Yakın çevremde duymayan kalmadı; siz "uzak çevrem" de duysun öyleyse. Yedi sekiz gün önce, yolda ayağım kaydı, düştüm ve iki kaburgamı kırmayı başardım.
(Sevenlerin "geçmiş olsun", sövenlerin "oh olsun" dileklerini buradan yolladıklarını varsayıyorum. Yani ayrıca mesaj atmanızın gereği yok).
O yüzden bir haftadır vatan, yavru vatan ve dünyada olup biteni hemen hemen hiç izlemedim, izleyemedim. Tam şifa bulduğumu söyleyemem. Örneğin şu yazıyı yazarken canım acıyor, epey zorlanıyorum. Ama yine de olup bitene gözatma fırsatı ve imkanı buldum…
Vayyyy!.. Neler olmuş neler?
Bir kere bizim T24 tayfasının CHP lideri Kılıçdaroğlu ve ekibi ile bir yemekte buluşup sohbet etmesi; Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Canan Kaftancıoğlu’nun, Ekrem İmamoğlu’nun sorularımızı cevaplaması bir beka meselesine dönüşmüş. Internetteki haber sitelerinden, anlı şanlı basılı gazetelere, kendi çalıp kendi oynayan, kendi söyleyip kendi seyreden TV kanallarına, köşeli yazılarıyla ünlü köşe yazarlarından, Twitter, Facebook gibi sosyal medya kanallarına kadar medyanın hemen her dalında bir furya gitmiş.
Furyada her boy ve soydan Türk milliyetçileri var. Kuşkusuz onlar kendilerine "milliyetçi" değil "ulusalcı, yurtsever" gibi sıfatlar yakıştırıyorlar ama yaptıkları Osmanlıca’dan miras milliyetçilik yerine arı Türkçe’den bir karşılık bulmaktan ibaret.
Sorun ne?
Atatürk’ün partisi CHP’nin bugünkü Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İBB’nin tabular kıran başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul örgütünü kış uykusundan uyandıran çalışkan karınca Canan Kaftancıoğlu "T24 yazarı" denen tehlikeli, zararlı, hain, fitne fücur, AKP değirmenine su taşıyan, kesinlikle solda sayılamayacaklarla, kısaca "liberaller"le bir yemek yemişler. Yemek sırasında "masaya hevesle oturmak", çekilen fotoğrafta "gülerek kameraya bakmak" gibi ağır bir suç işlemişler (Abarttım sanıyorsunuz. Abartmadım. Ayık kafayla yazıp yazmadığından emin olamadığım bir gazete yazarı aynen böyle yazdı).
Bir kere Doğan Akın, Hasan Cemal, Murat Belge, Yalçın Doğan, Fikret Bila, Şirin Payzın, Tayfun Atay, Soli Özel, Murat Sabuncu, Aydın Engin’i "liberaller" gibi bir siyasal ve ideolojik çizgide, böyle bir ortak paydada buluşturmak başlı başına övgüye değer bir analiz ve bilgi hüneri.
Tabii o ekibi "demokrasiyi, özgürlükleri, hukuk devletini savunanlar" ortak paydasında buluşturmak da vardı ama o zaman o yemek buluşmasına saldırma imkanı kalmazdı.
Peki niye bu saldırı?
En kestirmesiyle: Kılıçdaroğlu’nun cesaretle dillendirdiği gibi yıllarca değişime direnmiş CHP’de bir değişim adımından ölesiye ürktüklerinden...
CHP’nin Türk milliyetçiliğinden, laisizmi bir din gibi kavrayan saplantılardan kurtulması onlar için sahiden de ürkütücü. Keza Kemalist olmayanların ya da onlar gibi Kemalist olmayanların bırakın CHP’de yer almasını, CHP yöneticileriyle bir yemek masasına oturması bile onlar için tehlike çanlarının çalmasına yetiyor.
Onları rahatlatacağım.
Valla yemekte en az konuşan bendim. Konuşulanların kelimesini bile kaçırmamaya çabaladım. Tanıklığıma güvenin. Mesela Murat Belge, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına oturdu ama gece boyu CHP’nin nasıl bir parti olması üstüne tek cümle kurmadı, akıl vermedi, CHP yönetimine zehirli düşünceler iletmedi.
Doğan Akın, T24’ün davetini kabul ettiği için Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına teşekkür eden bir açılış konuşması yaptı, ardından "haberci" Doğan Akın olup bütün gece sadece not tuttu.
Hasan Cemal galiba Selahattin Demirtaş’ın kitabından yola çıkılarak sahnelenen okuma tiyatrosunu izleyen siyasetçi eşleri üstüne bir soru sordu. Kılıçdaroğlu da, ardından Canan Kaftancıoğlu da T24’ün haberinde okuduğunuz cevapları verdiler. Bu cevapları Yalçın Doğan, Murat Sabuncu, Şirin Payzın, Murat Sabuncu’nun CHP’nin HDP dahil öteki partilerle ilişki ve tutumuna ilişkin sorular izledi.
Fikret Bila, bencileyin soru sormadı, izledi, dinledi. Soli Özel, Suriye’ye asker gönderme tezkeresine ilişkin bir soru sordu.
Hepsi bu.
Yani hanımlar beyler, paniğe gerek yok. O gece Kılıçdaroğlu konuştu, biraz da İmamoğlu konuştu, çok az da Kaftancıoğlu konuştu, bizim T24 tayfası ise hemen hemen hep dinledi. O kadar.
Ha, sizler konuşulmasa da, bir masa çevresinde bir araya gelip hiç konuşmadan birbirimizin yüzüne bakmış olsak bile bunun lanetlenmesi gereken bir sakınca taşıdığı, Türk milliyetçiliğinin "beka"sına zarar verdiği kanısındaysanız…
Valla o konuda söyleyecek sözüm yok. Bence bir ruh hekimine görünün…
T24’ün notu: Bu yazı Elazığ’daki depremden önce yazıldı. Can kayıpları için başsağlığı ve sabır, yaralılara şifa diliyoruz.