Erdoğansız bir AKP tabii iyi olur.
Kuşkusuz AKP’siz bir Türkiye daha da iyi olur.
Ama gelenin gideni aratmasından korkarım. AKP giderse yerine kim ve ne gelecek sorularına yürek serinleten bir cevap bulmadıkça bu seçeneği tartışamayız.
Kanımca başlığa da çıkardığım soru cevaplanabilir. Evet, Erdoğan’sız bir AKP mümkündür…
Nasıl?
Bir kere umudunu AKP’nin ağır toplarına bağlayıp, “Bunlar Tayyip Erdoğan’a dönüp, artık yeter, her şeyi berbat ediyorsun. Çekil artık kenara diyecekler” hesabına yatan hayalperestleri, düş gücü aşırı gelişmiş, kahvehane ağzıyla siyasal analiz yapıp öngörüler savuranları elimizin tersiyle bir yana itelim.
Biraz siyaset biliyorsak, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri iktidar susuzluğu çeken bugün AKP’nin temsil ettiği siyasal İslamcı kadroların, 2002’de ellerine geçirdikleri iktidarı dinamitleyecek adımlar atacaklarını ummak en hafif deyimiyle siyasal saflıktır.
* * *
Birlikte akıl yürütelim.
Önümüzde üç seçim var.
İlki yerel seçimler. Tayyip Erdoğan bu seçimlerin çok önemli olduğunu ha bire yineliyor.
Tamam önemli bir seçim. Ama sonuçları –eğer AKP’de olağanüstü oy kayıpları olmazsa- kanımca çok da belirleyici olmayacak. Bir önceki yerel seçimlerde AKP yüzde 39 dolayında oy almıştı. Bu seçimde, genel seçimlerde aldığı yüzde 49,6’lık oyun epey altına bile düşse, Tayyip Erdoğan “Geçen seçimlerde yüzde 39 almıştık. İşte görüyorsunuz yüzde 40 bilmem kaça çıkardık. Milli irade bizi tercih etti” diyecektir. Yürek soğutmak isteyen tabanı ve Erdoğan giderse avantalarımız kesilebilir korkuları yaşayan inşaat sektörü de bu seçim analizini benimseyecek; Erdoğan için “Eşi benzeri bulunmaz siyasal lider” nitelemelerine devam edeceklerdir.
Ama ondan sonraki seçim Cumhurbaşkanlığı seçimi. Orada oylar üstüne böyle istatistik değerlendirmeler yapmak mümkün olmayacak. Ağustos 2014’de halk oyuyla belirlenecek olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oyların yüzde 51’ini alan oturacak.
Peki bu kim olacak ?
Görünen o ki ortada Erdoğan’dan başka ciddiye alınacak aday yok.
Erdoğan’ın Çankaya’ya aday olmaması, en az dört yıl siyaset dışı kalması anlamına gelir. Dört yıl Türkiye siyaseti için “unutulmaya yetecek” kadar uzun bir süredir ve hele Tayyip Erdoğan gibi ihtirası aklının epey ötesinde bir siyasetçi için gerçek bir karabasandır.
Bir olasılık, AKP yetkili organlarının tüzük değişikliği yapıp “Üç dönem seçilenlerin bir dönem dinlenmesi kuralı kurucu genel başkan için geçerli değildir” gibi bir karar alması. Erdoğan utangaçça da olsa geçtiğimiz hafta buna hafif bir yeşil ışık yaktı. Ancak bunun büyük bir itibar kaybı ve kendi seçmenlerinde bile ciddi bir güven bunalımı yaratacağını Tayyip Erdoğan bile tahmin edebilir.
Kestirmeden söylersek: Erdoğan’ın siyasal tutkularını ancak Çankaya’ya çıkmak keser. Aşağısı kurtarmaz…
Çıkmak isteyince çıkacaktır da.
Bakmayın siz “Gezi direnişinden sonra, hele hele 17 Aralık depreminden sonra Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma şansı kalmamıştır” diye ahkâm kesenlere. Bu iddianın, bu öngörünün hiçbir maddi dayanağı, ciddiyle alınır kanıtı yok.
Ancaaaaak, Erdoğan’ın Çankaya düşlerinin merkezindeki “başkanlık sistemi, yani ‘Mümkünse Obama gibi, olmazsa Sarkozy formülüne de fit olurum’” hesabı mümkün değil.
Bu bir Anayasa değişikliği gerektiriyor ve Meclis’in bugünkü ve cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki iskemle dağılımı buna olanak tanımıyor. Kürt siyasal hareketi için “AKP’ye yatıyor” gibi saygısız ve haksız analizler ortaya atanlar bir an için haklı olsalar bile parlamento aritmetiği bir Anayasa değişikliğine olanak tanımıyor.
Bunun anlamı açık: Erdoğan Çankaya’ya bugün Abdullah Gül hangi yetkilerle donanmışsa, o yetkilerle çıkmak zorunda kalacak. Yani en güçlü silahı önüne gelen yasayı Meclise geri yollamak (Bu veto değildir, sadece geri yollamaktır) ve Meclis’ten noktasına virgülüne dokunulmadan bir kere daha kabul edilirse paşa paşa imzalamaktan ibaret bir yetki. Onun ötesi “devleti temsil” gibi sembolik bir makam.
E böyle bir sonuç “Erdoğan’sız bir AKP” değil de nedir?
Bazı cılız itirazları duyar gibiyim: “İyi de diyelim Erdoğan Çankaya’ya çıktı; genel seçimlerse 2015’de ve Abdullah Gül milletvekili olmadığından Başbakanlık görevini üstlenemez. Yani bir nöbet değişikliği mümkün değil” diyenler çıkacak.
Yapmayın Allah aşkına genel seçimleri öne alarak ya da genel seçimlerde Gül parlamentoya girene kadar bir emanetçi başbakanla idare etmek gibi bir sürü geçici çözüm formülü var.
Yani Erdoğan’sız bir AKP mümkün.
Hatta bana çok ciddi bir olasılık gibi görünüyor.
Eh, böyle bir sonuç fena olmaz doğrusu.
Çünkü nasıl olsa bugünkünden daha kötüsü olamaz…