Tayyip Erdoğan bir kibir küpü. Kibir, kişinin kendini hem de hak ettiğinden çok...
Tayyip Erdoğan bir kibir küpü. Kibir, kişinin kendini hem de hak ettiğinden çok beğenmesi, kendine hayran olmasıdır. Erdoğan tam da bu halde ve üstelik bu kibir, küpler dolduracak ölçüde ha bre tırmanıyor. Mesela “Çılgın proje” diyor, ortaya İstanbul ve Trakya’yı allak bullak edecek bir proje atıyor ve herkesin hem projeye, hem projenin sahibine (kendisine) hayran olmasını, alkış tutmasını istiyor. Alkış tutmayıp, üstüne bir de o projeyi sorgulayanlara öfkeleniyor. Kürt sorununa kendi kafasının, kültürel ve siyasal birikiminin yettiği ölçülerde bir çözüm düşünüyor ve bu çözümü herkesin çok benimsemesini, hele Kürtlerin benimsemekle kalmayıp şükran duymalarını istiyor. Beklediği olmayınca kibri küplerden taşıyor; bağırıyor, çağırıyor. Bir an durup “Acep yanlışlık bende mi? Acep önerdiklerim benim yetersiz bilgilerimden, demokrasi kültürümden sığlığından kaynaklanan sakıncalar, yanlışlar taşıyor mu” gibi sorulara alışık değil; niyetli hiç değil. O zaman kibir küpünden, öfke küpüne dönüşüyor... Başarıyı sadece sandıktan çıkan oy sayısıyla ölçmek gibi sakat bir demokrasi anlayışı onun başbakanlık yapış tarzını da, parti liderliğinden anladığını da, devletin yurttaşa hizmet yükümlülüğünü kavrayışını da etkiliyor, dahası belirliyor. Örneğin demokrasinin tanımlarından birinin “Demokrasi çoğunluk olabilme hakkıdır (Rosa Lüxemburg)” olduğunu hiç duymamış. Duysa azınlık denince etnik ya da dinsel azınlıkları anlayacak ve “Bu da nerden çıktı, olur mu öyle şey” diyecek yani yine anlamayacaktır. Siyasal bağlamda azınlık olanların, çoğunluğun saldırıları, tahakkümü altında kalmaması, siyasal görüşlerini topluma sunup, oy desteği alarak siyasal çoğunluğu elde etmesinin önündeki engellerin kaldırılması zorunluluğunun demokrasinin alfabesinde var olduğunu öğrenmesi gerekiyor. Erdoğan öğrenme kusurlu. Okuyup öğrenme, dinleyip öğrenme alışkanlıkları körelmiş; gitgide tırmanan kibri ise zaten başlı başına bir engel. O yüzden ancak siyasal yaşamın içinde yaşanacak somut derslere ihtiyacı var. Yurttaşların “Türk” kesiminden henüz ona okkalı bir ders verecek çıkış olmadı. Ya gözü kapalı oy desteği veriyorlar ya güçlü bir muhalefet hareketi yaratacak bir partide buluşamıyorlar ya da darbelerden medet umacak kadar sefil bir ideolojik çukura düşüyorlar. Oysa Kürt hareketi (Evet, evet, kimi okumuş yazmış olmayı cehaletten tümüyle kurtulmak sanan Türklerin küçümsediği Kürtler) Erdoğan’a hakettiği ve ihtiyacı olan dersi verdiler, veriyorlar... 2007 Temmuz seçimlerinde verdiler. Onca engelleme, yüzde 10’luk baraj duvarına rağmen Meclise grup kuracak kadar temsilci yolladılar. Ardından yerel seçimlerde yine ders verdiler. Kürt bölgesindeki belediyelerin büyük bölümünü açık oy farkı ile aldılar ve Erdoğan inkar etmesine rağmen başarılı belediyecilik örnekleri de verdiler. Tabii başarılı belediyeden -çılgın ya da değil- sadece inşaat projesi anlayan Erdoğan inkara devam etti, ediyor. Oysa kent yönetimlerine halkın katılımını sağlayan örgütlenme denemeleri, sahiden de kentleri “halka rağmen” değil “halkla birlikte” yönetmenin ilginç örneklerini verdi. (Tabii son yazdıklarımı İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den gözlemek mümkün değil. Orada bölgede olmak ya da en azından bölgeye sık sık gitmek gerek). Son ders 12 Haziran’da olacak. Kehanette bulunamam. Kürt siyasi hareketi seçim sandığında bir kez daha Erdoğan’a ders verebilecek mi ? Diliyorum, ama bilmiyorum. Göreceğiz. Ancak bitirdiğimiz hafta sonunda Hakkari’deki AKP seçim mitingi yeterli ipucunu veriyor gibi. Kalabalıklara alışmış Başbakan, hayalet kente dönüşmüş, kepenkleri kapalı (bir fırın ve bir eczane hariç) kapalı bir kentte, yarısı koruculardan, öteki yarısı sivil giyinmiş özel tim memurlarından oluşmuş 3-5 yüz kişilik bir kalabalıkla(?) yetinmek zorunda kaldı. TV’lerden Erdoğan’ın konuşmasını izlediyseniz kibir küpünün nasıl sinir küpüne dönüştüğünü de fark etmişsinizdir... Kürt halkının bu siyasal direnişini Erdoğan anlayamıyor. “TRT Şeş açtık, köprü yaptık, AVM diktik, Kürtçe şarkı kaseti satışını serbest bıraktık. Daha ne istersiniz bre nankörler” dememek için yutkunuyor ve önündeki cılız kalabalığı “PKK, mitinge gelenleri tehdit etti de ondan gelmediler” avuntusuyla açıklamaya çabalıyor. Hakkari AKP mitingi bence iyi bir dersti. Erdoğan 1 Haziran’da Diyarbakır’da konuşacak. Yani ikinci ders de o gün. Bakalım bitirme sınavı sayılması gereken 12 Haziran dersi nasıl olacak ve ne kadar etkili olacak?