ORGANİZE İŞLER 2: SAZAN SARMALI X X X
Yönetim ve senaryo: Yılmaz ErdoğanGörüntü: Jean-Paul Seresin, Uğur İçbakMüzik: Deniz Erdoğan,Yıldıray GürgenOyuncular: Yılmaz Erdoğan, , Ezgi Mola, Bensu Sorel, Ersin Korkut, Rıza Kocaoğlu, Atakan Çelik, Mahir İpek, Güven Kıraç, Ahmet Mümtaz Taylan, Ata Demirer, Okan Çabalar, Erdem Bas, Safa Sarı, Ekin Türkmen, Ali Keçeli
BKM yapımı |
İlk Organize İşler’i (2005) hayli sevmiş ve yazımı şöyle bağlamıştım: “Film sade, yalın ve yumuşak bir güldürü üslubu içinde 2005 İstanbul’undan bir kesit gibi duruyor. Ama Erdoğan bunu bir BKM komedisinin kalıpları içinde eritiyor. Erdoğan’dan ya ‘daha komik’ olması bekleniyor, ya da ‘daha ciddi’. Ama ben bunu yönetmen Yılmaz’ın ayrılmaz bir özelliği, bir tür damgası olarak kabul ediyorum. Ve onun bu kişisel yolu izleyerek bize daha da iyi şeyler sunmayı sürdüreceğine yürekten inanıyorum” (Sinemamızda Değişim Rüzgârları- Türk Sineması 2005-2010).
Öyle oldu mu? En azından Neşeli Günler, daha da önemlisi belki başyapıtı olan Kelebeğin Rüyası geldi. Ama sonraki filmlerinin belli ölçüde hayal kırıcı olduğunu düşünüyorum.
Organize İşler 2, ne tam bir başarı, ne de bir hayal kırıklığı. İlk filme çok şey katmıyor, ama seyircisini sıkmıyor da...Ve temalarını pek değiştirmeden kadrosunu ciddi biçimde yeniden kuruyor ve bize yine iki saatin nasıl geçtiğini pek hissettirmiyor.
Asım Noyan karakteri aynen duruyor: sadece 19 yıl yaşlanmış olarak...Bunu öncelikle Yılmaz’ın fiziğinde görüyoruz: Gençlik hepimizin elinden nasıl kayıp gidiyor!.. Sonra o küçük kızı Nazlı nasıl büyümüş!.. Aşık olacak ve Bahadır adlı gençle evlenecek kadar... Hem de babanın haberi bile olmadan...
Çünkü Nazlı babaya kırgındır. Ve ondan ayrı yaşamayı seçmiştir. Çünkü o ilk filmdeki gibi bir ‘kibar soyguncu’dur: İnsanları kazıklayıp paralarına konan bir çetenin başı... Fark şudur ki, bilindiği gibi ülkemizde böyle şeyler çok artmış ve artık ayağa düşmüştür. Bir soygun, bir aldatma, bir düzenbazlık çağı yaşıyoruz. Bu açıdan, ilk Organize İşler’in sanki bir kehanet içerdiği de ortaya çıkıyor!..
Ama aynı ölçüde çeteler de çoğalmıştır. Öyle ki, damat adayı Bahadır da soyuluyor. Hem de tam düğün günü... İşleri çözmek Asım Noyan’a kalacaktır. Ama iki azılı çeteye karşı savaşmak pahasına...
Film ilkindeki gibi yine harika bir İstanbul görselliğine yaslanıyor. Ama bu Jean-Paul Seresin’in değil, ilk filmi çeken, Uğur İçbak’ın eseri. En azından son jeneriklere göre!.. Ama bunlar yeni çekimler mi, yoksa önceki filmin görüntüleri mi kullanıldı, bilemiyorum.
Erdoğan’ın senaryosu yerli-yerinde idi. Çok parlak espriler içermese de… Ama güzel deyişler vardı. Örneğin şu diyalog: “İnsanlar kolay değişmez/ Değişir, ama bir ölçüde. Örneğin hıyarsa cacık olabilir, ama muhallebi olmaz!”
Eski kadrodan kimse yok. Yılmaz’ın dışında!.. Ama iyi bir ekip oluşturulmuş ve herkes işine iyi asılmış. Doğrusu Kıvanç Tatlıtuğ’u yadırgadım: Komediye pek uymamış sanki... Genç sevgililerde Bensu Sorel- Atakan Çelik ikilisi; deneyimlilerde Ezgi Mola, Rıza Kocaoğlu, Güven Kıraç, Ahmet Mümtaz Taylan kusursuzdular. Ata Demirer’in konuk oyunculuğuysa gayet iyiydi. Müzikler sanırım derlemeydi, bestecilerin adı ön plana çıkarılmadı. Ben Nil Karaibrahimgil’in Bekle İstanbul şarkısını da çok sevdim.
Son bir nokta. Jenerikleri sonuna dek izlerseniz, filme sayısız Koreli sanatçı ve özellikle teknisyenin katkısını görüyorsunuz. Öyle ki, bu sanki bir Türkiye- Güney Kore ortak-yapımı. Ama bundan hiç söz edilmiyor. Neden acaba?