfağı ve Fado müziği ile etkilenmem dışında, İstanbul'a olan nostaljik benzerliği beni etkilemişti.
İtalyan markası Max Mara ilginç bir yönetim politikası izlemesi ile tanınıyor.1951 yılında Achille Maramotti tarafından kurulan marka, 1981 yılında satışa sunduğu "101801'' olarak adlandırılan manto modelinin satış patlaması yaşaması ile moda arenasındaki pazar payının manto ve tayyör dilimine çevirerek ünlenmişti.
Lüks dünyasının diğer markaları gibi tasarımcı kimliğini ön plana çıkarmadan yoluna devam eden ve zamanla ürün paletini genişleterek Türkiye dâhil olmak üzere dünyada 2300 mağaza açan Max Mara, 1969 yılında ikinci markası olan Sportmax'ı da hayata geçirmişti.
Lizbon'da gerçekleşen 2022 - 2023 Seyir Koleksiyonunda, gölgede kalmış olan ve 30 yıldır markanın tasarımcılığını yürüten İngiliz Tasarımcı Ian Griffiths'in ilk kez gün ışığına çıkarak röportaj vermesine yeşil ışık yakıldı.
Griffiths, siyah, şişe yeşili, safran, turuncuya kaçan kırmızı gibi renkler kullanarak tasarlamış olduğu koleksiyonu, ülkenin önemli kadın figürlerinden olan Natalia Correia'ya ithaf ederek Portekizlilere göz kırpmış oldu.
Şair, politikacı ve aktiviist olarak Portekizlilerin kalbinde önemli bir yer kazanmış olan Corriera, aynı zamanda Azonların Özerk Bölgesi'nin yerel marşı olan "Hinos Açoros'' un da resmi söz yazarı olarak tanınıyor.
Koleksiyonun açılış bölümümün siyah renk ağırlıklı olması ile verilmek istenen dramatik mesaja eşlik eden Fado Müziğinin Kraliçesi Amalia Rodrigues'in hüzünlü sesi ile bütünleşen defilede stratejik olarak hedefe ulaşılmış olduğunu düşünebiliriz.
Defilenin sunulduğu Gülbenkian Müzesi'nin hikâyesini de kısaca anlatarak yazımızı bitirelim.
1869 yılında İstanbul Üsküdar'da doğan Ermeni asıllı Kalust Gülbenkian, genç yaşta göç ettiği Portekiz'de uluslararası petrol sanayiinin doğması ve gelişmesinde önemli rol oynamış bir iş adamı olarak biliniyor.
1969 yılında açılan Gülbenkian Müzesi, bünyesinde Antik Mısır'dan Renoir, Manet gibi ünlü ressamlara birçok değerli sanat eseri barındırıyor.
Mutlu hafta sonları dilerim.
Değerli T24 okuyucuları,
Yazılarımı, bu haftadan itibaren cumartesi günleri yayımlama kararı aldık, bilginize sunarım.