Dünkü Tırmık’ta Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakülteleri öğretim üyelerinin kahvaltılı...
Dünkü Tırmık’ta Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakülteleri öğretim üyelerinin kahvaltılı basın buluşmasında aktardıklarından bir özet sunuldu. Epey e-mail ve telefon tepkisi geldi. Çoğunluğu tıp profesörlerinin anlattıklarını, ileri sürdüklerini “tek taraflı” buluyor. Kimileri de toptan reddediyor... Bugün (salı) Çapa ve Cerrahpaşa’da bir günlük uyarı grevi var. Herhalde greve çıkanlar medyanın da karşısına çıkacaklar. Niçin bir uyarı grevi yapıldığı anlatılacak. Ama haberci dediğin yalnız dinlemez; sorar da. Eh, orada bulunacak genç habercilere soruları için bazı tüyolar verebilirim... Göründüğü kadarıyla hastayı müşteri, hastaneyi işletme gören zihniyete karşı olmayan yok. İyi. Öğrencilerine tıp bilimini öğretmesi gereken profesörlerin, doçentlerin –eğer muayenehaneleri varsa ya da özel bir hastenede çalışıyorlarsa- üniversite hastanesinde tedavi edilen hastalara adeta “dokunmalarının bile” yasaklanmasının öğrencilerin pratik bilgiden yoksun, teorik bilgi ile donanmış “tuhaf” bir tıp eğitimi almalarına yol açtığı da genel kabul görüyor. Ancaaaaak... * * * Ancaaaaak... Sağlık Bakanlığının sağlık reformu diye nitelediği uygulamalara itiraz eden öğretim üyelerinin neyin nasıl olması üstüne somut bir program ve öneri demeti koymaları gerekiyor ve bu yok. Varsa bile kamuoyunca bilinmiyor. Soru: Bu konuda profesörler ne diyor, ne öneriyor? Ancaaaaak... Yeni uygulama öncesinde az sayıda idealist dışında sayıları hiç de az olmayan pek namlı profesör doktorun, doçent doktorun hastaneye uğramadan, en azından saat 12’den sonra hastanede kalmadan; derslere girmeden, yerlerine doçentleri, asistanları bırakıp muayenehanelerine, çalıştıkları özel hastanelere gittikleri herkesin bildiği bir sır. Soru: Tam gün uygulamasında mali ve bilimsel itirazları dikkate alınsa ve sakıncalar giderilse bile ahlaki olarak da savunulamayacak bu durumun sürmeyeceğinin güvencesi nedir ve bu ayıp nasıl önlenecek? Ancaaaak... Çok yakın zamanlara kadar üniversite hastanelerinde randevu almak, hele hele bir profesör hekime ulaşmak neredeyse imkansızdı. Oysa yeni sistemde hastanın doktora ulaşımı, bir reçete alınması ve karşılanabilir bir bedel karşılığı ilaçların elde edilebilmesi şaşılacak kadar iyi ve hızlı işleyen bir sisteme kavuştu. Soru: Buna bir itirazınız var mı? Varsa onun yerine öneriniz ne? Ancaaaak... Üniversitede sadece öğretmenlik yapıp, mesleki pratiğini muayenehanesinde ya da özel hastanede yapan profesör ve doçentlerin, üniversiteyle bağlarını koparmayışlarının bir sebebinin de profesör, doçent gibi akademik ünvanlarından yararlanarak “tercih edilen hekim” olabilmeleri üstüne epey vurgu yapılıyor. Soru: Üniversite hastaneleri dışında akademik ünvanların kullanılmayacağı; sadece dahiliyeci, cildiyeci, ürolog, kardiyolog, ortopedist vb. gibi uzmanlık alanlarının belirtilmesi ile yetinilmesini öngören bir kural için ne diyorsunuz? Ancaaak... Yargıçların ve (üniversite hastanelerinde maaş alarak çalışacak) akademisyen doktorların mali bakımdan hak ettikleri bir gelire kavuşmaları, “vicdanları ile cüzdanları arasına sıkışmadan” mesleklerini yerine getirmeleri haklı bir istek. Soru: Sizce muayenehane açmalarına, doğası gereği bir sağlık kuruluşundan çok bir işletme olan özel hastanelerde çalışmalarına gerek bırakmayacak bir gelir (maaş) ne kadar olmalıdır? * * * Genç haberciler bu soruları sorar mı, sorarlarsa cevap alırlar mı bilemem. Bildiğim T24’ün bu sorulara verilecek her cevaba açık olduğu. Yani... Cerrahpaşa ve Çapa Tıp fakültelerinin profesörleri, doçentleri, asistanları, son sınıf öğrencileri, Türk Tabibleri Birliği İstanbul Şubesi’nin yöneticileri söz sizde!