Yine Cumhuriyet davası üstüne. Yine Kandıra mahpusdamında ikinci voltaya ve üçüncü geceye hazırlanan arkadaşlarım üstüne...
(Bu günlerde benden başka nasıl bir yazı beklenir ki?)
Sayemizde bir kaç gündür hukuk konuşuluyor, tartışılıyor, yazılıyor.
Gel gör ki en çok vurgulanan 5 yıldan az hapis cezası verilenlere Yargıtay yolunu kapatan, 5 yıldan çok yiyenlere ise yolu açık tutan hukuk kepazeliği oldu. O kadar ki beş yıldan çok ceza yiyip şu anda içeride olmayan bencileyin hükümlülerin "Yuf be, biz beş yıldan çok yedik o yüzden henüz serbestiz, 5 yıldan az ceza yiyen arkadaşlarımızı içeri tıktılar" diye hayıflandıkları, adeta eksiklendikleri bir hukuk kepazeliği...
İyi tamam da tartışmaların ana vurgusu, asıl soru bu mu olmalı?
Tutun ki içerideki arkadaşlarımıza beş yıldan değil beş günden az ceza verildi. Tutun ki hepimize Yargıtay yolu açık tutuldu.
Ne değişirdi?
Doğru soru şu:
"14 Cumhuriyet çalışanına utanç verici bir dava açılıp, utanç verici bir yargı süreci yaşatılıp neden ve nasıl bir mantıkla ceza verildi?"
Sizlerin, yani okurların soruşturma savcısının sayfalar ve sayfalar tutan "iddianamesini" satır satır okumanız elbette beklenmez. Keza duruşma savcısının sayfalar ve sayfalar tutan "esas hakkında mütalaasını"nı da ve üç kişilik ağır ceza mahkemesi yargıçlarının sayfalar ve sayfalar tutan "gerekçeli kararı"nı okumanız gerekmez.
Ama biz sanıkların bu üç hukuk (hukuk?) belgesini en az avukatlarımız kadar dikkatle ve satır satır okumaması mümkün değildi.
Nitekim okuduk da...
Öğünmek gibi olmasın ama biraz hukuk yaladım. Ayrıca yine öğünmek gibi olmasın ama çok kıdemli bir basın sanığıyım.
Cezalandırılmamızı isteyen iddianameyi de; o yürekler acısı iddianameyi neredeyse kelime kelimesine ve aynı sefil mantıkla tekrarlayan esas hakkında mütalaayı da ve hele hele ağır ceza mahkemesi yargıçlarının evlere şenlik kararını da tek cümleyle özetleyebilirim ve bu kesinlikle doğru bir özet olur:
Cumhuriyet davasında savcının iddiası da, mahkemenin ceza kararının gerekçesi de gazetenin yayın çizgisini değiştirme suçundan ibarettir.
Yanlış okumadınız, ıvır zıvır yan suçlamalar davanın sosundan ibaretti. Yok telefonla pide ısmarlanan dükkanın sahibi ByLock kullanıcısı imiş; yok tatil için telefonla yer ayırtılan turizm şirketinin sahibi mi, ağabeyi mi ne ByLock kullanıcısı imiş, falan filan...
Geçiniz.
2,5 yıl ile 8 yıl 45 gün arası hapse mahkûm edilen Cumhuriyet yönetici ve çalışanların cezalandırılmasını gerektiren suç bu kadar yalın:
Gazetenin yayın çizgisini değiştirmek.
Kanıt: Gazetenin içinden ve dışından gelen aşşağılık yalanlara ve ideolojik saplantılara dayanan ihbarlar
O kadar...
Cumhuriyet'in yayın çizgisinin filan değiştirilmediğini en iyi okurlar biliyor. Ama doğru haber almak, olup biten her şeyden haberdar olmak isteyen ve sapkın ideolojik ve siyasal çizgilere beynini kiralamayı onursuzluk sayan sahici okurlar.
Gel gör ki savcıya da, yargıçlara da muhbirlerin aşşağılık yalanları, taa Cumhurbaşkanı’na mektup yazıp destek istemeleri ve desteği elde etmeleri yetti.
* * *
İşi matrağa vursam "Hata biz de olmuş. O savcılara ve yargıçlara sormalıydık" derdim.
Sorsaydık, "Efendim biz gazetemizin yayın çizgisini değiştirmek istiyoruz. Buna müsaade eder misiniz? Ediyorsanız acaba ne kadar değiştirebiliriz? Yani kaç santim ya da kaç kilo değişiklik sizce suç olmaz" deyip izin alsaydık başımıza bu hapis cezaları gelmezdi.
Nitekim yıllarca Çetin Altan, İlhami Soysal gibi meslek büyüklerimin yazıp kitlelere solu, hatta sosyalizmi anlattığı Akşam gazetesi bugün AKP Reisi'nin borazanı oldu. Yani yayın çizgisini az buz değil, tümüyle değiştirdi.
Ama dedim a herhalde izin almışlardır. Yoksa cezalandırılırlardı...
Keza Abdi İpekçi'nin her haberi ince eleyip sık dokuyan gazetesi Milliyet ile bugünkü Milliyet arasında bir benzerlik kurulabilir mi?
Ama dedim a herhalde izin almışlardır. Yoksa cezalandırılırlardı...
Uzanların kurup büyüttüğü Star gazetesi Uzanların Yeni Partisi'nin organıydı. Bugün ise AKP organı.
Ama dedim a herhalde izin almışlardır. Yoksa cezalandırılırlardı...
Sizce yıllarca "amiral gemisi" diye anılırken bugün kömür mavnasına dönüşmüş Hürriyet'te bir yayın çizgisi değişikliği yok mu?
Ama dedim a herhalde izin almışlardır. Yoksa cezalandırılırlardı...
*
Demek ki suç bizdeymiş.
Keşki biz de Cumhuriyet'in yayın çizgisini sahiden değiştirseydik. İzin alırdık ve yedi arkadaşımız bugün hapiste olmaz; bencileyin "5 yıl üstüler" de ha bugün ha yarın hesabıyla Yargıtay kararını beklemezdik...