Görmüş geçirmiş, hapishaneler tanımış, siyasal göçmenliğe zorlanmış, hasılı feleğin çemberinden bir kaç kez geçmiş, eski, çok eski bir arkadaşım 2006 Ekim’inde telefon etmişti.
Görmüş geçirmiş, hapishaneler tanımış, siyasal göçmenliğe zorlanmış, hasılı feleğin çemberinden bir kaç kez geçmiş, eski, çok eski bir arkadaşım 2006 Ekim’inde telefon etmişti. O gün (16 Ekim) Deniz Kuvvetleri eski komutanı Oramiral İlhami Erdil’in haksız yere mal edinme, devlet parasını kişisel çıkaırı için kullanma, sahte faturalarla zimmet suçu işleme gibi yüz kızartıcı suçlardan aldığı 2,5 yıllık mahkûmiyeti kesinleşmişti. Benimki samimi bir şaşkınlıkla sordu: - Aydın aklın alıyor mu? Koskoca oramiral içilmeyen içkiler, pişmeyen kahveler için sahte fatura alıp parayı cebine atar mı? Ayrıca 1 milyon 250 bin dolarlık lüks daire satın alınca bunun gözden kaçmayacağını düşünmez mi? Bence bu işte bir iş var. Adamı tasfiye filan mı etmek istediler... İyi hatırlıyorum. Sakin cevapladım: - Bir çok örnek var ama, birini hatırla. Gümrük ve Tekel Bakanlarından Tuncay Mataracı yüksek miktarda zimmet suçundan hapse mahkûm olmuştu. O zaman da böyle sormuş muydun?Aynı samimiyetle ve biraz da boş bulunarak cevapladı: - Ama o oramiral değildi be... Taşra politikacılığından bakanlığa nasılsa yükselmiş biriydi... * * * Yukarıda aktardığım minik anı, dünkü Heron insansız gözetleme uçakları ile ilgi Tırmık’ta sorduğum, “Acaba o subaylar PKK’dan para alarak karşılığında böyle işler mi yapıyorlardı” sorusu üstüne bana e-mail yollayıp ilginç bir soru soran okur yüzünden hatırlandı ve sizlere aktarıldı. Okur e-mailinde –aynen aktarıyorum- şöyle soruyor: - Kahraman ordumuzun yarbaylığa yükselmiş bir komutanı para için vatana ihanet eder mi? Bence bu TSK’yı yıpratma operasyonunun bir parçası, siz de alet oluyorsunuz. Yazık...” Evet yazık. Ama bana değil. Suskunluk duvarını bugün de sürdürenlere yazık. Ama bu konuyu dün tartıştık. Yinelemeyeceğim. Buna karşılık okurun sorusu cevaplanmaya, tartışılmaya değer. Bu ordunun içinde harama el sürmemiş, sürmeyecek, tüyü bitmemiş yetim hakkı yememiş, yemeyecek subaylar vardır. Elbette vardır. Tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olduğu gibi. Tıpkı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde, Maliye’de, Devlet Su İşleri’nde, belediyelerde, kamu hizmeti veren kurumların çalışanlarında olduğu gibi. Ama Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde, Maliye’de, Devlet Su İşleri’nde, belediyelerde, kamu hizmeti veren kurumların çalışanları arasında, TBMM’de rüşvet alan, zimmetine para geçiren, göz göre göre vatanına, bu ülkenin insanlarına ihanet edenler de vardır. Tıpkı orduda da olduğu gibi, olacağı gibi. Unutmayalım ki bu ordu bu toprakların çocuklarından oluşuyor. Bu toprakların insanları arasında sonuna kadar namuslular, dürüstler, yiğitler olduğu gibi hırsızlar, haramiler, alçaklar da var. Gazetelerin üçüncü sayfalarında tek bir gün dolanmak bile bu konuda yeterli yargıya varmaya yeter de artar. Sorun yurttaşlar arasında ve yurttaşların üniformalı ve silahlı kesimini oluşturan ordu içinde de böylelerinin olması değil. Olmaması kuşku uyandırırdı, “Bir dolap mı döndürülüyor” sorularını doğururdu. Sorun bu haltları yiyenlerin yargı önüne çıkmalarının ve suçu işledilerse hak ettikleri cezayı almalarının sağlanmasıdır. Bu ise susarak, örtbas etmeye çabalayarak, olmamış, yokmuş gibi davranarak değil hemen harekete geçerek sağlanır. Aksi takdirde “Büyük yurttaşlar eşittir, askerler daha eşittir” gibi yargılara ebelik edilir. Bu da öncelikle o kurumu zedeler... Unutmayalım ki ordu da bu toprakların insanları kadar temiz ve bu topraklarınm insanları kadar kirlidir. Bir zamanlar “TBMM, Türkiye’nin aynasıdır” başlıklı bir Tırmık yazmıştım. Bugün de bunu yazmak gerekti. Nedense !.