Eylül ayı gelmiş, hava serinlemeye başlamış, yağmur doğanın bin bir tonu üzerine tatlı tatlı yağarken bir grup şarap meraklısı Kırklareli’nin yolunu tutuyoruz. Baba Tepe’ye gidecek bu seneki şaraplarımızı bağdan, yani dalından kendimiz toplayacağız.
Çoluk çocuk arabaya doluşuyoruz. Üzümleri koyacağımız bidonlarımız da yanımızda… Biz araç kiraladık ancak bağ sahipleri isteyenlere üzümleri adreslerine kadar gönderiyormuş.
İstanbul’dan yaklaşık 3 saat süren yolculuğun ardından Baba Tepe’de bulunan ve Aydın-Nilgün İçten çiftine ait olan çiftliğe varıyoruz.
Bu çiftlik Lig spor ayakkabılarının sahibi olan Aydın İçten’in çocukluk hayaliymiş. Bundan yaklaşık 15 yıl kadar önce arazi alma hayaliyle birkaç arkadaş birlikte yola çıkmışlar ancak artarda yaşanılan talihsizliklerden dolayı Aydın İçten tek başına almak zorunda kalmış 200 dönümlük araziyi…
Banka emeklisi eşi ve 2 oğluyla birlikte önce çiftlik evini kurmuş ardından tavuklar, koyunlar beslemeye başlamış.
Arazi üzerinde yaptırılan ölçümler sonrası toprağın üzüm bağına uygun olduğu belirlenince de tüm aile kolları sıvamışlar.
İlk hasadı bağı kurduktan 4 yıl sonra almışlar. Şimdilerde ise bağdan yılda ortalama 40 ton üzüm elde ediyorlar.
Aydın İçten, "Bağdan aldığımız üzümlerin bir kısmı sofralık. Diğerleri ise Merlot ve Cabernet cinsi üzümler. Evde şarap yapımına meraklı olanlar bağa gelip bizden üzüm alıyorlar. Geriye kalan üzümü de biz şarap yapıyor, eş dost arkadaşlarımıza hediye ediyoruz" diye açıklıyor.
Bağın bulunduğu yerde rakım 440. İçten ailesi bu nedenle ürettikleri şarabın markasını "Baba Tepe 440" koymuş.
Bu kısa ön bilgiden sonra elimizde kasalar ve makaslarla çoluk çocuk bağın yolunu tutuyoruz. Burası çocuklar için de eşsiz bir cennet: Doğanın tam içindeler, tavuk kümesinden yumurta topluyor, koyunları seviyor, yavru köpeklerle oynuyor, özgürce koşup, eğleniyorlar.
Üzümleri dalından toplamak bizim için eşsiz bir deneyim oluyor. Ben sadece Cabernet üzümü topluyorum. Bu seneki ürünler oldukça dolgun görünüyor. Renkleri ise müthiş!
Ancak dalından üzüm toplamak göründüğü kadar kolay bir iş değil. Bizim gibi acemiler 2-3 kasa üzümü yaklaşık 2 saatte ancak toplayabiliyor.
Bağda çalışan işçiler imdadımıza yetişiyor, kasalara doldurduğumuz üzümleri birlikte traktöre yüklüyor ve ezme işlemini yapan makinanın bulunduğu bölüme getiriyoruz.
Kırılan üzümler bidonlara dolduruluyor. Üzerine bağdan gelen yabancı mayayı öldürmek için de kükürt koyuyoruz. İstenirse kükürtlemeden de güzel bir şarap elde edilebilir.
Bu arada Nilgün İçten yanımıza geliyor ve yemeğin hazır olduğunu söylüyor. Masadaki her yiyeceği kendileri yetiştirmişler; domates, salatalık, yeşillikler, keçi peyniri, tavuğun üzerine koymak için hazırladıkları kızılcık sosu, ekmekleri ve tabii en önemlisi de şarapları: Baba Tepe 440.
Banka emeklisi olan Nilgün İçten önümüzdeki yıl çiftlikte minik bir pansiyon açacaklarını belirtiyor; "Bu yönde çok talep alıyoruz. Şehir dışından ve özellikle de Bulgaristan’dan üzüm almak için hafta sonu çiftliğe gelen misafirlerimiz burada daha fazla zaman geçirmek istiyor. Ayrıca pansiyonda civar köydeki kadınlarımız çalışacak, misafirlere yöresel yemekler pişirecekler. Böylece de meslek sahibi olacaklar" diyor.
Çiftlikte yaşamı anlatıyor bir ara Nilgün İçten: "Burada doğada yalnız ve kendinizle baş başasınız. İnsan içine dönüyor adeta, huzur buluyor. Geçtiğimiz gün camdan çarşafları silkeliyordum kayanın üzerinde durmuş bana bakan bir gelincik gördüm. Bunlar vahşidir aslında. Önce korktum sonra onunla konuşmaya başladım. Köylüler söylemişti, gelinciğe, ‘köyde düğün var oraya git’ dersen gidermiş."
İçten ailesi çiftlikte sadece üzüm üretmiyor mevsimlik sebze ve meyvenin yanı sıra arıcılık da yapıyor.
Çiftliğin bahçesindeki bu keyifli sohbettin ardından artık yola koyulma zamanı geliyor…
Ev sahipleri bizleri yolcularken yanımıza ev yapımı domates salçası ve çocukların topladıkları yumurtaları koymayı da ihmal etmiyorlar.
İnsan daha başka ne isteyebilir ki?
Üzümlerimizi yüklenmiş İstanbul’un yolunu tutarken kendimize havası ve insanlarına bayıldığımız bu sevimli çiftliğe seneye bir kez daha geleceğimiz sözünü veriyoruz…
KUTU:
Meraklıları için ev şarabı nasıl yapılır?
Üzümler patlatılıp bir kovaya ya da bidona doldurulur. Kükürtlenen üzümlerin üzeri tülbent ile örtülür ve 24 saat bekletilir. 24 saatin sonunda mayalama işlemi gerçekleşir; kaynatılan sıcak su 50 derecelere kadar soğutulur. Temiz bir cam ya da porselen kaba iki çorba kaşığı şeker, yarım bardak su konulur. Üzerine ise kovadan alınmak suretiyle yarım bardak şıra eklenir.
Karışımın sıcaklığı 25-3537 derece civarında olması gerekir. Daha sonra karışımın üzerine kovadaki üzümün miktarına göre belirtilen ölçüde maya eklenir. Karışımın üzeri temiz bir bezle kapatılır. 30 dakika sonra mayalı karışım hazırdır. Ve mayalı karışım üzüm kovasının içine dökülür.
Kovanın içindeki üzümler günde en az iki kere aşağıya doğru bastırılarak karıştırılır ve şıraya oksijen desteği sağlanmış olunur.
Yaklaşık 1 hafta sonunda fermantasyon tamamlanmış olur. Bir süzgeç ile kabuklar ile şıra birbirinden ayrılarak PET damacanalara doldurulur. Şişelerin üzerine hava kilidi takılır. Hava kilidi ticari olarak satın alınabilir ya da ince bir hortum ile kendiniz de yapabilirsiniz. Böylece içerde biriken karbondioksit dışarı çıkar, ancak içeri hava giremez.
Yaklaşık 1 hafta sonra ilk aktarma yapılır. 1. ayın sonunda 2. aktarma, 3. ayın sonunda ise 3. aktarma yapılır. Ve 6. ayın sonunda şarap şişelenir.